GELECEĞİNİZ SİZİN ELİNİZDE

              GELECEĞİNİZ  SİZİN ELİNİZDE

Bizde kader hep yanlış anlaşılmıştır.

Ya her şeyi kadere yüklemiş ’’kaderimde varsa olur’’ diyerek cüzi iradeyi inkar edilmiş, insanı rüzgarın önünde bir yaprak gibi değerlendirerek çok kaderci olunmuş; ya da ‘’kul fiilinin halıkıdır’’ anlayışıyla kaderi tamamen inkar ederek inkar yolu seçilmiştir.

Kadere anlayışı İslam’ın ilk yıllarından bu güne bu yanlış değerlendirmeler yüzünden birçok sapık mezhebin türemesine sebep olmuştur.

Halbuki Maturidi akaidine ve İslam  alimlerine göre kader:

Cenab-ı Hakkın Kalu  belada ruhları yarattığı gün ruhlara sorduğu’’elestü birabbiküm( ben sizin rabbiniz değilmiyim)’’ sorusuna ‘’ruhların ‘’bela( evet yarabbi)’’cevabının verildiğinde, Cenabı Hak her insanın dünyaya ne zaman geleceğini, kimin oğlu kimin kızı olacağını, kiminle evlenip hayat kuracağını, nasıl bir hayat yaşayacağını yani insan hayatının en teferruatını bildiği için yazdığı yazıya Kader denmiştir.Yani insanoğlunun yaşadığı olaylar ve yaşayacağı şeyler kaderde yazıldığı için olmamakta,Cenab-ı Hak insanların neler yapacağını bildiği için zamanı gelince kul bunları yapmaktadır. Yani cenabı hak insanlara cüz-i irade vermiş, iyiyi kötüyü öğretmiş, iyinin mükafatını kötülüğün cezalarını belirtmiştir.

Bunu şöyle bir örnekle anlatacak olursak: Bilindiği gibi her yeni yıl yaklaşırken yeni yılın takvimleri birkaç ay öncesinden hazırlanarak piyasaya  sunulmakta, yeni yılla ilgili olacak  her şey saniyesi saniyesine ,dakikası dakikasına, saati saatine yazılmakta ve o gün geldiğinde güneş belirtilen saatte doğmakta belirtilen satte  batmakta,günler belirtildiği gibi kısalmakta veya uzamaktadır. Buradaki oluşlar takvimde yazıldığı için değil güneşin o günlerde hareketlerinin bilinerek yazılması nedeniyle  vuku bulmaktadır.

Buradan da anlaşılacağı üzere  cüz-i iradesi bulunan insanın istediği gibi davranma hakkı vardır ve yaptıklarından sorumludur. Kimsenin yaptıklarını kadere yükleme hakkı yoktur. Herkes yaptıklarından sorumludur ve yaptıklarının hesabını dünyada da ahirette de verecektir.

Onun için insanoğlu her hareketinde, yaptığı  her şeyin sorumluluğunu bilerek hareket etmeli kimseye bahane bulmamalıdır.

Kurtuluşu başkasında beklememek lazımdır çünkü kurtuluş bizim elimizdedir.

Kahraman aramak da yanlıştır eğer siz kahraman değilseniz kimse değildir.

Savaşılmadan zafer kazanmayı düşünmek bile ahmaklıktır.

Sıkıntı çekmeden rahat nerede görülmüştür.

Cenab-ı Hak Hucurat Suresinde:’’sizden öncekilerin başına gelenler sizin başınıza gelmeden kurtuluvereceğinizi mi zannediyorsunuz’’ buyurmaktadır. Bizden öncekilerin başına gelenler bellidir. İşte yüce Resul’ün hayatı:  o mübarek insanın yollarına dikenler atılmış,hertürlü iftira ile karşı karşıya kalmış, başına deve işkembesi geçirilmiş,kendi öz yurdundan hicret etmek zorunda kalmış, mübarek dişleri kırılmıştır. İşte atalarımızın çektikleri, Çanakkale’de,  Kurtuluş savaşında verdiğimiz şehitler ve yaşadıkları zorluklar da ortada.

Ama onlar hiçbir zaman zalime, katile boyun eğmemiş, çocuk katillerinden medet ummamış, ‘’anaların gözyaşı dinsin’’ hikayeleri ile milleti uyutmamışlardır.

Ülke için, dini İslam için, İ’la yı Kelimetullah için  grektiğinde şehit olmak en kutsal görev olarak bilinmiş ve düğüne gider gibi savaş alanlarına koşulmuştur.

Eğer analar ağlamasın mantığıyla hareket edilseydi Çanakkale’de 270 000 şehide ne gerek vardı.Gazi Antep’te, Kahraman  Maraş’ta neden bu kadar şehit verdik. Erzurum’da Nene Hatunlar neden o kadar çırpındı. Kurtuluş savaşında yunanı neden denize döktük,o kadar şehit verdik?.

Atalarımız ahmakmıydı? yoksa  bugün analar ağlamasın diyerek bebek katilinden medet umanlar mı çok akıllı. Şehitlerimiz boşu boşuna mı genç yaşlarında şehit oldular. Fatih sultan Mehmet hanın Hiç mi dini imanı yoktu neden İstanbul’u fethetti. Vatanın selameti için kardeşinin öldürülmesi için fetva alan,öz evladını feda eden padişahlar bunlardan daha mı dinsiz imansızdılar.

Tabiiki değiller. Çağ açmış çağ kapamış cihan sultanları, haçlı ordularını dize getirmiş cihan padişahlarının bir farkları vardı o da bugünküler gibi ‘’ben başkan olayım da’’vatan ne olursa olsun dememeleriydi.

Bugün bu ülkede yaşayan, bu memlekette bayrak inmesin, Ezan  susmasın,Vatan bölünmesin diyen hiçkimsenin ‘’analar ağlamasın’’ diyerek bebek katilini mazur göstermeye hakkı olmadığı gibi,bunlara kayıtsız kalmaya da hakkı yoktur.

Hani bir hikaye vardır: Bir beldede bir adamın iki kızı vardır. İkisi de çok zekidirler.Babalarını soru yağmuruna tutar ve bilgiçlikleriyle başkalarını zorda bırakmaktan zevk alırlardı. Babaları artık bunların durumundan rahatsız olmaya başladığında onlara o yörenin en bilge kişisinin yanına vermeyi düşünmüş ve bilge yanına tahsil için göndermiştir. Çok bilmişliğe  alışmış kızlar alimin bilgisi ve verdiği cevaplar karşısında şaşırır ve bilgini  zorda bırakmak için planlar yaparlar. Avuçlarına canlı bir kelebek alırlar ve ‘’bilgine soralım sağ mı ölü mü diye. Eğer sağ derse avucumuzu sıkıştırır kelebeği öldürürüz. Ölü derse avucumuzu açarız kelebek uçar ve bilgini alt ederiz’’ diyerek bilginin huzuruna varırlar ve sorarlar. ’’Avucumuzda kelebek var ölü mü canlımı’’ derler. Niyetlerini anlayan o mübarek insan derki: Kızım bu kelebeğin hayatı sizin elinizde der.

                       DEĞERLİ EĞİTİM ÇALIAŞANLARI!!!

Bu memleketin ve eğitim çalışanlarının ve kendi geleceğiniz sizin elinizde.

Ya analar ağlamasın diye bölücübaşının baş aktörü olduğu ihanet projesine destek vererek ülkenin adım adım bölünmesine göz yumacak,

Ya eğitim çalışanlarının öbek öbek yığınla problemleri varken sesini çıkaramayan, korkularından alanlarda olmayan sendikalara üye olarak veya Türk Eğitim Sen’e destek vermeyerek daha da kötü duruma düşmesine vesile olacaksınız.

Ya da bölücü başının baş aktör olmasına karşı çıkarak, gerek eğitim çalışanlarının problemleri konusunda yüreklerini ve emeklerini cesurca gösteren, milli ve manevi her konuda etkin olan TÜRK EĞİTİM SEN e destek vererek bu olumsuzluklara mani olacaksınız.

UNUTMAYINIZ Kİ:

Eğik durursan basamak.

Dik durursan sığınak olursun.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Son Haberler

DYK’DA GÖREV ALAN MEMURLARA ÜCRET ÖDENMELİDİR

Hizmet Kollarına Yönelik Mali ve Sosyal Haklara İlişkin 2024 ve 2025 Yıllarını Kapsayan 7....

MEB BÜTÇESİ İHTİYAÇLARI KARŞILAYACAK MI?

Türk Eğitim Sen Genel Başkanı Talip Geylan’ın, MEB Bütçesi hakkında yaptığı değerlendirmedir.

ATATÜRK, TÜRKİYE’DİR!

Türk Eğitim Sen Genel Başkanı Talip Geylan’ın, 10 Kasım dolayısıyla yaptığı basın açıklamasıdır.

AKADEMİK ZAM PAS GEÇİLMESİN!

Genel Başkanımız Talip Geylan, ekonomik koşullarından dolayı, başarılı öğrencilerin akademisyenliği değil, geliri daha yüksek olan meslekleri tercih ettiğini kaydederek, bu durumun Türk akademisinin geleceği açısından önemli bir zafiyet doğuracağını söyledi.