Ankara 6 No’lu Şube ‘Milli Birlik ve Beraberlik Gecesi’ düzenledi. Geceye Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Etimesgut Belediye Başkanı Enver Demirel, MHP Etimesgut İlçe Başkanı Ali Metin, İlksan Yönetim Kurulu Başkanı Tuncer Yılmaz, Türk Eğitim-Sen Genel Sekreteri Musa Akkaş, Genel Mali İşler Sekreteri Seyit Ali Kaplan, Genel Teşkilatlandırma Sekreteri Talip Geylan, Genel Dış İlişkiler ve Basın Sekreteri Sami Özdemir, Ankara Şube Başkanları ve Yönetim Kurulu Üyeleri ile çok sayıda eğitim çalışanı katıldı.
Bin kişinin katıldığı gecenin açılış konuşmasını Ankara 6 No’lu Şube Başkanı Veli Keskin yaptı. Daha sonra kürsüye gelen Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Mehmet Akif Ersoy’un şiiriyle konuşmasına başladı.
Merhum Akif acaba mezarından kalksa bugün ne yazardı? İçinde bulunduğumuz uyurgezerliği anlatmaya bu şiirler kifayet eder mi?
“Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl bir milletmişiz!
Gelmişiz dünyâya milliyet nedir öğretmişiz!
Kapkaranlıkken bütün âfâkı insâniyyetin,
Nûr olup fışkırmışız tâ sînesinden zulmetin” diyen Koncuk, İmralı ihanet sürecini ve dün Diyarbakır’da yaşananları değerlendirdi. Koncuk şunları kaydetti: “Bugün içinde bulunduğumuz durumu, milletin ahvalini anlatmak açısından bu şiiri okumak gerekiyordu. Esasen bu şiir bir protestodur. Bu şiiri Mehmet Akif Ersoy’un yazdığı zamanları hatırlayın. Merhum Akif acaba mezarından kalksa bugün ne yazardı? İçinde bulunduğumuz uyurgezerliği anlatmaya bu şiirler kifayet eder mi?
Bebek katilinin açıklamalarını Başbakan gibi anlamak için çok kafa yormak lazım.
Diyarbakır’da yapılan Nevruz’da yaşananları gördük. 10 bin askerimizin, 35 bin vatandaşımızın katili sanki teröristbaşı değil. Sayın Başbakan, ‘Diyarbakır’da yapılan böyle bir çözüm süreci mitinginde orada Türk bayrağının, Türk bayraklarının olması gerekirdi. Türk bayrağının orada olmayışı aslında hala bu süreci olumsuz etkilemek gayreti içinde olanların bana göre bir provokatif yaklaşımıdır. Çünkü bunu Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak özellikle bir millet kavramı içerisinde tek millet, tek bayrak bunu sürekli Diyarbakır’da dahi söyleyen bir Başbakan olarak bir tek vatan tek devlet anlayışıyla buna yaklaşan ki nitekim Öcalan’ın mesajının içerisinde de bunları görüyoruz’ diyor. Bebek katilinin açıklamalarını Başbakan gibi anlamak için çok kafa yormak lazım.”
Öğretmen, imam, mürekkep yalamış herkes bu dinamizmi ortaya koymazsa, uyuyanları uyandıracak bir başka el, bir başka dil yok. Ya biz yapacağız ya hiç kimse yapmayacak.
Etnik kökeni ne olursa olsun, bu ülkede yaşayan herkesin Türk olduğunu söyleyen Koncuk, “Ben siyasetçi değilim ama bu milletin bir ferdiyim. Atam Türk, dedem Türk. Benim etnik kökenim ne olursa olsun Türküm. ABD’de yaşayan herkes nasıl ‘Amerikanım’ diyorsa, biz de ‘Hepimiz Türk’üz’ diyeceğiz” diye konuştu.
Türk milletinin Nevruz bayramını kutlayan Koncuk, Nevruzun milletimizin dirilişine vesile olmasını istedi. Koncuk, “Hepinizin Nevruz bayramını kutluyorum. İnşallah bu bayram, milletimizin gerçek anlamda dirilişine vesile olur. Gerçekten bir dirilişe ihtiyacımız var. Bu ülkede uyuyanlar her zaman oldu ancak bugüne kadar uyanık olan insanların da biraz daha gözünün açılması gerekmez mi? ‘Ben vatanseverim, ülkemizin birlik ve beraberliğine inanıyorum’ diyen herkesin üzerine büyük vazifeler düşüyor” dedi.
Türkiye’nin koşar adım bir yerlere gittiğini kaydeden Koncuk, “Bunu görmemek için kulaklarımızın sağır, gözlerimizin kör, vicdanlarımızın duyarsız olması lazım. Artık bir tercihe zorlanıyoruz. Bu nedenle komşunuzu uyandıracaksınız, kendine getireceksiniz. Eğer milli hassasiyetleri olan insanlar bunu yapmazsa, bu ülkeyi kendine getirecek başka hiçbir mekanizma yok. Öğretmen, imam, mürekkep yalamış herkes bu dinamizmi ortaya koymazsa, uyuyanları uyandıracak bir başka el, bir başka dil yok. Ya biz yapacağız ya hiç kimse yapmayacak” dedi.
Benim sözlerim; bu milletin geleceği ile ilgili yüreğinde ızdırap duyan, kaygı taşıyan bir insanın konuşmasıdır.
Koncuk sözlerini şöyle sürdürdü: “Bir zamanlar biz de millettik demeyelim. Bugünde millet olduğumuzu, milletin geleceğini düşündüğümüzü gösterelim. Oyun oynamıyoruz. Gözümüzün önünde yaşananlar tiyatro değil. Tarih tekerrür etmek üzere. Bu nedenle bir tercih yapmak gerekiyor. Ben sizlere siyasi bir konuşma yapmıyorum. Benim sözlerim; bu milletin geleceği ile ilgili yüreğinde ızdırap duyan, kaygı taşıyan bir insanın konuşmasıdır. Bu nedenle bunları her yerde anlatmalısınız. Bu kötü gidişi durdurabiliriz.”
Siyasi ya da ideolojik görüşümüz ne olursa olsun, Türkiye’de din istismarı yapan siyasi hareketlerin nemalanacağı tüm alanları tıkamak zorundayız.
Kamu çalışanlarına kılık-kıyafet serbestliği getirilmesi için yapılan eylemler hakkında konuşan Genel Başkan Koncuk, Genel Merkezimizin üyelerimizin serbest kıyafet ve başörtüsü ile işe gitmeleri durumunda soruşturmaya tabi tutulmaları halinde kullanmaları üzere Genel Merkez olarak aldıkları kararı hatırlattı. Eyleme katılan üyelerimizin, kendilerinden savunma istenmesi durumunda şubelerimizden sendikamızın eylem kararını ve savunma metinlerini alabileceklerini söyleyen Koncuk, kamuda çalışanlara belli ahlaki çizgiler dahilinde kılık-kıyafet serbestliği getirilmesini desteklerini kaydetti.
Koncuk sözlerini şöyle sürdürdü: “Siyasi ya da ideolojik görüşümüz ne olursa olsun, Türkiye’de din istismarı yapan siyasi hareketlerin nemalanacağı tüm alanları tıkamak zorundayız. Türkiye’de beceriksiz siyaset anlayışından kurtulmak isteniyorsa, yüce dinimizin değerlerinden nemalanan siyasi hareketlere boş alan bırakmamalıyız.”
Koncuk, kılık-kıyafet serbestliği eyleminin muhatabının AKP iktidarı olmasına rağmen, eylemi yapan sendikanın iktidara ve Sayın Başbakana yönelik tek bir olumsuz cümlesinin olmadığına dikkat çekti. Koncuk, “Muhatabı olmayan bir eylem, eksik bir eylemdir” dedi.
Eylem ile ilgili tutanak tutulmadığına ve soruşturma açılmadığına da vurgu yapan Koncuk, buna rağmen kılık-kıyafet yönetmeliğinin değiştirilmediğini söyledi ve bunun nedenlerini şöyle anlattı: “Eylem ile ilgili tutanak yok, soruşturma yok ama kılık-kıyafet yönetmeliği ortada duruyor. Ben bu durumu, deve kuşlarının tehlike karşısında kendilerini gizlemek için başlarını kuma gömmesine benzetiyorum. Problemi görmezden gelince, problem çözülmüş mü oluyor? Şu anda bu eylemde yaşananlar; kılık-kıyafet yönetmeliğine uymayanları, eylem yapanları görmezden gelmek, idare etmek şeklindedir. Halbuki; bu konuda iktidarın üzerine gitmek, yönetmeliği değiştirmeye zorlamak gerekmektedir. Yönetmelik ortada durduğu sürece, eylem yapanları idare etmek, ‘görmedim, duymadım’ demek problemi çözmeyecektir.
Anayasa’da başörtüsü konusu da olacak, Türklük tanımının değiştirilmesi de, başkanlık sistemi de, devlet memurluğu kavramının iptali de.
Peki kılık-kıyafet yönetmeliğini kim değiştirecek? İktidar değiştirecek. Ama değiştirmiyorlar. Çünkü, bir referandum sürecine gireceğiz. Referandumda, başkanlık sistemi, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, devlet memurluğu kavramının iptali, Türklük tanımının kaldırılması- ki şu anda PKK ve teröristbaşı ile kol kola yeni bir Türkiye kuruluyor- önümüze gelecek. Tüm bunlarla birlikte pakette başörtüsü konusu da olacak. Oysa Anayasa’da başörtüsünü engelleyen bir madde yok. Başörtüsü sorununu kılık-kıyafet yönetmeliğini değiştirmekle çözebiliriz. Bu noktada sandığa gittiğimizde ne yapacağız? Başörtüsüne evet dersek, Türklük tanımının kaldırılmasına da, başkanlık sistemine de, devlet memurluğunun iptal edilmesine de evet demiş olacağız. Böyle kirli bir tezgâh var. Bu tezgâhı oluşturmak için taşeronluk yapanlar var. Bunlar; hayatının hiçbir evresinde sendikacılık yapmamış, tüm beceriksizliklerini, başarısızlıklarını serbest kıyafet eylemi ile kapatmaya çalışıyorlar. Bu taşeronlar 11 yıldır susuyordu. Şimdi ise onlar için nemalanma vakti geldi.
Biz gençliği çok acı içinde geçmiş bir nesiliz. 12 Eylül darbesi üzerimizden silindir gibi geçti. Bunlar ise darbelerin büyüttüğü tosuncuklar. Ama bugün adamlar darbe karşıtı; biz ise bu utanmaz, arlanmaz tatlı su demokratları tarafından darbeci şeklinde iftiralara uğruyoruz. Darbeler ile ilgili söz söylenecekse İsmail Koncuk söylesin. Siz ne yaptınız? 28 Şubat sürecinde burnunuzu bile evden çıkaramazken, biz ‘kesintisiz demokrasi istiyoruz’ kokartları taktık. Söz konusu nemalanma olunca siz varsınız, cefa çekmek olunca biz varız.
Bunlar ‘Andımız kaldırılsın’ diyor. Bunların genel başkanları ‘dinsiz, ruhsuz ve kör bir Anayasa istiyoruz’ diyor. Yıllarca laikliğin dinsizlik olduğundan şikayet ettiler ama şimdi çıkıp ‘dinsiz Anayasa istiyoruz’ diyorlar. Siz değerlerimiz için ne yaptınız? Biz bu değerler için öldük, geleceğimizden olduk. O zaman siz neredeydiniz?”
Ne idüğü belirsizlerin, ‘Andımız kaldırılsın’ diyenlerin, ‘Ne Mutlu Türküm Diyenlere’ alerji duyanların esamesi okunmamalıdır.
Kamu çalışanlarının sendikal anlamda bir tercih yapması gerektiğini kaydeden Koncuk, “Artık kamu çalışanlarının da sendikal anlamda bir tercih yapması mecburiyettir. Bu mücadeleyi beraber yapalım. Beraber mücadele edersek, başarılı oluruz. Bu ülkede ne idüğü belirsizlerin, ‘Andımız kaldırılsın’ diyenlerin, ‘Ne Mutlu Türküm Diyenlere’ alerji duyanların esamesi okunmamalıdır. Haklarımıza, kazanımlarımıza göz dikenlere fırsat vermeyelim, ülke geleceğini ihanet projeleri ile karartmaya çalışanlara göz yummayalım. Kaderimize ve geleceğimize hep birlikte sahip çıkalım” diye konuştu.
Genel Başkan İsmail Koncuk, konuşmasının ardından Etimesgut Belediye Başkanı Enver Demirel ve Ankara 6 No’lu Şube Başkanı Veli Keskin ile birlikte Hakkari’de şehit düşen Özel Harekat Polisi Okan Koç’un ailesine plaket takdim etti.