Hizmetli kadrosunda görev yapan arkadaşlarımızdan sıklıkla eleştiriler seslendirilmektedir.
Hatta zaman zaman bu eleştirilerin dozu artar ve sendika üyesi olan kimi hizmetli arkadaşlarımız sendikalarından istifa ederek tepkilerini ortaya koyarlar.
Özellikle, sendikalara yönelik olarak, “yalnızca öğretmenlerin sorunlarıyla ilgileniyorsunuz, bizleri görmezden geliyorsunuz…” mealindeki yakınmalarını yüksek sesle dillendirirler.
Bazı art niyetlilerin aleyhte propagandasının da etkisiyle sendikalara “Öğretmen Sendikası” yakıştırmasıyla haksız nitelemelerde bulunulur.
Bu durumu suistimal eden bir takım uyanıklar da sözde yeni sendika(!) kurarak hizmetli arkadaşlarımızı istismar ederler. Fakat bir zaman sonra görülür ki, bu sözde sendikalar, yöneticilerinin keyfiyetine hizmet etmekten başka dişe dokunur en sıradan faaliyetleri dahi ortaya koymaktan acizdirler. Zaten hiçbir ciddi kişi ve kuruluş tarafından da muhatap alınmazlar.
Oysa ki, gerçek gösterilenden çok farklıdır.
Sendika olarak, böylesi bir ayrıştırmaya şiddetle karşı olduğumuzu, eğitim çalışanlarının bir bütün olduğunu her zaman ve fırsatta ısrarla vurgulamaktayız. Sendikamız adına her düzeyde yapılan bütün açıklamalarda “Eğitim çalışanı” ifadesini kullanmaya özen göstermekteyiz.
Kaldı ki, zaten 4688 Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu, hizmet koluna göre örgütlenmeyi öngörmektedir. Yani meslek taassubuna dayalı sendikal örgütlenme tabi olduğumuz yasaya göre mümkün değildir. Mümkün olsaydı bile böylesi bir yapılanma doğru olmazdı.
Eğitim çalışanlarını parça parça ayırarak güçsüz ve etkisiz çatılar altında örgütlemenin en büyük zararı yine çalışanlara olacaktır. Bugün kendilerini sendika olarak nitelendiren bazı yapıların, aslında ilk önce temsil iddiasında oldukları kesimlere zarar verdiklerini görmek gerekir.
İşte Türk Eğitim-Sen bu gerçekten yola çıkarak hareket etmekte ve eğitim çalışanlarını tamamını kucaklayan bir sendikal anlayışı temsil etmektedir. Bu duruşun çalışanların lehine olduğu da defalarca teyid edilmiştir. Elde edilen kazanımlar bu birlikteliğin sonucu olarak hayat bulmuştur.
Öte yandan, hizmetli arkadaşlarımızın sorunlarının gündeme getirilmediği, onların görmezden gelindiği de tam bir şehir efsanesidir. İddia edilenin tam aksine Türk Eğitim-Sen, baştan itibaren Hizmetli arkadaşlarımızın problemlerinin gündeme getirilmesi ve beklentilerinin karşılanması için her fırsatı değerlendirmiş; Toplu Görüşmeler ve Kurum İdari Kurulu toplantılarında ayrı bir başlık altında bu arkadaşlarımızın taleplerini masaya taşımıştır.
İlk ve tek olarak HİZMETLİLER KURULTAYI tertip eden yine sendikamız olmuştur. Sendikamızın ortaya koyduğu çalışmalar takip edildiğinde görülecektir ki; hizmetli arkadaşlarımızın atama ve tayin sorunlarından fazla mesai ve izin sıkıntılarına, maaşlarının yetersizliğinden eğitime hazırlık ödeneğine ve görevde yükselmelerine kadar bütün sorun ve talepleri sendikamız tarafından gündeme getirilmiş bulunmaktadır. Türk Eğitim-Sen olarak her fırsatı değerlendirmekte ve hizmetli arkadaşlarımızın beklentilerine cevap vermeye gayret göstermekteyiz.
Bir diğer önemli konu olarak bütün hizmetli arkadaşlarımızın dikkatine sunmak isterim ki; bilindiği üzere Türk Eğitim-Sen ve konfederasyonumuz Türkiye Kamu-Sen, Toplu Görüşmelerde ücret pazarlığı yaparken en düşük dereceli kamu çalışanlarını esas alarak masaya oturmuştur. Bu konuda ilkemiz, çalışanlar arasındaki ücret farkını gidermek ve ücretler arasındaki makası düşük ücret alan arkadaşlarımızın lehine daraltmak olmuştur. Eşit işe eşit ücret prensibini ortaya koyarak icat ettiğimiz DENGE TAZMİNATI uygulaması bu anlamda önemli mesafeler katedilmesine vesile olmuştur.
Özellikle, birilerinin gazına gelerek, sendikamızı “Öğretmen sendikası” olmakla itham eden bazı hizmetli arkadaşlarımızın dikkatine şu sayısal verileri sunmak istiyorum:
2002 yılı Temmuz ayı maaş zamları sonucuna göre, yani Toplu Görüşmelerin başlamasından önce yapılan son ücret artışları sonucunda en düşük dereceli bir hizmetlimiz 293.230.000 TL, en düşük dereceli bir öğretmenimiz ise 561.490.000 TL alıyordu. 2011 Yılı Temmuz artışlarına göre ise en düşük dereceli bir hizmetlimiz 1.538 TL, en düşük dereceli bir öğretmenimiz ise 1.786 TL almaktadır. Son dokuz yılda, yani sendikalarımızın Hükümetle yaptığı Toplu Görüşmeler boyunca hizmetli maaşındaki artış oranı %524,50, öğretmen maaşındaki artış oranı ise %318,08 olmuştur. Görülmektedir ki, hizmetli arkadaşlarımızın maaşlarındaki artış oranı öğretmen arkadaşlarımızın maaşlarındaki artış oranının neredeyse iki katı kadar gerçekleşmiştir. (*)
Öte yandan 2002 yılında bir hizmetli arkadaşımız bir öğretmenin maaşının %52,22’si kadar ücret alırken; bugün bir hizmetli bir öğretmen maaşının %86,11’i kadar aylık ücret almaktadır.
Tüm bu sayısal veriler göstermektedir ki, sendikalarımız çalışanlar arasında ayrım yapmamakta; tam aksine özellikle ücret pazarlıklarında en düşük dereceli çalışanın aldığı ücreti kriter olarak belirleyerek masaya oturmaktadır.
Ancak görülmektedir ki, yaptığımız çalışmalar ve elde ettiğimiz kazanımlar hususunda arkadaşlarımızı bilgilendirmekte yetersiz kalmaktayız. Bundan sonraki süreçte bu konuda eksiklerimizi gidererek başta hizmetli arkadaşlarımız olmak üzere bütün eğitim çalışanlarını yeterli düzeyde bilgilendirmeye gayret göstereceğiz.
Son sözümüz ilk sözümüz olsun:
EĞİTİM ÇALIŞANLARI BİR BÜTÜNDÜR!
(*) Verilen rakamlar çocuk ve eş durumu, vergi iadesi vs. gibi durumlara göre farklılıklar gösterebilecektir.