EĞİTİM KONULARI ÜZERİNDE RÖPORTAJ

 

Türk Eğitim Sen Genel sekreteri Musa AKKAŞ bey ile belirlediğim eğitim konuları üzerine güzel bir sohbet gerçekleştirdik,konu eğitim olunca baya uzun oldu ve eksik kalan konular bile olmuştur fakat sayın Musa bey önemli açıklamalarda bulundu.

Kendisine ve sendikasına tekrardan teşekkür ediyorum ve sendikal hayatlarında başarılar diliyorum.

      SEDAT DEGER: Merhabalar Musa bey, öncelikle bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederim. Bu yaz dönemi hem atamalar olsun hem de yönetmelikler olsun çok yoğun geçecek gibi! Bu konularda hata yapılmaması için belirlediğim bazı konular var. Sizin ve sendikanızın bu konulardaki düşüncelerini ve yapacaklarınızı öğrenmek istiyoruz. Sendikanızın öncelikli olarak MEB’den istediği ve değişmesini istediği konu nedir ve genel anlamda vizyonunuz nedir?

TES Genel Sekreteri Musa AKKAŞ: Milli Eğitim Bakanlığı diğer bakanlıklara benzemez. Şöyle ki; 60 bin okul,25 milyon öğrenci,880 bin öğretmen, binlerce eğitim çalışanının bulunduğu bir bakanlıktan bahsediyorsak; buranın partiler üstü, milli bir devlet politikası anlayışı ile yönetilmesi gerekir.

Ülkeyi yönetmeye talip olanların insanına değer ve kıymet verip vermediğini eğitimdeki yatırımları ve yaptıkları ile ölçebiliriz. Eğitime yatırım,  insana dolayısı ile ülkeye yatırım demektir.

Zira kalkınmanın yolu eğitimden geçer. Ama ne yazık ki, Milli Eğitim Bakanlığı siyasi partilerin ideolojilerini tatmin yerleri haline gelmiştir. Bakanlık yapanların ömürlerinin kısa olması da eğitimi sekteye uğratmıştır.

Millî Eğitim Bakanlığında 1920 yılından 2013 yılına kadar toplam 76 bakan değişmiştir. Her bakanın Milli Eğitim Bakanlığı ömrü yaklaşık 14 ay sürmüştür.

Her bakan döneminde yapılan sistem değişikliği, bakanların hizmet sürelerinin azlığı sorunları çözmeyi zorlaştırmıştır. Milli Eğitim Bakanlığı sırlar bakanlığı haline gelmiştir; tam anlamıyla kapalı bir kutudur. Paylaşım yoktur, istişare yoktur. Yanlış yönetimler, usulsüz atamalar, ideolojik bakış açıları vardır.

Bunların sonucu olarak da insanları kutuplaştırmış ve kamplara bölmüştür. Milli Eğitim Bakanlarının yanlış uygulamaları ve sorunları çözmekte yetersiz olmalarından dolayı bakanlık güven duyulmayan bir yer haline gelmiştir.

Milli Eğitim Bakanlığının yönetici kademelerindeki görevlendirmeleri kariyer ve liyakat ölçülerinden uzaktadır. Yönetici atamalarını sağlam temellere oturtamayan bir bakanlık; çalışma barışını, başarıyı, verimliliği, insanlar arasında hoşgörüyü, iyi insan, iyi vatandaş olmayı nasıl sağlayacaktır?

Bu hükümet döneminde beş bakan değişimi yapılmıştır. Hepsi de aynı partinin milletvekili olmasına rağmen, birbirlerinden tamamen farklı sistemler ortaya koymuşlardır. Cumhuriyet dönemi boyunca, eğitime, eğitim çalışanlarına en çok zulmeden bakanlık dönemi olan Ömer DİNÇER dönemi kapanmıştır.

Gitmesine sevinilmiş, kurbanlar kesilmiştir. Sayın Ömer Dinçer uygulamalarında siyasi iradenin de politikalarını uygulamasına rağmen Bakanlık görevinden alınmış; başarısızlığın ve tepkilerin faturası da onun şahsına kesilmiştir. Görevde olan Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’dan ise, doğrusu yanlışları düzeltme, mağduriyetleri ortadan kaldırma konusunda, Türk Eğitim Sen olarak, umutlarımız vardı. Ancak maalesef ki, beklentilerimize cevap alamadık. Tüm eğitim çalışanlarının umutları da umutsuzluğa dönüştü.

Oturarak bakanlık yapan Sayın Avcı MEB’in yaşadığı problemlere çok uzak kalmıştır. Öğretmen, hizmetli, memur, teknisyen gibi eğitim çalışanlarını ilgilendiren yönetmelikler yayınlanamamıştır.

Türk Eğitim-Sen olarak, gördüğümüz tüm olumsuzlukların giderilmesi için büyük bir gayret sarf ediyoruz. Konunun muhataplarına ulaştırılmasını sağlıyoruz.

Milli Eğitim Bakanlığına, Genel İdari Hizmetler, Teknik Hizmetler ve Yardımcı Hizmetler Sınıfında görev yapmakta olan personelin atama ve yer değiştirmelerinde mağduriyetler yaşandığını ve bunların çözülmesi gerektiğini defaten bildirdik.

Sürekli olarak bu konuları gündemimize aldık. Aynı konuyla ilgili yeni bir yazışmamız da oldu ve başvurumuza cevap da aldık. MEB’nı cevabi yazısında; hizmet sınıflarında görev yapan personelin atama ve yer değiştirmelerine ilişkin işlemlerin "Devlet Memurlarının Yer Değiştirme Suretiyle Atanmalarına İlişkin Yönetmelik" çerçevesinde değerlendirileceği belirtildi. Ancak, bu sorunların çözümü uzatılmamalıdır. Sorunlar çözülmedikçe çalışanların kuruma olan inancı da kalmamaktadır. Ancak şundan şüphe duyulmamalıdır ki; Türk Eğitim Sen olarak bu sorunları gündeme taşımayı ve sorunların çözümünü sağlamayı görevimiz biliyoruz.

Bir başka sorun da; Milli Eğitim Bakanlığı dışında bakanlıklarda her yıl görevde yükselme sınavları yapılırken; Milli Eğitim Bakanlığı’nda üç senedir bu sınavların yapılmıyor olmasıdır. Bu durum da çalışanların motivasyonunu bozmuştur. Herkesin gözünde bakanlık güven duyulmayan bir yer haline dönüşmüştür.

Yine aynı şekilde, "Öğretmenlerin atama ve yer değiştirme yönetmeliği" delik deşik olmasına rağmen MEB yeni bir yönetmelik yayınlayamamıştır. 4+4+4’lük köhne sistemin yarattığı arızalar karşısında, çözüm üretemediği gibi teklif edilen çözüm yollarını elinin tersiyle iten bir MEB bulunmaktadır.

 Yönetici atamaları da, ucube yönetmelik değişmediği için yapılamamıştır. Oysa yönetmeliğin teknik olarak uygulama şansı sıfırdır.  Yönetmeliğin mülakata dayalı olması bunun sonucu olarak da masa başı ilişkileri, torpili öne çıkaracak olması çalışanları son derece endişelendirmektedir. Bu zamanda yönetici atamalarının mülakatla yapılması demek alın teri dökmeyenlerin atanması demektir. Mülakat komisyonlarının oluşturulmasında, Milli Eğitim Müdürlerinin istediği kişileri görevlendirecek olması da ayrı bir garabettir. Bakanlık bu anlayışı ile eğitimi işlemez, içinden çıkılmaz bir hale getirmiştir. Yönetici ataması ciddi bir iştir. Bu konuda çalıştaylar düzenlenmeli; sendikaların, üniversitelerin, sivil toplum örgütlerinin görüşleri alınmalıydı. Ancak, bunların hiç birisi yapılmamıştır. Yönetici atama yönetmeliğinde ki yanlışlar sendikamız Türk Eğitim Sen tarafından sürekli gündeme getirilmiştir. Basın açıklamaları yapılmış, Bakanlığa yazılar gönderilmiş, konuyla ilgili haberler yapılmıştır.

Genel Başkanımız İsmail KONCUK, Bakan Nabi AVCI ile görüşmeler yapmıştır. Tüm bunlara rağmen ucube yönetmelik çıkarılmıştır. Sonrasında bakanlıkça hataların olduğu kabul edilerek yönetmelikte değişiklikler yapılacağı ifade edilmesine rağmen beklenen değişiklik henüz gerçekleştirilmemiştir.

Yönetici atama konusu önemlidir. Geçmişte de tartışılan “Yönetici akademisi” yeniden gündeme getirilerek; buradan alınacak sertifikalarla objektif, kariyer ve liyakati dikkate alacak yönetmeliklerin hayata geçmesi sağlanmalıdır.                                                            

Geçici yönetici görevlendirmek ile yandaş şube müdürü görevlendirmekten başka bir iş yapmayan Milli Eğitim Bakanlığı, traji-komik bir görüntü içinde; kör topal yoluna devam etmektedir. Sayısı altıyüzelliyi geçen şube müdürü görevlendirmeleri tam gaz devam etmektedir. Şube müdürlüğü görevlendirmelerinde hiçbir kriter aranmamaktadır. “Hamili kart yakınımdır” anlayışı ile görevlendirmeler yapılmaktadır. Bu resmen insanlar arasında ayrım yapıldığının bir göstergesi olup en büyük bölücülüktür; kul hakkı yemektir.

Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı’yı, yaşanan problemlere duyarlı olmaya ve şeffaf olmaya davet ediyoruz. Sayın Avcı eğitim çalışanlarının yaşadığı sorunları tespit etmeli; ekonomik ve sosyal problemlerini çözmek için gayret sarf etmelidir.

Sorunların üzerinde oturan bir Milli Eğitim Bakanı görmek istemiyoruz. Sorunları çözen; bu doğrultuda irade beyan eden bir bakan görmek istiyoruz. Beklemekle sorun çözülmez. Sayın Bakan’ın anlayışı değişmez ise “Bir iyilik yapın, bu işi yapanlar gelsin” diyerek her türlü tepkiyi ortaya koyacağımızı da bir kez daha özellikle belirtmek isteriz.

SEDAT DEGER: Bakanlık Atama ve Yer Değiştirme takvimini açıkladı fakat şu anda öğretmenlerin atama ve yer değiştirme yönetmeliğinin günümüze hitap etmediğini görüyoruz birçok maddesiyle eksik kalıyor. Doğrusu bu yönetmelikle atamalar ve yer değiştirmeler yapılırsa ne kadar mantıklı olur ve taslak yönetmeliğin daha önceki bakanlar zamanında yayınlansa da hala çıkmamış olması ayrı bir konu zaten; bununla ilgili çalışmalarınız var mı ve düşünceniz nedir?

TES Genel Sekreteri Musa AKKAŞ: "Öğretmen atama ve yer değiştirme yönetmeliği" ihtiyaçlara cevap verememektedir. Değişiklik yapılacağı ifade edilmiş ancak bakan değişikliği, yeni bakanın oturduğu yerden kalkmaması, bakanlık bürokratlarının iş bilmezliğinden dolayı beklenen değişiklik gerçekleşememiştir.

Millî Eğitim Bakanlığı tarafından 15.05.2013 tarihinde “Yer Değiştirmeler” konulu yazı yayınlanmıştır. Bu yazıda, ilköğretim okullarının bağımsız ilkokul veya ortaokul şeklinde yapılandırılmalarının Mayıs sonu itibariyle tamamlanması gerektiği bildirilmiştir. Norm kadro güncellemelerinin 20 Mayıs-21 Haziran 2013 tarihleri arasında yapılacağından söz edilmiştir. İlköğretim okullarında görev yapan öğretmenler dönüştürme sonucunda oluşturulan ve ilişkilendirilen ilkokula  ya da ortaokula alanları dikkate alınarak öncelikle atanacağından, sınıf öğretmenlerinin önceki sınıflarını okutmaya devam edecekleri ve ara sınıflarda sınıf birleştirilmesi yoluyla öğretmenlerin norm fazlası durumuna düşülmesi meydan verilmeyeceğinden söz edilmiştir.

Yine yazıda öğretmenlerin atama ve yer değiştirme takvimi;

"1- Önce il içi ve iller arası isteğe bağlı ve zorunlu çalışma yükümlülüğüne bağlı nakil işlemleri yapılacak. Bu işlemler Haziran ve Temmuz aylarında yapılacak.

2- Alan değişikliği işlemleri Temmuz ayında yapılacak.

3- Özür durumundan yer değiştirmeler 15 Temmuz ila 5 Ağustos arasında yapılacak.

4- KPSS puanına dayalı ilk atamalar 16 ila 29 Ağustos arasında yapılacak." şeklinde planlanmıştır.

Bu takvime göre, Bakanlığın Ağustos sonu itibariyle tüm atama ve yer değiştirme işlemlerini sonuçlandırması planlanmıştır.

Bakanlığın, Valiliklere gönderdiği yazı ile dönüştürülen okullarda görev yapan öğretmenlerin norm fazlası olmaması düşüncesini benimsemiş olmaları sevindiricidir.

İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğünden ilk defa, (eksikleri olsa da) kabul edilebilir bir yazı yayınlanmıştır. Yazıdaki eksik hususlardan biri olan, dönüştürülen okullarda görev yapan öğretmenlerden 3 yıllık çalışma süresini dolduranların yeni görevlendirildikleri okulda da 3 yıllık çalışma süresine tabi tutulmamaları konusunda Genel Başkanımız İsmail KONCUK MEB ile görüşerek yetkilileri uyarmıştır.

Yazıdaki bir başka eksik husus da, Temmuz ayında yapılacağı ifade edilen alan değişikliklerinde, zorla alan değiştirenlere yönelik açıklama olmamasıdır.

MEB, 3 yıllık çalışma süresini dolduranların okulları dönüştürülse de 3 yıllık sürelerini doldurmuş sayılması ve zorla alan değiştirenlere isteğe bağlı olarak bulundukları ilde eski alanlarına dönüş hakkı vermesi konusunda da adım atmalıdır. Aldığımız bilgiler alan değişikliği ile ilgili çalışmaların başladığı yönündedir. Özellikle sınıf öğretmenliğinden branşa geçenlerde sorunlar yaşanacağı ve bunu çözmek içinde uğraştıkları yönünde bilgiler edindik.

4+4+4 sistemi, alt yapısı hiç düşünülmeden bir anda uygulamaya koyulduğu için öğretmen ve öğrenci mağdur olmuştur. Norm fazlası durumuna düşen öğretmenlerin mağduriyetinin çözümüne işletmeci mantığıyla yaklaşıldığı için bulunan çözüm(!) mağduriyetleri gidermek bir yana, yeni mağduriyetlere gebe kalmıştır. Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözüm ona öğretmenlerin mağduriyetini gidermek adına yaptığı bu yeni buluşun adı “ALAN DEĞİŞİKLİĞİ” olmuştur. Ancak bu buluş(!) binlerce öğretmenin psikolojisini bozmuş; onları intiharın eşiğine getirmiştir. Norm fazlası durumuna düşen sınıf öğretmenlerin birçoğu mecburiyetten dolayı alan değiştirmiştir.

Eş ve çocuklarının yanına gitmek, görev yaptıkları yerden ayrılmak, yüksek lisans-doktora eğitimini devam ettirmek için alan değiştirmişlerdir. Alan değişikliğinden pişmanlık duyanların sayısı hiç de azımsanmayacak ölçüdedir. “Ben nereden bu alan değişikliğini yaptım; nasıl böyle bir hata yaptım?” diyerek feryat edenler vardır. Eski alanına dönmek isteyen bu öğretmenleri anlayışla karşılamak gerekir.

Çünkü alan değişikliğinden dolayı mutsuz ve huzursuz olmuşlardır. Başarılı olamadıklarını söylemektedirler. Onlara, “Siz isteyerek bu alan değişikliğini kabul ettiniz; hatanızı kabul edin, durun durduğunuz yerde” diyemeyiz. Bu yaklaşım onları cezalandırmak olur. İnsan yanlış karar alamaz mı? Ancak burada asıl şunu tartışmak gerekir: Alan değiştirip pişman olanları bu hale getiren kim? Bir suçlu aranacaksa, suçlu hiç şüphesiz Milli Eğitim Bakanlığı’dır!

Aynı zamanda belirtmek gerekir ki; alan değişikliğinin bir diğer mağdur grubu da öğrencilerdir. Bunun sonucu olarak da geleceğimiz ve dolayısıyla milletimiz de mağdur edilmiştir. Bu konuya duyarsız kalmak, öğretmen ve öğrencileri mutsuz etmek, eğitimi önemsememektir; geleceğimizi düşünmemektir.

Türk Eğitim Sen olarak alan değiştiren öğretmenlerin feryadını kamuoyuyla sürekli olarak paylaşmakta, Bakanlık’la bir fiil yazışmalar yapmaktayız. Öğretmenlerimizin, bulundukları yerde alanlarına dönmelerini istemekteyiz.

Millî Eğitim Bakanı Sayın Nabi Avcı’ya hayırlı olsun ziyaretimizde de, taleplerimizi bir dosya halinde sunmuştuk. Bu taleplerimizden birisi de alan değiştirip memnun olmayanlar için isteğe bağlı il içinde dönüş hakkı verilmesiydi.  Alan değiştiren bir öğretmenin başından geçen olumsuz bir olayı Genel Başkanımız İsmail KONCUK Bey göreve yeni başlayan Bakan Nabi Avcı’ya anlatarak; il içinde alan değiştirenlere isteğe bağlı olarak eski alanlarına dönme hakkı verilmesini istemişti. Milli Eğitim Bakanı talebimizi haklı bulmasına rağmen bu değişiklik henüz gerçekleşmemiştir. Dileriz ki, eski alanına dönmek isteyen öğretmenlerimize, bulundukları yerde geçiş hakkı verilerek mağduriyetleri giderilir. Bunun gerçekleşmesini sabırsızlıkla bekliyor ve bu sürecin takipçisi olduğumuzu belirtiyoruz.

Normalde, yasalar, çalışanların, vatandaşların yaşadıkları sorunları çözmek; daha demokratik bir yaşam sunmak ve çalışma şartlarını iyileştirmek için yapılır. Milli Eğitim Bakanlığında ise bunların tam tersi uygulamaları görüyoruz. Milli Eğitim Bakanlığında, "teşkilat yasasının" değiştirilmesi ile birlikte her şey değişmiştir. Öğretmen atamaları yılda iki defa yapılırken, saçma sapan gerekçelerle atamalar yılda bir defaya indirilmiştir. Emeklilik, ölüm, bakanlık değiştirme, istifa, ücretli-ücretsiz izine ayrılmalar, ücretli öğretmenlerin görevi bırakması gibi durumları dikkate aldığınızda atamaların yılda bir defa yapılması büyük bir saçmalık olmuştur. Öğretmenlerin yetiştirilmesinde doktora eğitimi, yüksek lisans yapmaları konuşulurken; özür grubu atamalarında eğitim özrünün dikkate alınmaması da ayrı bir çelişkidir. Bu kararlar düşünülmeden alınan kararlardır. Bunun bedelini ise öğrenciler, eğitim çalışanları velhasıl tüm toplum çekmektedir.                                               

SEDAT DEGER: Bugünlerde özellikle kamuoyunda sıkça duymaya başladığımız ama kendi kaderlerine terk edilmiş öğretmen grup var,”kpss puanıyla sözleşmeliyken kadroya geçen öğretmenler”632 sayılı khk ile sözleşmeli öğretmenler kadroya alınıp geriye dönük hakları verilirken kpss puanıyla geçen bu arkadaşlar ise bu haklardan yararlandırılmamıştı. Sizin bakanlıktan bu arkadaşlar için nasıl bir beklentiniz var. Arkadaşlarımız bu konunun yer değiştirmeler başlamadan önce biran evvel netliğe kavuşmasını istiyorlar.

TES Genel Sekreteri Musa AKKAŞ: Bilindiği üzere, 632 sayılı KHK ile tüm sözleşmeli personel istekleri dâhilinde kadroya geçirilmiş ve kadroya geçenlerin hepsine ilk mesleğe başladıkları andan itibaren kadrolu gibi işlem tesis edilmiştir. Sözleşmeli öğretmenlerin kadroya geçmelerinde sendikamız Türk Eğitim Sen’in büyük bir payı vardır. Bu konu ile ilgili de çok sayıda açıklama yapılmış; mitingler gerçekleştirilmiştir. Sözleşmeli öğretmenlere ayrım yapılması gerekçesiyle Diyanet İşleri Başkanlığından görüş istenmiştir.

Sözleşmeli öğretmen pozisyonundan KPSS puan üstünlüğüne göre kadrolu öğretmenliğe atananlar, 632 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile verilen haklardan yararlanamamışlardır. Bu ayrımcılık idareye olan güven ilkesini zedelemiştir. Türk Eğitim Sen olarak bu konuda ciddi çalışmalar yapılmıştır. TBMM’de soru önergeleri verilmesi sağlanmıştır. Bakanlık aleyhine davalar açılmış; olumlu bireysel kararlar çıkmıştır.  Başbakanlık başta olmak üzere, bakanlıklarla çok sayıda yazışma yapılmıştır. Örnek olarak, KPSS puan üstünlüğü ile kadroya geçenlere haklarının iadesiyle ilgili 15.04.2013 tarihinde yaptığımız başvuruya bakanlık 22.04.2013 tarihinde cevabi yazı ile çalışmaların devam ettiğini bildirmiştir. En son olarak 27.05.2013 tarihinde MEB’na konu hakkında yazı yazılmıştır.

Sonuç olarak, iyi bir kamuoyu oluşturduk diyebiliriz. KPSS puanı ile kadroya geçenlerin mağduriyeti ile ilgili sevindirici haberler verebiliriz. Bu durumda olan öğretmenlerimizin lehine olacak şekilde Bakanlıkta çalışmaların tamamlandığı ve bu çalışmaların bakana sunulduğu bilgisini edindik. Bunu bir müjde olarak verebiliriz. Dileriz, en kısa süre içerisinde bakanlığın yapacağı açıklama ile bu öğretmenlerimizde 632 sayılı KHK ile sözleşmeli iken kadroya geçen öğretmenlerin haklarına sahip olurlar. 

SEDAT DEGER: Diğer bir sorum okulların hizmet alanları ve puanları. Okulların hizmet alanları ve puanları hesaplayan çizelgeye baktığımızda yine tam anlamıyla Türkiye şartlarını yansıtmadığını görüyoruz. Bu konuya hatta “Şemdinli de doğu görevi sayılmayan 3 okul ”yazımda da değindim. Sizce bu okullar yeniden hesaplanmalı mı ve sizce bu sistem sizce nasıl olmalı?

TES Genel Sekreteri Musa AKKAŞ:  Öğretmenler aynı ilin farklı ilçelerinde veya farklı illerin çalışma alanlarında görev yaptıkları yeri, daha yüksek puanlı yerlerle karşılaştırdıklarında puanlarının düşük olduğu yönünde sürekli olarak şikâyette bulunmaktadır. Konuyla ilgili, uzmanlardan oluşan komisyonlar oluşturularak, yeni çalışmalar başlatılmalıdır. Kriterler belirlenmeli; puanlar tüm ülke genelinde eş zamanlı ancak geçici olarak ilan edilmeli; sonrasında itirazlar alınarak puanlara son şekli verilmelidir.                                  

SEDAT DEGER: Yine önemli konulardan biri de ataması yapılmayan öğretmenlerin durumu. Yüz binlerce öğretmen işsiz dolaşırken ve bir oka dar da öğretmen ihtiyacı varken sizce 37 bin öğretmen ilk ataması yeterli olur mu, bu sayı sizce kaç olmalıydı? Bu sayının sene içinde artma olasılığı nedir?

TES Genel Sekreteri Musa AKKAŞ:En çok üzerinde durduğumuz, açıklama yaptığımız, mitingler düzenlediğimiz konulardan birisi de ataması yapılmayan öğretmenlerdir. Ataması yapılmayan öğretmenlerimize, Türk Eğitim Sen olarak, sürekli şekilde sahip çıktık.

Bu konuyu değerlendirebilmek için öncelikle, öğretmen açığının olup olmadığı konusu üzerinde durulmalıdır. Bakanlık açıklamalarına göre öğretmen açığı 128.190. Görüleceği üzere büyük bir öğretmen açığı söz konusudur. Sınıf mevcutlarının sayısının 30’a indirilmesi hedefleniyor. Bu durum ve OECD ülkelerini dikkate alındığında öğretmen açığının iki kat artacağı anlaşılacaktır. Tüm bunlar birlikte değerlendirildiğinde, Milli Eğitim Bakanlığı’na ayrılan kadro sayısının 37 bin 706 olarak açıklanmış olması komiktir. Bu anlayış ücretli öğretmenlik sistemini devam ettirmeye çalışmaktır. Öğretmen ihtiyacı eğitimde ciddi bir sorundur. Bakanlık okulların öğretmen ihtiyacını ücretli öğretmenler eliyle gidermeye çalışmaktadır. Türk Eğitim Sen olarak, tüm il valilerinden illerindeki mevcut ücretli öğretmen sayılarını talep etmiştik. 70 ilden gelen bilgilere göre ücretli öğretmen sayısı 58.479 dır. Matematik, İngilizce, Türkçe, Tarih, Fizik, Kimya vb. derslere; arıcılık, aşçılık, bitki koruma, elektrik, işletme, ağırlama, kuaför, kozmetik,  tohumculuk, sondaj teknolojisi mezunu; iki yıllık meslek yüksekokulu mezunları ücretli olarak derslere girmektedir. Matematik dersine kuaförlük bölümü mezunları girmektedir. Fizik dersine ağırlama bölümü mezunları girmektedir. Bunlar abartı değil; ne yazık ki gerçeğin ta kendisidir.  Eğitimin kalitesini, verimini düşüren; iş güvencesinden yoksun, girdiği ders başına ücret alan ücretli öğretmenler ile Türkiye’nin nasıl bir geleceği olabilir? Üstelik 4+4+4 sisteminin doğurduğu öğretmen ihtiyacı bile giderilememişken, bu kadar düşük sayıda atama neyin nesidir?

Bu demektir ki; Milli Eğitim Bakanlığı bu yıl yine öğretmen ihtiyacını karşılayamayacak, atama bekleyen öğretmenler yine hayal kırıklığı yaşayacaktır. Ülkemizde atama bekleyen 350 bin öğretmen vardır. Her yıl eğitim fakültelerinden 40-50 bin öğretmen mezun olmaktadır. Bu yıl Haziran ayında mezun olacak öğretmenler ile birlikte atama bekleyen öğretmen sayısı 400 bini bulacaktır.

Tablo ortadadır; fazla söze gerek yoktur. Türk Eğitim-Sen olarak talebimiz; Ağustos ayında 100 bin öğretmen ataması yapılmasıdır. Eğitim sistemini değiştiriyorsanız; sistemin doğurduğu öğretmen ihtiyacını da karşılamak zorundasınız. Hem yılda bir kez öğretmen ataması yapacaksınız, hem de kadro sayısını bu kadar düşük tutacaksınız. Bu mudur ülke yönetmek? Bu mudur eğitim-öğretime önem vermek? Bu mudur Türkiye’nin dünyayla yarışabilmesi için gerekli şartları sağlamak?

Bilindiği gibi öğretmenler 2013 Şubat’ta atama yapılması için çok mücadele vermiştir. Ancak, Başbakan ve Milli Eğitim Bakanı taleplere kulak tıkamıştır. Bunun sonucunda öğretmenler mecburen Ağustos ayında yapılacak tek atamaya yoğunlaşmıştır. Ancak Nabi Avcı da umutları boşa çıkarmıştır.

Ülkeyi yönetenler sakın ola ki, bu taleplere karşı bütçe masalı anlatmaya kalkmasın. Başbakan, Türkiye’nin IMF’ye kalan

412 milyon dolarlık borcunun IMF’nin çeşitli hesaplarına aktarılarak sıfırlandığını söylemedi mi? Başbakan, Türkiye’nin dünyanın 17. büyük ekonomisi olduğunu açıklamadı mı? Başbakan, hazinenin dolup taştığını övünerek anlatmadı mı? Madem öyle hodri meydan diyoruz. Türkiye’nin zenginliğinden(!) bu ülkenin gençlerinin de yararlanmasını sağlayın; AĞUSTOS AYINDA 100 BİN ÖĞRETMEN ATAMASI YAPIN diyoruz. Aksi takdirde sizin kamuoyunu aldattığınızı, topluma yalan söylediğinizi herkes görecektir.

Bakan Avcı’ya öğretmen atama sayısını arttırmak konusunda büyük bir görev düşüyor. Artık yerinden kalkmalı; işe koyulmalıdır. Öğretmen atama sayısını arttırma ile işe başlamalıdır. MEB’e ayrılan sadaka gibi kadroyu kabul etmemeli; Ağustos ayında 100 bin öğretmen ataması yapılması için ikna turlarına çıkmalıdır.  Bu noktada atama bekleyen öğretmenler de Ağustos ayında ciddi bir atama yapılması konusundaki taleplerini Başbakanlığa, Milli Eğitim Bakanlığına, Maliye Bakanlığı’na telefon, faks, mektup yoluyla iletmelidir. Hükümet’te seçim sürecine gireceğimizi de göz önüne alarak; atama bekleyen öğretmenlerin taleplerine kulak vermelidir. TÜRK EĞİTİM-SEN OLARAK 100 BİN’DEN DAHA AZ BİR ÖĞRETMEN ATAMASINI KABUL ETMİYORUZ VE BUNUN TÜM SORUMLULUĞUNUN HÜKÜMETTE OLDUĞUNU İLAN EDİYORUZ. Hükümet sürekli suretle öğretmen alımında rakamları ortaya koyarak; "en çok öğretmen bizim dönemimizde alındı" şeklinde açıklamalarda bulunuyor. 10 yılda 316 bin 687 öğretmen aldığını söyleyenler, nedense, 157 bin 153 öğretmenin emekli olarak, istifa ederek, kurum değiştirerek ayrıldığını söylemiyor.                                        

SEDAT DEGER: Öyle bir konu var ki hala çözüme kavuşamadı. Özür durumu atamaları için geçen yıl sözde o kadar çözüm yolları oluşturulsa da hala ailelerinden uzak kalan öğretmen arkadaşlarımız var. Bu konunun çözülmesi için bence il/ilçe emrinin tekrar uygulanması gerekir. Sendika olarak bakanlıktan talepleriniz nedir ve bu durum sizce nasıl gelişecek. Birde aklımdayken 2012 de atanan 40 bin öğretmen eylül ayında başladılar. Bir mağduriyetin yaşanmaması için özür durumu atamalarında atamaya esas tarih olarak 30 eylül olarak baz alınmalı ve hatta bu ibare yönetmeliğe kalıcı bir şekilde eklenmelidir. Sizin çalışmalarınız neler ve bakanlığın bu konudaki tutumu nasıl olur.

TES Genel Sekreteri Musa AKKAŞ: Bakanlıkça daha önceki özür durumuna bağlı yer değişikliği dönemlerinde uygulanması bir teamül haline getirilen ve Kılavuzlarda yer verilen il ve ilçe emrine atanma hakkı son dönemlerde verilmediği için çok sayıda öğretmenimiz mağduriyet yaşamıştır.

İllerdeki boş kontenjanların tamamının açık gösterilmemesi ve il/ilçe emri uygulamasının da kaldırılmış olması sebebiyle yaşanan mağduriyetlerin büyük bir kısmı açılan davalar sonucunda verilen olumlu yargı kararları ile bertaraf edilebilmiştir. 30 eylül tarihinin baz alınmasını da  tekrar bakanlığa yazalım.geçen Sen’e bakan söz verdi ama sözünde durmadı 15 eylül demişti.30 eylül tarihinin baz alınmasını bakanlığa ileteceğiz bu konun takipçisi olacağız.

Mağduriyetlerin tekrar yaşanmaması için, 2013 yaz döneminde yayınlanacak olan özür durumuna bağlı yer değişikliği kılavuzunda, il/ilçe emri uygulamasına yer verilmesi gerekmektedir. Bu konuyu Türk Eğitim Sen olarak bakanlıkla hem yazılı hem de sözlü olarak görüştük.

Aile yapısının korunması, Anayasamızca güvence altına alınmıştır. Öğretmenlerin çocuklarından ve eşlerinden ayrı olması çalışanların moral ve motivasyonlarını bozmaktadır. Çalışanların eş ve çocukları ile bir arada olması, hiç şüphesiz, eğitimin verimliliğini arttırır.

Norm açıklarının tamamının ilan edilmemesi, mağduriyetlere neden olan diğer bir durumdur. Branşlara göre tüm açık olan normlar ilan edilmelidir. Öğretmenler açık olan okulları bilmeli ve ona göre tercih yapmalıdır. Aksi takdirde net bir tercih dönemi geçirilememekte; bunun sonucu olarak da ciddi mağduriyetler yaşanmaktadır.

Bazı bölgelerde, uzun süredir tayin istemelerine rağmen gidemeyenler vardır. Bu öğretmenlerin, memurların feryadını duymak gerekir.

Bizim Türk Eğitim Sen olarak teklifimiz; yer değiştirmelerde öncelik, karşılıklı ve gönüllü yer değiştirme taleplerine verilmelidir. Eleman temininde güçlük çekilen il ve ilçelerde 5 yıldan uzun süredir görev yapmış olan öğretmenlerin, memurların istekleri halinde başka yerlere atanmaları sağlanmalıdır. Bahsettiğim tüm bu konular, Türk Eğitim Sen’in teklifleri olarak, yetkililere sürekli suretle iletilmektedir.                                                                                

SEDAT DEGER: Son olarak isteğe bağlı yer değiştirmelere bu sene ilk kez başvuracak öğretmenler hatırlanacağı üzere 2010 kpss kopya olayları yüzünden aralık ayında göreve başlayabilmişlerdi. Bu konudaki mağduriyetin yaşanmaması için bakanlığın bir çalışması var mı? Atamaya esas olarak 31 aralık tarihi baz alınsa sizce sorun ortadan kalkar mı?

TES Genel Sekreteri Musa AKKAŞ:: Bakanlığın görevi sorun çözmektir. Bu konuda kendilerini sorumlu görmeliler. Ama bugüne kadar sorun çözen bakanlık anlayışını görebilmiş değiliz. Bu konu hakkında da Bakanlıkla görüşmelerimiz oldu. Türk Eğitim Sen olarak bu durumda olan öğretmenler için 31 Aralık tarihinin dikkate alınması ile ilgili bakanlığa yazı gönderdik. Dilerim bu tarih dikkate alınır.

SEDAT DEGER: Musa bey çok teşekkür ederim bize verdiğiniz bilgilerden ötürü. Kendinize iyi bakın.

TES Genel Sekreteri Musa AKKAŞ: Sizde kendinize iyi bakın, iyi bir görüşme olduğuna inanıyorum. Sizlere ve ekibinize kolaylıklar diliyorum. Böyle bir fırsatı bana vermenizden dolayı şahsınıza teşekkür ediyorum. Başarılar diliyorum.

Tüm eğitim çalışanları şunu iyi bilsin ki; Türk Eğitim Sen her konuyu takip etmektedir.

Türk Eğitim Sen ilkeli, haksızlıklara, usulsüzlüklere tepki gösteren eğitim çalışanlarının gerçek sendikasıdır.

Bizim dinimiz insanlara doğru olmayı, hukuksuzluklara karşı birlikte mücadele etmeyi emrediyor. Hz. Ali, ‘Haksızlık karşısında eğilmeyiniz.

Aksi takdirde hakkınızla birlikte şerefinizi de kaybedersiniz’ diyor. Bizler Türk Eğitim Sen olarak haksızlık karşısında diz çökmedik, eğilmedik, susmadık. Doğru bildiğimiz yolda devam ediyoruz. Bunun içinde istikrarlı büyümemizi devam ettiriyoruz.

 

Son Haberler

DYK’DA GÖREV ALAN MEMURLARA ÜCRET ÖDENMELİDİR

Hizmet Kollarına Yönelik Mali ve Sosyal Haklara İlişkin 2024 ve 2025 Yıllarını Kapsayan 7....

MEB BÜTÇESİ İHTİYAÇLARI KARŞILAYACAK MI?

Türk Eğitim Sen Genel Başkanı Talip Geylan’ın, MEB Bütçesi hakkında yaptığı değerlendirmedir.

ATATÜRK, TÜRKİYE’DİR!

Türk Eğitim Sen Genel Başkanı Talip Geylan’ın, 10 Kasım dolayısıyla yaptığı basın açıklamasıdır.

AKADEMİK ZAM PAS GEÇİLMESİN!

Genel Başkanımız Talip Geylan, ekonomik koşullarından dolayı, başarılı öğrencilerin akademisyenliği değil, geliri daha yüksek olan meslekleri tercih ettiğini kaydederek, bu durumun Türk akademisinin geleceği açısından önemli bir zafiyet doğuracağını söyledi.