Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, 28.07.2020 tarihinde Kon Tv’de yayınlanan Ankara Konuşuyor programının canlı yayın konuğu oldu.
Mevcut durumda özellikle büyükşehirlerde ve nüfusun yoğun olduğu yerlerde ikili değil, üçlü hatta dörtlü eğitime geçmeliyiz.
Eğitimde yaşanan gelişmeleri değerlendiren Geylan önemli açıklamalar yaptı. Okulların 31 Ağustos tarihinde telafi eğitimine başlayacağını hatırlatan Genel Başkan Talip Geylan, önümüzdeki dönemde eğitimin nasıl olacağına yönelik değerlendirmelerde bulundu. Hiçbir tedbirin yüz yüze eğitimin karşılığı olamayacağına değinen Geylan, “Yüz yüze eğitime zorunlu olarak ara verilmesi nedeniyle Milli Eğitim Bakanlığı eğitim sürecinde ortaya çıkan bu travmayı olabildiğince rehabilite etmek anlamında uzaktan eğitimi bir pansuman tedbir olarak hayata geçirdi. İnşallah salgından kökten kurtuluruz ve okulları normal koşullarda açabiliriz. Tabi önümüzdeki süreç için Milli Eğitim Bakanlığı her türlü senaryoya göre hazırlıklarını yaptıklarını, tedbirlerini aldıklarını bildirdi. Bundan iki hafta önce Sağlık Bakanlığı Covid 19 Salgın Yönetimi ve Çalışma Rehberi yayınlamıştı. Bu rehberde okullarda alınacak tedbirler kapsamında sınıfların 4 metrekareye bir öğrenci düşecek şekilde düzenlenmesi istendi. Bu öneri güzel ama uygulanabilir mi? MEB tip projelerine göre anaokulu ve ilkokullarda sınıflar 48 metrekare, ortaokul ve liselerde 56 metrekaredir. Bu sayıları 4 metrekareye böldüğümüzde anaokulu ve ilkokullarda azami 12 öğrenci, ortaokul ve liselerde azami 14 öğrenci olması gerekiyor. Özellikle büyükşehirlerde ve nüfusun yoğun olduğu yerlerde ikili değil, üçlü hatta dörtlü eğitime geçmeliyiz ki, 12 ve 14 rakamlarına ulaşabilelim. Bu tabi ki çok mümkün değil. Yine rehberde öğretmen ve öğrenci arasında bir metre olacağı hususu da yer aldı. Peki bu bir metrelik mesafeyi nasıl koruyacağız?” dedi.
Asıl yoğunlaşmamız gereken değişken, çocuklarımız başta olmak üzere toplum sağlığı olmalıdır.
Okulların açılma sürecini Bilim Kurulu’nun kararının belirleyeceğini söyleyen Genel Başkan Talip Geylan, “MEB, Eba Tv üzerinden yılsonuna kadar tüm çekimlerini tamamladı. Bunun yanı sıra MEB, Hibrit eğitime yönelik de hazırlıklarını yaptı. Tabi kâğıt üzerinde alınan tedbirler çok güzel ama uygulamada nasıl olur bilemeyiz. O yaştaki çocukların mesafeyi koruması, uzun süre maske kullanması nasıl olacak? Ya da koridorda, kantinde, tuvaletlerde, servislerde, toplu taşımada mesafeyi nasıl ayarlayacağız? Konunun üniversite boyutu da var. Üniversiteler, şehirlerarası hareketlilik demektir. Üniversitelerimizde okuyan 8.5 milyon öğrenci bulunmaktadır. Türkiye’de ilkokul, ortaokul, lise ve üniversitelerde okuyan öğrenciler, görev yapan öğretmenler, akademisyenler, eğitim çalışanlarını da dahil ettiğimizde 28 milyon kitle vardır. 28 milyon kitleyi okullara, sınıflara, servislere ve toplu taşıma araçlarına yığacaksınız. Bu, virüsün yayılması için çok elverişli bir zemindir. Dolayısıyla bu süreçte okulların açılması ya da tedbirlerin gevşetilmesi anlamında kamu yönetiminin dikkat kesilmesi gereken tek yer, Bilim Kurulu olmalıdır. Unutmayalım ki, sağlık dışında her şeyin telafisi vardır. Dolayısıyla asıl yoğunlaşmamız gereken değişken, çocuklarımız başta olmak üzere toplum sağlığı olmalıdır. Bunun dışında başka değişkenleri hayat içinde telafi ederiz” diye konuştu.
Yardımcı personel sayısı artırılmalı, her okula sağlık personeli tahsis edilmelidir.
Personel yetersizliğinin okulların açılması aşamasında büyük bir handikap yaratacağına dikkat çeken Geylan, şunları kaydetti: “Hali hazırda bile okullarda ciddi bir personel yetersizliği var. Okullarda rutin temizlik faaliyetleri dahi personel yetersizliğinden dolayı aksamalı olarak yapılıyor. Salgın sürecinde ise bırakın rutin temizliği, ekstra hijyen tedbirlerini hayata geçirmemiz lazım.
Bakınız öyle bir noktadayız ki, birçok okul yardımcı hizmetli personel eksiğini İş Kur’dan temin ediyor. İş Kur’dan temin edilen personel ise 1 Ekim-30 Haziran tarihleri arasında görev yapıyor. Ama bu yıl okulları 31 Ağustos’ta açacağız! En önemli hijyen tedbirleri o tarihte alınacak. Dolayısıyla 1 Ekim tarihinin, 1 Eylül olarak öne çekilmesi gerekiyor.
Öte yandan bir okulun personel ihtiyacı 1 ise, 3’e çıkarılmalı, 3 ise 5’e çıkarılmalıdır. 2 bin öğrencisi olan bir okul düşünün. Bu okulun 1 ya da 2 personel ile hizmet vermesi mümkün mü? Bu noktada okullardaki hijyen tedbirlerini yürütecek yardımcı personel sayısı ivedilikle artırılmalıdır.”
Her okula sağlık personeli tahsis edilmesinin gerekliliğine de işaret eden Geylan, “Bildiğiniz gibi Eğitim Kurumlarında Enfeksiyonu Önleme Kılavuzu’nda velilerden öğrencilerin ateşini ölçmesi ve okula haber vermesi bekleniyor.
Soruyoruz: Her aile bunu yapacak mı? Biz bu konuda ailelere nasıl güveneceğiz? Tüm bunları göz önüne aldığımızda her okula bir sağlık personelinin mutlaka tahsis edilmesi gerekiyor” dedi.
Bayramlarda görevi başındaki kamu çalışanlarına da bayram ikramiyesi verilmesini talep ediyoruz.
Görevi başındaki kamu çalışanlarına da bayram ikramiyesi verilmesini talep eden Geylan, “Mübarek Kurban Bayramı’na üç gün kaldı. Sayın Cumhurbaşkanı’nın kamu çalışanlarının Kurban Bayramı’nı bayram ikramiyesi müjdesi vererek kutlamasını umut ediyoruz” dedi.
Geylan şunları kaydetti: “Bu sene devletimiz üçüncü kez işçi ve memur emeklilerine hem Ramazan Bayramı’nda hem de Kurban Bayramı’nda bayram ikramiyesi veriyor. Biz bu uygulama hayata geçirildiğinde Hükümete teşekkür ederken, görevi başındaki kamu çalışanlarının da bayram ikramiyesinden faydalanmasını talep ettik. 12 milyon kişiye bayram ikramiyesi veren devletimizin görevi başındaki memurlarımıza da bayram ikramiyesi verebilecek güce sahip olduğunu düşünüyoruz. Bu haliyle bayram ikramiyesinde üzülerek söylüyoruz ki ötekileştirme yapılmaktadır. Çok ciddi bir meblağ olmasa da bayram ikramiyesinin sembolik bir anlamı vardır.
Mübarek Kurban Bayramı’na üç gün kalmıştır. Sayın Cumhurbaşkanı’nın kamu çalışanlarının Kurban Bayramı’nı, bayram ikramiyesi müjdesi vererek kutlamasını umut ediyoruz. Ayrıca bir diğer talebimiz de bayram ikramiyesinin bir maaş tutarında ödenmesidir. Devletimizin bayramlarda işçi ve emeklilerimizi hatırlaması takdire şayan bir tutumdur ancak bu rakamın zaman içerisinde bir maaş tutarına yükseltilmesi, vatandaşlarımızın eksiklerini gidermesi noktasında önemli bir hamle olacaktır.”
2017 yılı Temmuz ayında atanan öğretmenlere eş durumu tayin hakkı verilmelidir.
2017 yılının Temmuz ayında atanan öğretmenlerin büyük kısmının güvenlik soruşturmaları nedeniyle ağustos ayından sonra göreve başladığı için 3 yılını doldurmadığını ve bu nedenle de mazeret tayini başvurusunda bulunamayacağını söyleyen Geylan, bu durumun aile bütünlüğünü tehdit ettiğini kaydetti.
Eş durumu tayin hakkının kamu çalışanları açısından anayasal bir hak olduğuna vurgu yapan Geylan, “Anayasamızın 41. maddesi ‘Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır. Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar. Her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir’ der. Dolayısıyla aile bütünlüğü ilkesi ülkemizi yönetenlere bir yükümlülük vermektedir. Hükümetin aile birliğini sağlaması, çocukların ana ve baba ile doğrudan ilişki kurma hakkını koruması zorunludur. Aslında bu açıdan baktığımız zaman bir kısım kamu çalışanına eş durumundan tayin hakkı vermemek anayasanın 41. maddesinin bizzat kamu idaresi tarafından reddedilmesi anlamına gelmektedir” diye konuştu.
Bu durumun öğretmenlerin motivasyonlarını da olumsuz etkilediğine dikkat çeken Geylan, “Çocuğu kendisinden kilometrelerce uzakta olan bir öğretmen nasıl verimli görev yapabilir?” diye sordu. Ağustos ayında tayin başvurusu yapamayacak öğretmenlerin bir sonraki mazeret dönemine kadar beklemeleri gerektiğini bildiren Genel Başkan, “Milli Eğitim Bakanlığı’na 19 Temmuz 2017 yılında göreve başlayan öğretmenlere mazeret tayin hakkı verilmesi için çağrıda bulunduk. Milli Eğitim Bakanı Sayın Ziya Selçuk’un bu haklı talebe kulaklarını tıkamayacağını umuyoruz. Ağustos ayında bu arkadaşlarımıza başvuru hakkı verilmelidir” dedi.
Geylan, il ve ilçe emri hakkı getirilmesini de istedi. Milli Eğitim Bakanlığı’nın önümüzdeki günlerde kılavuz yayınlayacağına dikkat çeken Geylan, bu kılavuzda hem 2017 yılında atanan öğretmenlerin mağduriyetinin giderilmesini hem de il/ilçe emrinin getirilmesini talep etti.