Eğitim toplumların geleceğinin şekillenmesinde belirleyici role sahiptir. Bilgi toplumu seviyesine ulaşmış ülkelerin tamamında, Milli Eğitim politikaları siyasi tartışmalardan bağımsız değerlendirilmektedir. Almanya, Finlandiya, Norveç vb. ülkelerde çocukların ve gençlerin hayatlarını doğrudan etkileyebilecek sisteme yönelik değişikliklerin yapılması mümkün değildir.
Türkiye’nin yakın tarihi güçlü ve ileriye dönük bir eğitim politikamızın yokluğunun şahidi gibidir. Üniversite giriş sınav sisteminin neredeyse her yıl değişikliğe uğraması, İlköğretime başlama yaşı, zorunlu öğretimin süresi meselesi başta olmak üzere pek çok tartışma öğrenciler, eğitimciler ve ailelerin büyük huzursuzluklar yaşamasını beraberinde getirmektedir.
Siyaset kurumuna duyulan güvensizliğin başlıca sebebi, ideolojik tartışmalar ve kısır siyasi hesapların eğitimin üzerinde karabasan gibi dolaşmasıdır.
Dershaneler, Lise ve Üniversite giriş sisteminden kaynaklanan, okulların meydana getirdiği boşluğun doğurduğu kurumlardır. 1960’lı yıllardan itibaren faaliyet gösteren özel eğitim kurumlarının sayısı bugün dört bini geçmiştir. Yasal izinleri olmayan, özel ders veren etüt merkezleri ile bu sayının yedi bin civarına ulaştığını biliyoruz.
Hükümet ile cemaate gönül verenler arasında acımasız bir güç mücadelesi yaşanıyor. Sayın Başbakan herhangi bir gerekçe ya da bilimsel veri ortaya koymadan ‘dershaneler kapatılacak’ dedi. Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı da 2014 yılı Haziran ayı itibariyle dershanecilik faaliyetlerinin sona ereceğini söylüyor.
AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılı sonu itibariyle iki bin olan dershane sayısı dört bine çıktı. Bugün dershanelere karşı çıkan hükümet kadroları dershane sayısının yüzde yüz artmasına niçin müsaade etmiştir?
Geçmişte Milli Eğitim Şura’larında dershanelerin kapatılması ve/veya dönüştürülmesi ısrarla vurgulanmışken, bugün verilen kararın, siyasi taassubun ve devlet içerisindeki güç mücadelesinin ürünü olduğunu kaygıyla izliyoruz.
Dershanelerin kapatılması kararının sakıncaları ve doğurabileceği mağduriyetler;
1. Dershaneler kanunlarla kurulmuştur. Anayasamız da buna destek vermektedir. Anayasa’da mülkiyet hakkı vardır. Dershanelerin kurulması da mülkiyet hakkı olarak değerlendirilmelidir. Alınan tek taraflı karar, mülkiyet ve ticari teşebbüs hakkı gibi demokratik kazanımlara zarar verecektir.
2. Dershaneleri bu sakat mantıkla kapatırsanız yarın hem iç hukukunuzda, hem de AİHM’de ciddi davalarla muhatap olunacaktır. T.C. Devleti kör dövüşü ve yanlış kararlar nedeniyle milyarlarca TL dershane sahiplerine para ödemek zorunda kalabilir.
3. Türkiye’de şu anda 4 bin özel dershane var. 4 bin dershanenin özel okula dönüştürüldüğünü düşünelim. Şu anda özel okullarının öğrenci kontenjanlarının sadece yüzde 40’ı dolu, yüzde 60’ı boş durumda. 4 bin dershane daha özel okul olduğunda öğrencileri nasıl bulacaksınız? Devletin öğrenci başına 1500 TL yardım yapacağı söyleniyor. Türkiye’de özel okul ücretleri 15 bin TL. 1500 TL’yi devlet verirse, vatandaş 13 bin 500 TL’yi nereden bulacak? 13 bin 500 TL’yi asgari ücretli mi, 1700 TL maaş alan devlet memuru mu, zarar eden çiftçi mi, kepenk kapatan esnaf mı verecek? Şu anda zaten mevcut kontenjanları dolduramıyorsunuz.
4. Dershanelerin bu şekliyle kapanması halinde, altmış bin civarında öğretmen ve binlerce dershane çalışanı işsiz kalacaktır. Türkiye’de KPSS sınavını kazandığı halde atanamayan ya da KPSS mağduru üç yüz bin öğretmen adayı varken, işsiz öğretmenler ordusuna altmış bin kişiyi daha katmanın haklı bir gerekçesi var mıdır?
5. Beş yıl dershane öğretmenliği yapanların sözlü sınava tabi tutulacağı, sözlü sınavda başarılı bulunanların MEB kadrolarına öğretmen olarak atanacağı Başbakan tarafından belirtiliyor. Bu ülkede yıllardır KPSS’ye giren, KPSS’yi kazanamadığı için ataması yapılmayan 310 bin evladımız var. Sadece son sekiz yılda; atanamadığı için bunalıma girerek, intihar eden 37 öğretmen var. KPSS’ye girmesine rağmen atanamayan öğretmenler varken, intihar eden öğretmenler varken, dershane öğretmenlerini sadece sözlü sınavla MEB kadrolarına nasıl atayacaksınız?
6. Ayrıca dershane öğretmenlerinin tamamını kadroya atamak söz konusu olmayacaktır. Sözlü sınav yapılacağı için torpilli ve yandaş olanlar atanacak. 55 bin dershane öğretmeninden 15 bini öğretmen olarak atandı diyelim. Geriye kalan 40 bin öğretmen ne olacak? Dershanelerde 30 bin de personel çalışıyor. 30 bin kişi nerede iş bulacak?
7. Kapatılması durumunda dershanelerin kayıt dışı faaliyet alanına dönecektir. Kapatma kararı, dershanelerin kaldırıldığı anlamına gelir mi? Şu anda devletin vergi alamadığı, haberdar olmadığı kayıt dışı 2 bin dershane var. Kayıt dışı dershane sayısı 5-6 bine çıkacak ve MEB’in kontrolünde olmayan dershanecilik faaliyeti başlayacaktır.
8. Dershaneleri ihtiyaç olmaktan çıkarmak için köklü tedbirler almak gerekiyor. Yarışı ortadan kaldırırsanız dershaneler de kendiliğinden kapanır.
Türkiye’de eğitim uzmanlarının, üniversitelerin, eğitim sendikalarının ve düşünce kuruluşlarının katıldığı uzun süreli toplantılar ve çalıştaylardan çıkacak sonuçlarla, Milli Eğitimimiz şekillenmelidir.
Eğitim çalışanlarının ve öğrencilerin mağduriyetleri siyasi kavgalardan bağımsız, samimi ve pedagojik perspektifle değerlendirilmek zorundadır.
Yoksa Başbakan hazretlerinin iki dudağından çıkanların emir telakki edildiği bir anlayışla çocuklarımızı ne sınav stresinden ne de dershane bağımlılığından kurtarabiliriz.
Siyasi ihtiraslarınız yüzünden çocuklarımızı helak ediyorsunuz. Çekin elinizi çocuklarımızın geleceğinin üzerinden.