Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk 28 Şubatın 16. yıldönümünde bir açıklama yaparak süreci değerlendirdi:
Demokrasi, insanlığın on binlerce yıllık tecrübesi sonunda ulaştığı ve idealize ettiği bir yönetim tarzıdır. Adalet ve özgürlüğün temel teşkil ettiği demokrasi rejimi; farklı düşünen, inanan ve yaşayanlara tek tip bir inanç ve hayat tarzı dayatmak yerine, din, düşünce ve vicdan hürriyeti başta olmak üzere, insan haklarını koruyarak kendi inançlarını yaşayabilecekleri eşitlik içeren bir toplum öngörür. Demokratik rejimin en önemli özelliği gücün, toplumsal tabandan tavana doğru yansıması, başka bir deyimle sistemin, yönetenlerin değil yönetilenlerin talepleri doğrultusunda yönlendirilmesidir.
Kimi zaman devlet idaresinde söz sahibi olan bazı otoritelerin, ellerinde bulundurdukları gücün kaynağının halk olduğunu unutarak demokrasiyi, halka dilediği zaman, dilediği kadar lütfeden bir anlayışa kapılmaları, demokratik rejimleri kesintiye uğratmaktadır.
Bundan 16 yıl önce, tarihimize 28 Şubat post-modern darbesi olarak geçen bir süreç ile bazı güçler ülkemizde seçimle gelmiş iktidarı, baskıyla göndermek yoluyla rejimi vesayet altına almışlardır. Bu süreçte vesayetçi güçlerin gerekçesi, demokratik rejimin, dini siyasete alet eden bazı kesimlerce tehdit edilmesi olmuştur. Birbiri ardına yaşanan olaylar, sözde demokratik rejimi koruma adına hareket edenlerin, halka tek tip bir anlayışı, tek tip bir yaşam modelini dayatması şekline dönüşmüştür.
28 Şubat’tan bugüne kadarki sürede yaşananlar hepimizin malumudur. 8 yıllık kesintisiz eğitimle başta İmam- Hatip Liseleri olmak üzere Meslek Liselerinin büyük bir yıkıma uğramasına, ülkede inançlarına uygun giyinmek isteyen, özellikle türban takan kadınlarımızın birçok kamu hakkından faydalanmamasına neden olan vesayetçi anlayış, din istismarını yok etmemiş aksine aradan geçen 16 yılda din istismarı doruk noktasına çıkmıştır. Bununla birlikte post-modern darbe, vesayetçi demokrasiden rahatsız olduğunu sıkça dile getirip, güce tapan ve kendi iradesini kayıtsız, şartsız başkalarının tasarrufuna teslim eden gizli vesayetçi grupların da türemesine vesile olmuştur.
Bugün demokrasiyi vesayet altına alarak halkın egemenliğinin sağlanması yerine, liderlerin egemenliğinin sürmesine neden olanlar, yüzyıllardır süregelen Türk demokrasi mücadelesine de büyük bir darbe vurmuşlardır. Oysa toplumsal sorunların demokratik yollarla çözülmesi; her türlü istismarın önlenmesi, toplumun bütün farklılıklarının bir zenginlik olarak algılanıp tahammül kavramının geliştirilmesi, bir arada yaşama isteğinin doruğa çıkarılmasının anahtarıdır.
Demokratik rejime vurulan her türlü darbe, toplumun taleplerine vurulan her türlü pranga, milli irade karşısında yok olmaya mahkûmdur. Bu bakımdan Türkiye Kamu-Sen olarak 28 Şubat sürecinde ortaya koyduğumuz onurlu duruşumuzu bozmadan, demokrasiye karşı girişilen her türlü eylemi bir kez daha kınıyor; vesayet karşıtı gibi görünerek konjonktürden beslenmeye ve istismara devam ederken, kendi iradesini vesayete teslim eden kişi, grup ve partilere bir uyarı daha yapıyor, “Bu gün de vesayetli demokrasiden rahatsız olmayan aydınlar, siyasetçiler ve sivil toplum kuruluşları, en az 28 Şubat sürecinde tankların yürümesi kadar tehlikeli ve düşündürücüdür.” diyoruz.
İsmail KONCUK
Genel Başkan