Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin aldığı karar ile nihayet başörtüsünden dolayı üniversitelerimizde yaşanan kıyafet sorunu son bulacak. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının bir kısmı kıyafetlerinden dolayı yıllardır eğitim hakkından mahrum bırakılıyordu. Böylesi zorlama bir yasak, hem temel bir insan hakkının ihlali hem de üçüncü bin yılın eşiğine gelmiş Türkiye için ilkel bir tutum idi. Çok şükür ki, duyarlı milletvekillerimiz sayesinde bu utanç verici ucube uygulama tarihe karışmak üzere…
Bilindiği gibi başörtüsü konusu, gündemimizi meşgul eden yapay bir sorun olarak sıcaklığını her zaman korumuştur. Özellikle seçim süreçlerinde, başta başörtüsü olmak üzere, bir çok hassas(!) konu siyasetçilerimizin en önemli malzemesi olmuştur.
Görünürde birbirinden çok farklı olan odaklar, başörtüsünü kendi ideolojik manevralarının önemli bir vasıtası olarak kullanmıştır.
Bunlarda birincisini; her fırsatı manevi ve milli değerlerimize saldırmak için değerlendiren sözde çağdaş ve ilerici “yobazlar” oluşturmaktadır. Bunlar için mesele, aslında, ülkemizdeki kızlarımızın bazılarının başörtüsü kullanıyor olması değildir. Onlar için bu milletin temellerini sarsacak, ülkedeki birlik ve huzuru dinamitleyecek her konu kaşınarak bir fırsat olarak değerlendirilmektedir. Bu tipler tarafından, en temel haklar dahi rejim meselesi haline getirilip ideolojik varlıklarının devamı için koz olarak kullanılmaktadır.
İkinci bir grup daha vardır ki; bunlar için de başörtüsü meselesi her zaman siyasi nemalanmanın en baştaki ve en kolay aracı olarak görünür. Çünkü bunlar, Türk Milletinin manevi değerlerine sadakatinin ve hürmetinin yüksek düzeyinin farkındadırlar. Böylesine hassas bir konuda insanlarımızı çok kolay yönlendirebileceklerini ve fikri bir kutuplaşma oluşturarak kısa yoldan rant elde edebileceklerini çok iyi bilmektedirler. Bu siyasetçilerimizin(!) eylemlerinin, iddialarının, kampanyalarının ve politikalarının ana ekseninde de yıllardır başörtüsü meselesi yer almıştır.
Başörtüsü konusu öylesine verimli bir “oy aracıdır ki” bir kısım siyasi partilerimiz anayasayı dahi değiştirecek şekilde iktidara geldikleri halde sorunun çözümü için gerekli adımları atmaktan hep geri durmuşlardır. Böylece en azından bir seçimi daha başarıyla(!) geçirmişlerdir. Oysa, yalın bir şekilde meseleye yaklaşıldığında, konu problem olmaktan o kadar kolay çıkarılacaktı ki…
Öncelikle “Başörtüsü” meselesine yaklaşım tarzının değiştirilmesi gerekmektedir. Evet başörtüsü bir sorundur. Ancak bu sorun, rejim tartışmalarına neden olan ideolojik bir mesele ya da bir inanç problemi olarak ele alınmamalıdır. Başı örtme konusu, kısır ideolojik tartışmalara ya da rejim aleyhtarı oluşumlara meze yapıldığında; binlerce çocuğumuz bilimden, aydınlanmadan eğitimden mahrum kalmaktadır. Bu durum, en başta toplumsal barışımızı ve topyekün kalkınmamızı sabote etmek demektir. Başörtüsü meselesi yalnızca, bir kısım vatandaşlarımızın en temel hakkı olan eğitim hakkının ihlal edilmesine neden olan bir sorun olarak değerlendirilmelidir. Bu şekilde meseleye yaklaşılırsa geniş bir toplumsal mutabakatın sağlanacağı bir zemin oluşturulmuş olacaktır.
Öte yandan, devlet yürüttüğü sağlık, adalet ve güvenlik hizmetlerinde vatandaşlarını nasıl ayrımcılığa tabi tutmuyorsa; eğitim hizmetinde de aynı standartı yürütmelidir. Yüksek öğrenimde hizmet alan ve hizmet veren ayrımının ortaya konulmasıyla bu standart yakalanabilecekti. Nitekim TBMM’de kabul edilen son Anayasa değişikliğiyle de bu gerçekleştirilmiş oldu.
Bu bağlamda, sorunun çözüm sürecini başlatan ve önderlik eden 23. Dönem milletvekillerimize şükranlarımızı sunuyoruz. Tarih ve gelecek nesillerimiz bu dönem siyasetçilerimizi minnetle yad edecektir.
Talip GEYLAN