Türkiye Kamu-Sen Genel Merkezi tarafından Cumhurbaşkanlığı’na "Torba Yasa" ile ilgili bir mektup gönderilmiştir.
İlgili mektup aşağıdadır:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ CUMHURBAŞKANLIĞI
Ankara, 17.02.2011
Sayın Cumhurbaşkanım;
657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu, devlet memurunu, “…devlet ve öteki kamu kişiliklerince genel idare esaslarına göre asli ve sürekli kamu hizmetlerini yerine getirmekle görevli kişiler…” şeklinde tanımlar. Anayasanın 128. maddesinde ise “devletin, kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür.” denmektedir.
Türk kamu personel rejiminde, memurluk bir meslek olarak kabul edilmiştir. Yasalara göre, devlet memur alırken, eşitlik ve ayırım gözetmeme ilkesine göre alır. Memur, çalışması ile kamu hizmeti ürettiği için ve bu hizmeti üretirken devleti temsil ettiği ve devlet otoritesini kullandığı için özel kesim işçilerinin içinde bulunduğu çalışma ilişkilerine tabi olamaz. Anayasamızın 128 maddesi “…memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla özel olarak düzenlenir.” hükmüne amirdir.
Dolayısı ile memurluk, hak ve ödevlerin sınırının Anayasa ile çizildiği ve kanunla belirlendiği, düzenli ve statü hukukuna dayalı güvenceli bir çalışma biçimidir. Ancak 13 Şubat 2011 tarihinde TBMM’de kabul edilen 6111 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile getirilen düzenlemelerde memurların çalışma şekilleri ile özel kesim işçilerinin çalışma şekilleri birbirine yaklaştırılmakta, kamuda esnek istihdam uygulamasının önü açılmaktadır. İlgili kanunun 104. maddesi, bazı memurların tespit edilen çalışma saat ve süreleri ile görev yerlerine bağlı olmadan çalışabilmelerini mümkün kılarak, memurların esnek istihdam biçimi ile çalıştırılmasına olanak sağlamaktadır.
Malumları olduğu üzere esnek istihdam güvencesiz, örgütsüz ve düzensiz bir çalışma biçimi olmanın yanında uygulanan ücret seviyesi itibarı ile de son derece düşüktür. Kamuda çağrı usulüne göre ve kısmi zamanlı çalışmanın ağırlık kazanmasıyla kamu personel rejimi ve kamu ücret politikası da değişecektir. Gerek BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 23/3 maddesinde, gerekse Avrupa Sosyal Şartı’nın 4. maddesinde ifade bulan “tüm çalışanların, kendileri ve ailelerine yeterli bir yaşam düzeyi sağlamak için adil bir ücret alma hakkı vardır.” ibaresi tüm çalışanların ücretlerinin o ülkenin asgari geçim standartları uyarınca belirlenmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır. Ancak esnek çalışma süreleri sonucu ortaya çıkacak düşük ücretler, ülkemizin imza altına alarak kabul ettiği uluslar arası sözleşmelere de aykırılık teşkil edecek, zaten asgari geçim seviyesinin altında olan ücretler, daha da azalacaktır. Bununla birlikte kamuda çalışma saatlerinin düzenlenmesinin kurumlara bırakılacak olması, kamu hizmetlerindeki yeknesaklığın ve ahengin bozulmasına, kamuda çok başlı bir yapının doğmasına neden olacaktır. Böyle bir durum idarenin bütünlüğüne ilkesine aykırılık teşkil edecektir.
Bilindiği gibi 657 sayılı Kanunun, siyasal kadrolaşmaya ve siyasal baskıya karşı memurun haklarını koruyan bir mantığı vardır. Buna göre memurlar istekleri dışında başka bir kuruma nakledilemezler. Ancak özelleştirme kapsamındaki KİT’lerde görev yapan ve görev yaptığı kurum özel sektöre devredilecek olan personel, Devlet Personel Başkanlığı nezdinde değerlendirilerek, başka kurumlara gönderilebilir. Kanuna göre hükümetler, görevden aldığı üst düzey yöneticileri kurumlarına Müşavir veya Başuzman olarak atamak zorundadır. Şimdi ise 6111 sayılı kanunun 103. maddesi ile yapılmak istenilen değişiklikle kadrosu kaldırılan tüm memurların Devlet Personel Başkanlığı eli ile başka kurumlara sürgün edilebilmelerinin önü açılmaktadır.
Kamu hizmetlerinin sunumunda özel sektör anlayışını yerleştirme amacı taşıyan kanun ile kamu hizmetlerinin sunumunu ön plana çıkaran kamu istihdam mantığı, kâr odaklı, esnek, güvencesiz özel sektör anlayışına teslim edilmektedir. Kanunun kamuya özel sektörden müsteşar, genel müdür ve başkan gibi üst düzey yöneticilerin transfer edilebilmesinin önünü açan 101. maddesi de Anayasa ve kanunlar açısından sorun teşkil etmektedir. Kamu Personeli Seçme Sınavı, ülkemizde uygulanan en zor sınavlarından bir tanesidir. Ancak kanunun 101. maddesi, özel sektörden kamu kurum ve kuruluşlarına atanan üst düzey yöneticilerin özel sektörde geçirdikleri tüm sürelerin, kamuda çalışılmış gibi değerlendirmekte, bu yolla ülkemizin en zor sınavlarını kazanarak kamuda görev alan personelin üst düzey görevlere gelmesi engellenmekte, kamu personel sisteminin en temel dayanağı olan kariyer ve liyakat ilkesi yok sayılmaktadır. Bu aşamada kamu çalışanlarının yükselmelerinin ve kamuda kariyerlerini geliştirmenin engellenmemesi esas olmalı, aksine başarılı çalışmalar ve kendini geliştirme teşvik edilmelidir. Oysa madde ile memuriyete girişte aranan merkezi sınav kazanma; ilerlemede tahsil ve liyakat şartı zaafa uğratılmaktadır.
6111 sayılı Kanunun 111. maddesi ile 657 sayılı Kanunun Disiplin Cezalarının Çeşitleri ile Ceza Uygulanacak Fiil ve Haller başlıklı 125. maddesi değiştirilmektedir. Buna göre aylıktan kesme cezasını gerektiren hallerden; “Yasaklanmış her türlü yayını görev mahallinde bulundurmak” cezası da çıkartılmaktadır. Kamuda yasaklanmış yayın bulundurma yasağının kaldırılmasıyla, kamu kurumlarında içeriğine bakılmaksızın her türlü yayının saklanabilmesinin, okunabilmesinin ve dağıtılabilmesinin önü açılmaktadır.
Ayrıca kanunun 113. maddesi ile 657 sayılı Kanunun ek 8. maddesi değiştirilmekte ve memurların kurumlar arası geçici süreli görevlendirilmelerine süre sınırı getirilmektedir. Geçici görevlendirmelere bir üst sınır getirilmesi olumlu olmakla birlikte, toplu görüşmelerde mutabakat altına alınmasına ve konuya ilişkin 2005/14 sayılı Başbakanlık Genelgesi hükmünün toplu görüşmelerde sağlanan mutabakata uygun olarak geçici görevlendirmeleri bir yılda 2 ay olarak sınırlamasına rağmen, kanunun bu süreyi 6 ay olarak belirlemesi, hem mutabakata hem yürürlükteki Başbakanlık Genelgesine hem de kadro gereklerine aykırıdır. Bu denli uzun bir süre personel ihtiyacı duyulan bir kadroya asaleten atama yapılması esas olmalıdır. Bir yılda 6 ay boyunca geçici görevlendirme yapılabilmesine imkân tanınması memurların adeta sürgün edilebilmelerinin yasal dayanağını oluşturacaktır. Özellikle sendikalarımıza üye olan memurlar için geçici görevlendirme yoluyla uygulanan baskılar yargı konusu olmuştur. Bu madde ile baskı ve yıldırma politikalarına yasal dayanak oluşturulmaktadır.
İlgili kanun, kazanılmış hakları geriye götüren, kamuda çalışma ilişkilerini değiştiren, kamuda güvencesiz, örgütsüz ve düşük ücretli, çağrı usulüne göre veya kısmi zamanlı çalışanların istihdam edilebilmesine imkân tanıyan ve kamu personel sistemini, özel kesim istihdam biçimine yaklaştıran bir yapı arz etmektedir. Dolayısı ile 6111 sayılı Kanunun yukarıda bilgilerinize sunduğumuz maddelerinin kamunun işleyişini değiştirecek özellikler taşıdığı; Anayasaya, 657 sayılı kanuna ve kamu personel sistemimizin özüne aykırı olduğu görüşündeyiz.
Bu nedenle TBMM’de kabul edilerek onayınıza sunulan 6111 Sayılı Kanunun 101, 103, 104, 111 ve 113’üncü maddelerini yukarıda açıkladığımız gerekçelerle yeniden görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne göndermeniz hususunu yüksek müsaadelerinizle arz ederiz.
Saygılarımızla.
İsmail KONCUK Bircan AKYILDIZ
Genel Sekreter Genel Başkan