Genel Başkan İsmail KONCUK, bir mesaj yayınlayarak eğitim çalışanlarının yeni yılını kutladı.
Mesajında yeni yıldan umutlu olmak istediklerini belirten ve 2010 yılını değerlendiren Koncuk şunları ifade etti:
“Maalesef ki, 2010 yılı hem eğitim çalışanları hem de milletimiz için pek parlak geçmemiştir. Yılların birikimiyle dağ gibi olan eğitimin sorunları, geçtiğimiz yıl içerisinde de artarak devam etmiş; idare de bu sorunların çözümü amacıyla yeterli gayreti göstermemiştir. Milli Eğitim Bakanlığı’nın eğitim çalışanlarına karşı sergilediği yaklaşım, 2010 yılında da parmak ısırtmaya devam etmiştir. Eğitim hayatımızın, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından mı, yoksa Maliye Bakanlığı tarafından mı idare edildiği anlaşılamamıştır. Sayın Çubukçu milyonların gözü önünde verdiği sözleri yerine getirebilme dirayetini gösterememiş; parçası olduğu Hükümetin ve Maliye Bakanlığı’nın önüne koyduğu engelleri aşamamıştır.
2010 Yılında, YÖK ve ÖSYM’nin durumu da MEB’den farklı olmamıştır. Skandallarla kamuoyu gündemini işgal eden bu kurumlar, öğrencilerimizin ve vatandaşlarımızın güvenlerini sarsmış, Cumhuriyet tarihinin unutulmaz skandallarına imza atmışlardır. Milyonlarca aday ve öğrencimizin sınavlarını düzenleyen ÖSYM, sınav güvenliğini dahi sağlayamayan kof bir kurum olarak tarihteki yerini almıştır. Özellikle KPSS’deki hırsızlığın üzerinden aylar geçmiş olmasına rağmen, sorumlu hiçbir devlet kuru-munun tek bir şüpheli dahi tespit edememiş olması vatandaşlarımız tarafından oldukça manidar bir durum olarak görülmüştür.
Kamu yöneticilerinin çalışanlar ve sendikalar arasındaki ayrımcı tutumları, AKP iktidarı süresince alışılageldiği gibi 2010 yılında da devam etmiştir. Hükümetin ve kamu yöneticilerinin bu yandaş kayırmacı davranışları kamu çalışanları arasında ciddi bölünme ve ayrışmalara neden oldu.
Öte yandan; yıllardır ülke gündemine taşınmaya çalışılan ve özellikle son zamanlarda cüretini artıran iki dilli bir toplum yapısı oluşturma faaliyetleri 2010 yılında hız kazanmıştır. Hükümet çevrelerinin tatmin edici bir tavır almamalarının da etkisiyle, ülkemizin bir bölgesinde iki dilli kamu yönetimi fiilen hayata geçirilmiştir. Eğitim birliğimizi dinamitleyecek olan ana dilde eğitim talepleri adına aleni kampanyalar düzenlenmeye başlanmıştır. Bölücü ideolojik istekler, adeta, toplumsal bir ihtiyacın sonuçlarıymışcasına sunulmaya başlanmıştır. Duruma müdahale etmesi gereken Milli Eğitim Bakanlığı’nın kayıtsız ve vurdumduymaz duruşu ise, adeta, gelişmeleri örtülü bir şekilde onaylıyormuş gibi bir anlam kazanmıştır.
İşte, 2010 yılını bu olumsuzluklar içerisinde tamamlamış bulunuyoruz. Yaşadıklarımızın, üzerimizde oluşturduğu ümitsizlik duygusunu yaşıyoruz. Fakat ilahi adalete olan inancımız, mensubu olduğumuz milletimizin yüksek irfanına duyduğumuz güven ve Türk Eğitim-Sen gibi her şeye rağmen dimdik ayakta kalmayı başaran milli sivil toplum kuruluşlarının varlığı geleceğe olan umudumuzu yaşatmaktadır.
Bizler, yani büyük Atatürk ve onun milli kadrosunun emaneti olan güzel ülkemizin hamisi, hizmetkarı ve neferi olan Türk Eğitimcileri, Türk Milletinin ebedi bekası ve devletimizin üniter varlığına varlığımızı armağan ediyoruz. Yürekten inanıyoruz ki, bizler ve bizlerin yetiştirdiği memleket evlatları var olduğu sürece, Türkiye Cumhuriyeti ilelebet muhafaza ve müdafaa edilecektir.
Bu inançla, eğitim çalışanları ve milletimiz için 2011 yılının mutlu ve huzurlu geçmesini temenni ediyorum. Diliyorum ki, yeni yıl; gaflet ve ataletten kurtulduğumuz; ülke olarak, milli birlik ve beraberlik içerisinde güvenle yükselişe geçtiğimiz bir sürecin başlangıcı olur.”
