Uluslararası Avrasya Eğitim Sendikaları Birliği ve Türk Eğitim Sen Genel Merkezi’nin düzenlediği “2020 Bilge Tonyukuk Yılı” Anısına 3. Uluslararası Türk Dünyası Eğitim Bilimleri ve Sosyal Bilimler Kongresi kapsamında Karabağ konusunda panel de düzenlendi.
“Güncel Gelişmeler Işığında Karabağ Sorunu” konulu panelin oturum başkanı MHP Genel Başkan Yardımcısı Erzurum Milletvekili Prof. Dr. Kamil Aydın oldu. Giresun Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yalçın Sarıkaya ve Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Bahadır Bumin Özarslan’ın konuşmacı olarak katıldığı panelde Karabağ meselesi ve son gelişmeler uluslararası ilişkiler ve uluslararası hukuk bağlamında ele alındı.
Oturum başkanı Prof. Dr. Kamil Aydın, panelin açılışında, “20. yüzyılın bitiminde Karabağ’ın işgali söz konusuydu. Ata yurdumuz diyebileceğimiz Doğu Türkistan hattından geldiğimizde, Karabağ çok önemli bir güzergâhtır. Daha yeni yeni özgürlüğüne kavuşmuş bir kardeş devletimiz, milletimiz bunun tadını çıkaramadan, sistematik yapısını oluşturamadan bir oldubitti neticesinde Ermeni işgaline uğradı. O gün doğan çocuklar bugün 28 yaşında. Karabağ, kanayan yaramız oldu. Yıllar içinde ağıtlar yakıldı, besteler yapıldı. 28 yıldır gözümüz yoldaydı. Allaha şükür son 44 gün içinde verilen olağanüstü mücadele neticesinde, milletimizin azim ve kararlılığı ete kemiğe büründürüp sahaya yansıtması sonucu bir zaferle taçlandırması söz konusu oldu. 10 Kasım ve sonrasında ateşkes imzalanmış ve devamında 10 maddelik bir antlaşma sağlandı.” ifadelerini kullandı.
Daha sonra bir konuşma yapan Giresun Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yalçın Sarıkaya, Hazar havzasında en fazla devlet ve medeniyet kurmuş milletin Türkler olduğunu söyleyerek, “Orta Anadolu’dan Hazar’a kadar Ermeniler hiçbir vilayette bir çoğunluk sahibi olamamıştır. Ayrıca Türkler Anadolu’ya geldiğinde de, Kafkasya’yı hâkimiyeti altında bulundurduğunda da hiçbir zaman burada bir Ermeni devleti olmamıştır” dedi.
Sarıkaya şunları kaydetti: Peki Karabağ’da yerleşik olarak Ermeniler var mıdır? Vardır ama onların bu bölgede nasıl bulundukları, ilk olarak hangi tarihte geldikleri eski tarihin konularıdır. Kaldı ki sen önce geldin, ben önce gittim meselesiyle toprak elde edilmesi, toprağın kimliğinin, sahipliğinin ortaya çıkması, bunun hukukileştirilmesi çağları geride kalmıştır. Bizim açımızdan tarihi olarak bu yurdun Türk yurdu olduğu sabittir. Ama bundan daha önemlisi modern çağda yaşananlardır. Her şeyden önce şu bilinmelidir ki; bütün Azerbaycan coğrafyası birkaç önemli Türk devletinin merkez coğrafyası olmuştur. Karabağ da Azerbaycan’ın ayrılmaz parçası olmuştur tarih boyunca. O tarihte de Ermeniler vardı ancak hiçbir zaman bu bahsettiğimiz coğrafyada, yani Orta Anadolu’dan Hazar’a kadar Ermeniler hiçbir vilayette bir çoğunluk sahibi olamamıştır. Ayrıca Türkler Anadolu’ya geldiğinde de, Kafkasya’yı hâkimiyeti altında bulundurduğunda da hiçbir zaman burada bir Ermeni devleti olmamıştır. Aslında problemler Ermenilerin tarih algısı ile de çok ilgilidir. Onlar hala bütün bu coğrafyanın büyük Ermenistan olduğu düşüncesiyle nesiller yetiştirmeye devam ediyorlar.”
Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Bahadır Bumin Özarslan da, yaptığı konuşmada konunun uluslararası hukuk boyutuna dikkat çekti. Özarslan şöyle konuştu: “Ermeni yayılma siyaseti gayet net bir şekilde ortadadır. Bugünkü Ermenistan topraklarının tarihi Azerbaycan toprakları olduğu, Gürcistan topraklarının tarihi Türk toprakları olduğu maalesef mili eğitim sistemimiz içinde yerleşik bir müfredatın parçası değil. Orta Anadolu’dan Hazar’a kadar uzanan o büyük coğrafyadaki hedefleri anlaşılmadan hukuki boyutu anlaşılmaz. Mesela Ermeniler bu kadar küçük ve zayıf bir devlet olmalarına rağmen Sovyetler Birliği’nin ve daha sonra Rusya’nın desteği ile bile Karabağ’a saldırma cüretini nereden buluyorlar? Onları hukuka aykırı olmasına rağmen bu işe motive eden nedir? Bu kısım önemlidir.
Bakınız; Sovyetler Birliği 1991 yılı sonunda dağıldı ve 15 yeni devlet çıktı. Bu devletlerden Rusya, Sovyetler Birliği’nin devam eden devletidir, diğer 14 cumhuriyet kendi bağımsızlıklarını ilan etti. Bu bağımsızlık, Sovyetler Anayasasındaki ayrılma hakkına göre ilan edildi.
Bu ayrılma hakkını kullanırken, Sovyetler Birliği dönemindeki sınırları ile birlikte bağımsız oldular. Neden? Çünkü BM anlaşmasının 2. Maddesinde her devletin diğer devletlerin ülke bütünlüğüne ve siyasi bağımsızlığına saygı duyma yükümlülüğü vardır. Sovyetler Birliği Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan’ın bağımsızlığına son verdiğinde, 1921’de Ermeniler Yukarı Karabağ’ın Ermenistan’a bağlanmasını talep ettiler. Sovyetler Birliği tarafından bu talep reddedildi. Aynı talepler 1988-1989’da yani dağılma aşamasında da gündeme geldi. Bunlar da reddedildi. Burası zaten Azerbaycan Türklerine aitti, kesinlikle Sovyetler Birliği onlara vermedi, Ermenilerin talebini iki defa reddetti. Çünkü Azerbaycan’ın bağımsız olduğu dönemde bu topraklar Azerbaycan’a aitti.
Bir devlet başka bir devletin topraklarını kuvvet kullanarak alamaz, topraklarını bu şekilde genişletemez. Buna rağmen Ermeniler burayı askeri anlamda işgal etti. Bu işgal gerçekleştikten sonra hukuki bir temel oluşturma meselesi var. Dağlık Karabağ Cumhuriyeti adı altında devlet kuruldu. Bu devletin kendi kaderini tayin etme hakkı kullanılarak kurulduğunu söylediler. Bu mümkün mü? BM anlaşmasında kendi kaderini tayin etme hakkı yer alıyor ama bu hak bir ülkenin bütünlüğüne aykırı şekilde kullanılamaz. Kendi kaderini tayin etme hakkı sömürgelerin bağımsız devlet olma sürecinde kullandıkları bir gerekçedir. Bunu BM’de kabul etmiştir. Sömürgeler bağımsızlığını ilan ettikten sonra bu ilkenin kesinlikle bir devletin ülke bütünlüğü aleyhine kullanamayacağı belirtilmiştir.
Ateşkesten önce 1993 yılında BM Güvenlik Konseyi 822, 853, 874 ve 884 sayılı kararları ile bu bölgenin tamamının Azerbaycan’a ait olduğunu, devletlerin sınırlarının zorla değiştirilemeyeceği ilkesinin de BM anlaşmasının parçası olduğu ve toprakların Ermeniler tarafından Azerbaycan’a iade edilmesi gerektiğini söylediler. Bu kararlar bağlayıcı kararlardır.”