Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, 07.05.2019 tarihinde Bengütürk’te yayınlanan Söz Hakkı programına katıldı.
Fırat’ın doğusuna üçüncü harekâtın geciktirilmeden yapılmasını, devletimizin terör unsurlarının tepesine balyoz gibi inmesini ve o bataklığı kurutmasını bekliyoruz.
Genel Başkan Geylan, milletimizin ve İslam âleminin Ramazan ayını kutlayarak sözlerine başladı. Son bir haftada 7 şehidimiz olduğunu söyleyen Geylan, “Bölücü örgüt maalesef bu mübarek günlerde de durmadı. 7 askerimizi sonsuzluğa uğurladık. Cennet mekân şehitlerimize rahmet; ailelerine ve milletimize sabır diliyorum” dedi.
Türkiye Kamu-Sen’in her zaman devletimizin terörle mücadelesinde çok net duruş ortaya koyduğunu bildiren Geylan, “Bu minvalde Türkiye Kamu-Sen olarak terörle mücadelede amasız, fakatsız, şüphesiz devletimizin yanındayız. Tek bir terör unsuru kalmayana kadar terörle mücadelenin kararlılıkla sürdürülmesini istiyoruz. Bilindiği gibi devletimiz daha önce Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekâtı gerçekleştirdi. Her iki harekât ülkemizin bekası için elzem operasyonlardı. Bu minvalde Sayın Cumhurbaşkanı’nın vurguladığı gibi, Fırat’ın doğusuna üçüncü harekâtın da geciktirilmeden yapılmasını, devletimizin terör unsurlarının tepesine balyoz gibi inmesini ve o bataklığı kurutmasını bekliyoruz. Ramazan ayında vatandaşlarımız şehit ailelerini yalnız bırakmasın. Onların evlatları mübarek canlarını feda etme cesaretini gösterdiği için şu an biz huzur içinde bir Ramazan ayı geçiriyoruz. Dolayısıyla bütün vatandaşlarımızdan bu mübarek ayda şehit yakınlarını, özellikle de şehit çocuklarını unutmamalarını rica ediyorum. Kadirşinas milletimizin bu sorumluluğun gereğini yerine getireceğine inanıyorum” diye konuştu.
Bunlar şişti, şişti ve sonunda patlama vakitleri geldi.
Belediyelerin el değiştirmesinin ardından çalışanların malum sendikadan istifa ettiğini bildiren Geylan, malum sendika başkanının bu istifaları sendikal baskı olarak nitelendirmesini değerlendirdi. Geylan, “Aslında baskıdan öte çok daha önemli bir durum söz konusu. İstifaların çok büyük çoğunluğu sendikal baskıdan kaynaklanmıyor. Zira birkaç günde kimse kimseye baskı yapmaz. Henüz mazbatasını almamış belediye başkanları ne baskısı yapacak?” dedi. Sendikal esaretten kurtulan kamu çalışanlarının çıkışa koştuğunu söyleyen Geylan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Malum sendika bu durumu bütün kamu kurumlarında yaşayacak. Yıllardır kamu çalışanlarını teklif ve tehdit stratejisi üzerinden esaret altına aldıklarını kendileri de çok iyi biliyorlar. Bakınız; 2002 yılında yani bu iktidarın iş başına geldiği yıl, Malum-Sen’in Türkiye genelinde 11 hizmet kolunda üye sayısı sadece 41 bin idi. Geçtiğimiz yıl ise üye sayıları 1 milyonu aştı. Bu, bir büyüme değil, hormonla şişmedir. Bunlar şişti, şişti ve işte sonunda patlama vakitleri geldi. Kaçınılmaz sonlarını görüyorlar. Ama korkunun ecele faydası yok. Yaşattıklarını yaşayacaklar.”
Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın iş güvencesi ile ilgili sözlerini kamu çalışanları adına büyük bir kazanım olarak görüyorum.
Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın, malum sendikanın toplantısında yaptığı konuşmada, “Seni memurluktan atabilir mi? Atamaz. Çünkü 657 sayılı DMK bir defa sizi güçlü bir şekilde koruma altına almıştır” şeklindeki sözlerini de değerlendiren Geylan, “Cumhurbaşkanı’nın bu ifadesini kamu çalışanları adına büyük bir kazanım olarak görüyorum. Devletimizin en üst merciinde oturan Sayın Cumhurbaşkanı’nın bu sözleri ile artık ülkemizde devlet memurlarının iş güvencesi tartışması bitmiştir” dedi.
Geylan, Cumhurbaşkanı’nın özellikle Başbakanlığı döneminde, gelişmiş ülkelerde işçi-memur ayrımı kalmadığı, 657 sayılı DMK’nın köhnediğini ve masaya yatırmamız gerektiği şeklindeki sözlerini hatırlatarak, “O dönemde demokratik tepkimizi ortaya koymuş, ‘Devlet memurlarının iş güvencesini elinden alırsanız, onlar artık devletin memuru olmaktan çıkar, hükümetin memuru hatta siyasi partinin memuru haline gelir’ demiş ve iş güvencemizin kırmızı çizgimiz olduğunu her platformda dile getirmiştik.
Bakınız; devlet vatandaşa hizmetini memurlar eliyle götürür. Devlet, memuru ile devlet olur. Bundan dolayı biz devlet memurluğu sıfatımıza herkese ve her şeye rağmen dört elle sarıldık. Gelinen bu noktada siyasal iktidarın söylemlerimize uygun duruş ortaya koyması ciddi bir kazanımdır” diye konuştu.
Artık bu sendika, şu sendika ayrımı kalksın.
Sayın Erdoğan’ın 1 Mayıs’ta işçi-memur sendikalarının temsilcilerine Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde verdiği yemekte, “31 Mart seçimlerinin ardından kimi belediyelerde sendika üyelerine veya işe giriş tarihine bakılarak ayrımcılık yapıldığına, hatta insanlarımızın aşıyla, işiyle oynandığına dair üzücü haberler alıyoruz. Kimi sendikaları makbul, kimi sendikaları öteki olarak gören kafa, 28 Şubat dönemi kafasıdır” şeklindeki sözlerine aynen katıldığını bildiren Geylan, “Sayın Cumhurbaşkanı’ndan bir istirhamda bulunuyorum: Kamuda sendikal baskı, ayrım, kimi sendikaları makbul, kimi sendikaları gayri meşru görme anlayışını doğru tespit edebilmeliyiz. Bu noktada halen kamu kurumlarındaki yöneticilerin sendikal mensubiyetlerinin bir tespitini yapsın. Örneğin hastanelerimizin ya da okullarımızın müdürlerinin sendikal dağılımına öyle çok detaya bile girmeden kabaca bir baksın. Ya da memuriyete yeni başlayan meslektaşlarımızın yüzde kaçının hangi saiklerle hangi sendikaya üye yapıldığını ortaya çıkarsın. İşte bu tespitler yapıldığında kamuda yıllardır yaşanan vahamet çok net görülecektir. Bu tespiti yaparken, Türkiye’de sendikal ayrımın ve baskının nasıl yerleşik hale geldiğini göreceğiz. Artık bu sendika, şu sendika ayrımı kalksın, insanlar siyasi görüşlerine ya da ideolojilerine göre değerlendirilmesin." dedi.
Geylan açıklamasını şöyle sürdürdü: “1 Mayıs’ta Sayın Cumhurbaşkanı’nın dile getirdiği ifadenin bir milat olmasını temenni ediyorum. Artık bundan sonra kamuda şu sendika, bu sendika, şu siyasi görüş, bu görüş ayrımı kalksın. Peki neden? Bunun nedenini örneklerle daha iyi anlatabiliriz. Cumhurbaşkanı’nın memleketi Rize’de 2016 yılında yapılan okul müdürlüğü mülakat sonuçlarına göre, 33 kişiye 90 ve üzeri puan verildi. Bunların 31 tanesi sadece bir sendikanın üyesidir. İstanbul’da 90 ve üzeri puan alan 214 kişinin, 97 tanesi sadece bir sendikanın üyesidir. Yine İstanbul’da 86 kişiye 100 tam puan verilmiş ve hepsi yine aynı sendikanın üyesidir. Artvin’de 90 ve üzeri puan alan 40 kişinin 32 tanesi yine aynı sendikanın üyesidir. Sayın Cumhurbaşkanı’ndan ricam; tüm bu mülakat sonuçlarını incelemesidir. Eminim ki, kendisi de sendikal baskı ayrımını çok net görecektir.
Bunlar, bir kısım imtiyazlı üyelerine tercih yaptırmadılar. Taşra teşkilatımızda maalesef paralel bir yönetim var.
Milli Eğitim Bakanlığı’nda dört yıl daha yeniden görevlendirme talep eden okul müdürlerinin başvurusunun son günü 3 Mayıs saat 17:00 idi. Malum sendika saat 15:00’da tüm Türkiye’de bir kısım üyelerine mesaj atarak, “Tercihleri yapmayın. Süre Salı gününe kadar uzatılacak. Kimseyle paylaşmayalım. Tercihleri görelim” dedi. Peki bu ne demek? Okul müdürlerimiz 4 yıl daha görev talep etmek için tercih yapıyorlar ama birbirlerinin puanlarını göremedikleri için kimin, nereye, hangi puan ile başvurduklarını bilmiyor. Ama malum sendika biliyor ve ‘Tercihleri görelim’ diyor. Milli Eğitim Bakanlığı 07.05.2019 tarihine kadar süreyi uzattı. Ama sürenin uzatılacağından bu malum sendika dışında eğitim çalışanlarının eş zamanlı haberi olmadı. Dolayısıyla bunlar, bir kısım imtiyazlı üyelerine tercih yaptırmadılar. MEB taşra teşkilatında maalesef adeta paralel bir yönetim var. Baktılar kim, nereleri tercih etmiş, ona göre tanzim ettiler. Bu yaşananlar bir kısım sendikaları makbul görmek, bir kısmını öteki görmek değil midir? Bu yaklaşım, kamuda paralel bir yönetim ihdas etmek değil midir? Dün Ramazan’ın ilk günü idi. Milyonlarca Müslüman helal lokmaları ile ilk iftarlarını yaptı. Ama görüyoruz ki, bazıları ilk iftarlarını kul hakkı yiyerek yaptı. Bunu da onların vicdanlarına havale ediyorum” diye konuştu.
1 Mayıs’ın milat olmasını ve Sayın Cumhurbaşkanı’nın bütün kamu kurumlarına talimat vererek, kamudaki sendikal baskıyı sonlandırmasını talep eden Geylan, “Artık herkes işini yapsın. Tek kriter ehliyet, liyakat olsun ve adalet ile tanzim yapılsın” dedi.
Ek gösterge başka bahara bırakılmasın.
Ek gösterge ile ilgili açıklama yapan Geylan, “Bu konuyu başka bahara bırakmayın” dedi. Geylan şunları kaydetti: “Sayın Cumhurbaşkanı TBMM açıldığı zaman ilk gündem maddesi olarak 3600 ek gösterge konusunun gündeme getirileceğini söylemişti. Nitekim seçimlerden bir hafta önce iktidar partisinin grup başkanı Naci Bostancı da katılmış olduğu bir canlı yayında Mayıs ayı içerisinde bu konunun genel kurula getirileceğini ifade etmişti. Türkiye Kamu-Sen olarak ek gösterge sözünün vakit geçirilmeden yerine getirilmesini talep ediyoruz. Biliyorsunuz Türkiye Kamu-Sen ek gösterge ile ilgili bir yasa tasarısı hazırladı. Tasarı şu anda Plan ve Bütçe Komisyonu’nda bekliyor. Talebimiz; bütün kamu çalışanlarının ek gösterge oranlarının beklenti ve ihtiyaca göre düzenlenmesidir. Hatta ek göstergeden faydalanamayan yardımcı hizmetler sınıfında çalışanlarının da ek göstergeden faydalanmasını istiyoruz. Ek gösterge başka bahara bırakılmasın.”
…:: GENEL BAŞKANIN AÇIKLAMALARI İÇİN TIKLAYINIZ ::…