2007-2008 Eğitim-Öğretim yılı yarın sona eriyor. Ancak eğitim camiası bu eğitim-öğretim dönemini sorunlarla bitirdi. Önümüzdeki eğitim dönemi de ne yazık ki sancılı başlayacak. Bu nedenle Milli Eğitim Bakanlığı’nın üç aylık yaz tatilinde ciddi bir hazırlık yapması gerekmektedir.
ÖNÜMÜZDEKİ EĞİTİM-ÖĞRETİM YILINDA DERSLİK VE ÖĞRETMEN AÇIĞI BÜYÜYECEKTİR
Ortaöğretimin dört yıla çıkarılması ile birlikte liseler bu yıl mezun vermemiştir. Bu nedenle ilköğretimi bitirip, ortaöğretime başlayacak öğrencilerin kaydında büyük sorunlar yaşanacaktır. Zira Milli Eğitim Bakanlığı, bu konuda hiçbir tedbir almamıştır. Hem derslik sayısı hem de öğretmen sayısı bu öğrencilerin eğitim-öğretim yapmasına elverişli değildir. Ayrıca sınıf başına düşen öğrenci sayısının diğer illere göre çok daha yüksek olan bölgelerimizde derslik ve öğretmen açığı bu eğitim-öğretim döneminde daha büyük handikapa neden olacaktır.
TÜRKİYE’DE OECD STANDARTLARINA GÖRE DERSLİK AÇIĞI İLKÖĞRETİM VE ORTAÖĞRETİMDE 223 BİN 527
Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2007-2008 verilerine göre; sınıf başına düşen öğrenci sayısı ilköğretimde 34.4, ortaöğretimde 32.1’dir. OECD ülkelerinde ise sınıf başına düşen öğrenci sayısı ilköğretimde 21.5, ortaöğretimde 24.1’dir. Buna göre OECD ülkeleri baz alındığında derslik açığı ilköğretimde 189 bin 720, ortaöğretimde ise 33 bin 807 olmak üzere toplam 223 bin 527’dir.
AĞUSTOS AYINDA EN AZ 50 BİN ÖĞRETMEN ATANMALIDIR
Türkiye’de öğretmen açığı da büyük sorundur. Ülkemizde öğretmen başına düşen öğrenci sayısı ilköğretimde 24.4, ortaöğretimde 16.9’dur. OECD ülkelerinde öğretmen başına düşen öğrenci sayısı ilköğretimde 16.7, ortaöğretimde 13.4’tür. Buna göre ülkemizde öğretmen açığı ilköğretimde 205 bin 480, ortaöğretimde ise 51 bin 147’dir.
Bu nedenle Bakanlığın Ağustos ayında yapacağı öğretmen ataması sayısının bu yıl liselerin mezun vermediği dikkate alındığında 24 bin değil, en az 50 bin olması gerekmektedir. Aksi taktirde öğretmen açığı hızla büyüyecektir. Ayrıca sözleşmeli öğretmen ataması hakka ve hukuka aykırıdır. Öğretmenlik gibi insan yetiştiren ulvi bir meslekte sözleşmeli öğretmen alımı uygulaması hem verimi düşürecek, hem de güvencesiz çalışan köleler oluşturacaktır. Bu nedenle sözleşmeli öğretmen alımı uygulamasına son verilmeli ve tüm sözleşmeli öğretmenler kadroya alınmalıdır.
TÜRKİYE VEKALET CENNETİNE DÖNDÜ
Türkiye ne yazık ki vekalet cennetine dönmüştür. Türkiye genelinde Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okul ve kurumlarda görevlendirilen idarecilerin sayısı 25 bin civarındadır. Bakanlık kadrolaşmanın önünü açmak için asaleten atama yapmak yerine, vekaleten görevlendirme yapmayı tercih etmektedir. Dolayısıyla yandaş kayırmacılığının had safhaya ulaştığı milli eğitimde, çalışanlar arasındaki huzur ve iş barışı bozulmaktadır.
Bakanlık, Yönetici Atama Yönetmeliğini 24 Nisan 2008 tarihinde yayınlamış, ancak, vekaleten görevlendirilen eğitim kurumu yöneticilerinin yerine henüz asaleten atama yapmamıştır. Bu noktada yapılması gereken, Yönetici Atama Yönetmeliği doğrultusunda haziran ayında boş olan yerlere yöneticilerin atanmasıdır.
Ayrıca Yönetici Atama Yönetmeliği konusunda hazırlanan genelgede sendikaların talepleri dikkate alınmalı ve genelge bir an önce yayınlanmalıdır. Aksi taktirde eğitim alanındaki sıkıntıları çözmek mümkün olmayacaktır.
EĞİTİM ÇALIŞANLARI BORÇ İÇİNDE YAŞIYOR, EK İŞLE AYAKTA DURUYOR
Eğitim çalışanlarının ekonomik durumu günden güne kötüleşmektedir. Aldığı ücretle geçinmekte zorlanan eğitim çalışanları, borç üstüne borç yapmaktadır. Sendikamızın 2 bin 546 kişiyle yaptığı ankete göre, eğitim çalışanlarının yüzde 83.6’sı aylık geliriyle geçimini sağlayamadığını, yüzde 32.4’ü ek iş yaptığını belirtmiştir. Eğitimcilerin yüzde 90.8’inin kredi kartı borcu ya da taksiti vardır. Bu borç batağında kıvranan eğitim çalışanının tatil yapması ise tam bir hayaldir. Eğitim çalışanlarının yüzde 53.1’i tatilini evde, yüzde 22.9’u memlekette, yüzde 3.4’ü de tatil yöresinde tatilini geçirdiğini ifade etmiştir. Tatilde çalıştığını belirtenlerin oranı ise yüzde 18.4’tür.
Yine eğitim-öğretim yılı başında öğretmenlerimize verilen “Eğitim-Öğretime Hazırlık Ödeneği”, hizmetli, memur gibi eğitim çalışanlarına ödenmemektedir. Oysa “Eğitim-Öğretime Hazırlık Ödeneği” bütün eğitim çalışanlarına verilmelidir. Ayrıca öğretmen dışında kalan hizmetli, memur ve diğer personelin tayin ve atamaları ile ilgili bir yönetmelik bulunmamaktadır. Söz konusu personelin tayin ve atamaları bir kurala bağlanmalı ve bu belirsizlik hali sona erdirilmelidir.
AİLELERİ PARÇALANAN ÖĞRETMENLER İSYANDA
Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde ailelerin parçalanmasından oluşan mağduriyetler gün geçtikçe artmaktadır. Daha önce eş durumu tayinlerinde hiçbir kısıtlama bulunmazken; son üç yıldır, eş durumundan tayin isteyebilmek için stajyerliğin kaldırılması bir mecburiyet haline gelmiştir. Stajyerliğin kalkmış olma şartı binlerce eğitim çalışanını 1,5-2 yıl ailelerinden ayrı görev yapmak zorunda bırakmaktadır. Aileleri parçalananlar sadece stajyer olanlar değildir elbette. Stajyerliği kalkmış olanlar da, tayin istediklerinde, norm kadro gibi gerekçelerle aynı ilin birbirinden 100-150 km uzakta olan ilçelerinde görevlendirilmektedir. Türk Eğitim Sen olarak eş durumu tayinlerinde kısıtlama olmaması gerektiği doğrultusunda dava açmış, ancak bugüne kadar olumlu bir sonuç alınamamıştır. Milli Eğitim Bakanlığı eş durumu tayinlerinde yeni bir açılım sağlamalı ve kısıtlamaları kaldırmalıdır.
Bu vesileyle öğrencilerimizi gösterdikleri gayretten dolayı kutluyor, emeği geçen tüm eğitim çalışanlarına sonsuz şükranlarımızı sunuyoruz.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.