ERDOĞAN’DAN İNCİLER!

BAŞBAKAN BUYURDU:

“ÖĞRETMEN 15 SAAT ÇALIŞIYOR, MEMUR 40 SAAT… BU HAKSIZLIK DEĞİL Mİ?”

 

 “Bir öğretmenin en düşük olanı 1624 lira alıyor. Ne karşılığı alıyor? Haftada 15 saat karşılığı alıyor. Peki, düz bir memur ne kadar çalışıyor? 40 saat. 40 saat için bu rakamın altında alanlar da var. Öğretmen ek ders verirse, bunun üstünde alıyor. Bir de tatili var. Yılda iki ay. Düz memurun tatili ise 20 gün. Şimdi soruyorum; bu haksızlık değil mi?”

Evet, yukarıdaki bu ifadeler, husumet dolu bir çalışanın meslek taassubuyla öğretmenlere yönelik kullanmış olduğu söylemler değil. Ya da bir öğretmene uyguladığı şiddetten dolayı hakkında işlem yapılan herhangi bir vatandaşın kendini savunmak için diline döktüğü saçmalıklar da değil!

Bu ifadeler, Sayın Başbakanın Kazakistan’ın Başkenti Astana’da gazetecilerin sorularını yanıtlarken dile getirdiği ve öğretmenlerimizi hayal kırıklığına sürükleyen açıklamaları.

Yıllardır değişik kesimlerden ve hatta Milli Eğitim Bakanları tarafından ağır hakaretlere maruz kalan öğretmenlerimiz; bu kez de çok tahkir edici ifadelerle sayın Başbakan tarafından haksız, mesnetsiz ve çok ölçüsüz bir şekilde eleştirilmekten büyük rahatsızlık duymuştur.

Başbakandan önce de eski Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik ve şimdiki Bakan Ömer Dinçer öğretmenlerin az çalıştığını iddia etmişler; hatta sayın Dinçer öğretmenlerin yazın üç ay tatil yaptığını ve OECD ülkeleri ortalamasından daha az çalıştığını söylemişti.

Adeta, AKP Hükümeti tarafından, öğretmenlere yönelik bir itibarsızlaştırma politikası uzun zamandır uygulanmakta.

Ben bilmiyorum; bilen varsa beri gelsin: Dünyada veya tarihte, öğretmenlerini bu derece ağır şekilde tahkir eden ve itibarsızlaştıran bir yaklaşımı sergileyen ikinci bir Devlet Başkanı ya da Başbakan var mıdır?

Bizler, Sayın Başbakandan Kabinesinin üyelerine yönelik; “Arkadaşlar, öğretmenlerimizi incitecek ifadelerden kaçının. Öğretmenlerimiz, özlediğimiz Büyük Türkiye’nin mimarlarıdır. Geleceğimiz onların eliyle şekillenecektir. Sahip olduğumuz imkanlar onların beklentilerini karşılamamıza yeterli olmayabilir; ancak her biriniz, öğretmenlerimizin itibarını koruyacak ve yükseltecek tutumlar içerisinde olacaksınız. Unutmayınız ki, öğretmenleri saygın ve itibarlı olmayan bir ülkenin geleceği yoktur!” demesini beklerken; tam aksine, Sayın Başbakan daha da ileri gitmiş ve öğretmenlerimizle diğer memurlarımızı karşı karşıya getirecek açıklamalarda bulunmuştur.

Eğitimden hiç anlamayan,  okulu, öğretmeni ve öğrenciyi tanımayanların, kulaktan duyma dedikodu bilgileriyle öğretmenleri değerlendirmesi bir noktaya kadar anlaşılabilir.. Fakat ülkeyi yönetme sorumluluğunda olanların gelişi güzel konuşmaları; öğretmenlerimizin itibarını rencide eden, onları toplum karşısında küçük düşüren, öğretmenleri “iş yapmayan, az çalışıp hak etmediği yüksek ücreti talep eden, keyif düşkünü ve uyumsuz” bir meslek grubu gibi yansıtan bu açıklamaları bir Bakana ve hele ki bir Başbakana hiç yakışmamaktadır.

Öğretmene şiddetin hemen her gün haber bültenlerinde yerini aldığı bugünlerde, yetkililer konuşmalarına çok dikkat etmelidir. Son seçimde milletin yarısının teveccühüyle işbaşına gelmiş bir Başbakanın yaptığı böylesi açıklamaların, öğretmenlerimizi öğrencilerinin, velilerin ve diğer toplum kesimlerinin nezdinde nasıl bir duruma düşüreceği iyi düşünülmelidir. Şu unutulmasın ki, öğretmenlerimize yönelik şiddet vakalarının sorumluluğu, iğrenç saldırıları gerçekleştirenler kadar öğretmenin itibarını rencide edenlerin de omuzlarındadır.

Şu gerçekleri bir Başbakanın bildiğini(!) düşünerek, ondan ziyade kamuoyuna hatırlatmakta fayda görüyoruz:

Öğretmenlik mesaisi olmayan bir meslektir;

Öğretmen, işyerinde sadece derse girerek mesaisini gerçekleştirmez. Ders bittikten sonra -sayın Başbakanın sandığı gibi- öğretmenlerin yapmaları gereken işler bitmez.

Ders yoğunluğunun olmadığı gün boyu nöbet tutar, veli ve öğrencilerle mutad toplantılar düzenler, koordinatörlük yapar.

Öğretmen, mesai saati bitiminden sonra dersleri için hazırlık yapar ve bunun için materyaller hazırlar.

Öğrencilerin davranışlarıyla ilgili gözlem formlarını değerlendirir ve onların gelişimlerini takip eder.

Okulun ders dışı tüm eğitim öğretim işlerine dahil olur.

Sadece okul idaresinin değil, önüne gelen herkesin görevlendirmesiyle, her türlü tören ve protokollerde vazife yerine getirir.

Akla gelen gelmeyen her sınavda öğretmen görev alır.

İdari görevleri yerine getirir, zümre toplantıları yapar, plan ve program hazırlar.

Sınav sorularını hazırlar, sınav değerlendirmelerini yapar.

Teknolojinin ve bilginin çok hızlı değiştiği günümüzde öğrencilerine en üst düzeyde verimli olabilmek için ders hazırlığı yapar, kendini sürekli geliştirmenin gayreti içerisinde olur.

Ders dışı serbest çalışma saatlerinde, eğitsel kol çalışmalarında, kulüp faaliyetlerinde öğrencilerinin çalışmalarını gözetler ve yönetir.

Öğrencisinin kişisel çalışmalarını yönlendirir, duygusal ve bilişsel gelişimine rehberlik eder.

Yeri gelir ailelere çocuklarının daha iyi yetiştirilmeleri için rehberlik hizmeti sunar.

Kuş uçmaz kervan geçmez en ücra köylerde dahi memleketin çocuklarına hizmet verir.

Bırakın doğalgazı, kömürün dahi olmadığı sınıflarda tezekle çocuklarını ısıtmaya çalışır.

“Yazılı vazifelerim arasında değil” demeden, ailesinin bile tahammül göstermekten imtina ettiği öğrencisine hem anne hem babalık yapar; yeri gelir altını temizler, yeri gelir karnını doyurur.

Bir öğretmen –bir memur gibi- saat 20:00’de kendini arayan öğrenci ya da veliye “şimdi mesaim bitti yarın gel” demez. İhtiyaç hissedildiğinde 24 saatini mesleğine ve öğrencisine adamaktan çekinmez.

Çocuklarımız okulda aynı zamanda; yardımlaşmayı, takım olmayı, ortak hareket etmeyi, birlikte yaşama disiplinini, mücadele etmeyi öğrenirler.

Bir öğretmen öğrencisine sadece okumayı, güzel yazmayı, dört işlemi.. vs. öğretmiyor. Onu eğitiyor.

Ona adabı, saygıyı, sevgiyi; ailesine, memleketine ve milletine faydalı olması gerektiğini hıfzettiriyor.

Öğrencisinin, iyi bir evlat, iyi bir vatandaş, iyi bir İNSAN olması için gönlünden, irfanından ve birikiminden ne geliyorsa vakfediyor. Bir sanatkarın eserine gösterdiği ihtimam gibi, kendi hayatından ve zamanından ödün vererek elinden geleni yapıyor.

Evet Sayın Başbakan, bir öğretmen;

Zamanı gelir, hizmetli olur, evrak memuru olur, idareci olur, ilk yardım doktoru olur, hemşire olur, psikolog olur, aile terapisti olur, anne olur, baba olur, sanatkar olur…

Ve tüm bunları, zatınızın ve sizin gibi düşünenlerin zannettiği gibi 15 saatlik mesaisi içerisinde değil, sizlerin boş zaman diye gördükleri tüm vaktini vakfederek gerçekleştirir.

Bu arada bir teknik bilgi hatasını da düzeltmek gerekir ki; Sayın Başbakan sözkonusu açıklamasında, öğretmenlerin 15 saat çalıştığı ve ek ders ücretleriyle de daha yüksek maaş aldıklarını ifade etmiş bulunmakta. Oysa ki, tüm öğretmenlerin maaş karşılığı ders saati aynı değildir. Okul öncesi ve sınıf öğretmenleri haftada 18 saat, genel bilgi ve meslek dersleri öğretmenleri haftada 15 saat,  atölye ve laboratuvar öğretmenleri haftada 20 saat maaş karşılığı derse girmektedir. Ek ders ücreti açısından ise özellikle branş öğretmenlerinin ezici bir çoğunluğu komik ek ders ücreti almaktadır. Danışmanlarının doğru bilgilendirmesi, kamuoyu önünde bir Başbakanı doğru olmayan ifadeleri kullanmak durumunda bırakmayacaktır.

Öte yandan Sayın Başbakan yine aynı açıklamasında bir öğretmenini 1624 TL aldığını söyleyerek diğer memurlarla mukayese ediyor. Fakat bu noktada kendisine şu acı gerçeği hatırlatmak isteriz ki; Devletin kamu hizmetini yürüten toplam memur sayısının neredeyse %25’ini oluşturan ve tamamı Fakülte mezunu olan öğretmenlerimiz, kamunun en düşük maaş alan ücretli kesimi olarak göreve başlamaktadır. Dünyanın 16. büyük ekonomisi olduğumuz ile övünen bir Başbakanın, öncelikle bu ayıplı gerçekler yüzleşmesi ve gereğini yapması gerekir.

“Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” diyen bir kültürün mirasçısı olan bizlere düşen; haklı talepleri bertaraf etmek ve politik çıkmazlarımızdan kurtulmak için öğretmenlerimizi tahkir etmek değil; taleplerini karşılayamasak bile elimizden geldiğince onların saygınlıklarını artırmaya çalışmaktır.

 

Talip GEYLAN

Genel Teşkilatlandırma Sekreteri

Son Haberler

DYK’DA GÖREV ALAN MEMURLARA ÜCRET ÖDENMELİDİR

Hizmet Kollarına Yönelik Mali ve Sosyal Haklara İlişkin 2024 ve 2025 Yıllarını Kapsayan 7....

MEB BÜTÇESİ İHTİYAÇLARI KARŞILAYACAK MI?

Türk Eğitim Sen Genel Başkanı Talip Geylan’ın, MEB Bütçesi hakkında yaptığı değerlendirmedir.

ATATÜRK, TÜRKİYE’DİR!

Türk Eğitim Sen Genel Başkanı Talip Geylan’ın, 10 Kasım dolayısıyla yaptığı basın açıklamasıdır.

AKADEMİK ZAM PAS GEÇİLMESİN!

Genel Başkanımız Talip Geylan, ekonomik koşullarından dolayı, başarılı öğrencilerin akademisyenliği değil, geliri daha yüksek olan meslekleri tercih ettiğini kaydederek, bu durumun Türk akademisinin geleceği açısından önemli bir zafiyet doğuracağını söyledi.