Ömer DİNÇER’ den sonra Milli Eğitim Bakanlığı görevine getirilen Sayın Nabi AVCI, sorunlarla dolu bir bakanlığı devraldı. Milli Eğitim Bakanlığı, eskiden beri gerek personel yoğunluğunun fazlalığı, gerekse siyaset üstü ve değişmeyen bir eğitim politikası oluşturulamaması nedeniyle sorunlu bir bakanlık olmuştur. Ancak Ömer DİNÇER döneminde, sayın bakanının ,burnunun dikine giden yapısı, ve eğitimci olmayan, iş bilmeyen bürokratları sayesinde, cumhuriyet döneminin en sorunlu ve en huzursuz dönemini geçirmiştir.
Mahkemenin kadıya mülk olmadığı gibi Milli Eğitim Bakanlığı da Ömer DİNÇER’ e kalmamıştır. Fakat onun yarattığı sorunlar yumağı halen ortadadır. Bakanlığı devralan Sayın Nabi AVCI’ nın bu birikmiş sorunları çözmek gibi bir sorumluluğu vardır. Sorunların çözümünün ilk yolu da sorunları ve çözüm yollarını bilen, mutlaka eğitimci kökenli, bir üst yönetim oluşturmaktır. Bu durum Sayın Bakanı tebrik ziyaretimiz sırasında bizzat Genel Başkanımız Sn. İsmail KONCUK tarafından vurgulanmıştır. Genel Başkanımız, ayrıca yaşanan sorunlarla ilgili kapsamlı bir raporu da çözüm önerileriyle birlikte Sn. AVCI’ ya sunmuştur. Görüşmede sorunların çözümü konusunda istekli ve makul görünen Sn. AVCI’ dan, aradan yaklaşık bir ay zaman geçmesine rağmen, sorunların çözümü noktasında,bir açıklama dahi gelmemiştir. Sorunların çözümü sürecinde özellikle MEB üst düzey yönetiminin yeniden yapılandırılması ve eğitimci olmayan bürokratların değiştirilmesi gerekli iken Sn. AVCI, bu konuda da herhangi bir adım atmamıştır. Anlaşılan Sayın Bakan’ın aldığı birifingler ve bağlı kurum ziyaretleri henüz bitmemiştir. Ancak Sayın Bakan bilmelidir ki yaşanan sorunların ötelenecek, görmezden gelinecek ve zamana yayılacak durumu yoktur. Sorunlar çözüm beklemektedir. Çözüm geciktirildikçe de etkileri ve yaşattığı huzursuzluklar artmaktadır.
Milli Eğitim Bakanlığından acilen çözümünü beklediğimiz ve Sn. Bakan’ın da önceliği olması gereken sorunlardan belli başlıları şu şekilde sıralanabilir;
Milli Eğitim Bakanlığı’nda görev yapan öğretmenlerin ve diğer eğitim çalışanlarının aile bütünlüğünü sağlamak amacıyla, eş durumu özründen yaptıkları tayin taleplerinde karşılaştıkları kısıtlamalar kaldırılmalıdır. Eş durumu özür grubu yer değiştirmelerinde uygulanan ve aile bütünlüğünün korunması için çok önemli olan “il emri” ve “ilçe emri” uygulamaları yeniden getirilmelidir. Bu kapsamda tüm özür grubu yer değiştirme işlemleri yılda iki kez (Şubat-Ağustos) gerçekleştirilmelidir.
MEB tarafından yapılan öğretmen atama ve yer değiştirmelerinde, göreve başlama işlemlerinin çoğunlukla Eylül ayı içerisinde gerçekleştiği de göz önüne alınarak, yönetmelikteki, hizmet süresi hesabında 31 Ağustos tarihini esas alan madde değiştirilmeli , eskiden olduğu gibi, hizmet süresi hesaplamasında 30 Eylül tarihi esas alınmalıdır.
Serbest kıyafet uygulaması, faydadan çok bir sürü sakıncayı beraberinde getirecek bir uygulamadır. Nitekim Türk Eğitim Sen olarak yapmış olduğumuz anketin sonuçları da bunu göstermektedir. Serbest kıyafet uygulamasından vazgeçilmelidir.
Önceki Milli Eğitim Bakanı Ömer DİNÇER döneminde özür grubu yer değiştirmelerinde il ve ilçe emri uygulaması yapılmaması nedeniyle aile bütünlüklerini sağlamak ve 4+4+4 sistemi nedeniyle norm fazlası duruma düşmemek için, on binlerce öğretmen alan değişikliği yapmak zorunda kalmıştır. Zoraki alan değiştirerek, yeni alanlarında öğrencilerine yeterince faydalı olamadıklarını düşündükleri için mutsuz olan binlerce öğretmen vardır. Bu şekilde zoraki alan değiştirmiş ve hatta memurluk kadrolarına atanmış tüm öğretmenlerden isteyenlere, bulundukları ilde eski alanlarına geri dönme hakkı bir an önce verilmelidir. Bu sorun daha fazla ötelenmemelidir. Zira bu durumda olan öğretmenlerimizle ilgili olarak gittikçe ağırlaşan bir insani boyut ta söz konusudur.
Sayın Ömer DİNÇER’ in eğitim çalışanlarına bir hediyesi(!) olan ALO 147 hattı kaldırılmalıdır. Bu eğer mümkün olamıyorsa sistem sadece bilgilenme hattı haline getirilmeli, gelen şikayet ve bilgiler hiçbir şekilde soruşturma konusu yapılmamalıdır.
Öncelikli misyonu eğitim olan Milli Eğitim Bakanlığı’nın “öğrenim özrü” bulunan eğitim çalışanlarına bu özürleri nedeniyle yer değiştirme hakkı vermemesi kabul edilebilecek bir durum değildir. MEB’in bu yaklaşımı yargı tarafından da kabul görmemektedir. Nitekim; 27.07.2012 tarihinde yayınlanan 2012 Öğretmenlerin Özür Durumuna Bağlı Yer Değiştirme Kılavuzunun Genel Açıklamalar başlıklı 1.1. Maddesinde “Öğrenim Özrü” nün yer almamasına ilişkin eksik düzenlemenin yürütmesinin durdurulması ve devamında iptali amacı ile Danıştay nezdinde sendikamızca açılan dava da Danıştay 2. Dairesinin 16.10.2012 tarih ve 2012/8768E sayılı kararı ile yürütmesi durdurma kararı verilmiştir. Yargının bu yaklaşımını da dikkate alarak, öğrenim gören çalışanlarının bu özürlerinin yer değiştirme gerekçesi olarak görülmesi ve bu gerekçe ile yer değiştirebilmelerine imkan sağlanması MEB’in misyonuna daha uygun bir yaklaşım olacaktır.
Millî Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Atama ve Yer Değiştirmelerine İlişkin Yönetmelik çerçevesinde yapılacak yönetici atamalarında, sadece yazılı sınav sonuçlarına göre yönetici atama uygulaması devam etmelidir. Yönetmeliğin değiştirilerek getirileceği söylenen mülakat ve 3 yönetici adayından birinin seçilerek atanması gibi uygulamalar Türkiye gerçekleriyle örtüşmemekte olup geçmişte yargı tarafından iptal edilmiş uygulamalardır. Torpili, kayırmacılığı ön plana çıkaracak düşünce ve uygulamalardan uzak durularak yönetici atamaları bir an önce yapılmalıdır. Bu konuda MEB ve il valilikleri sendikamız tarafından uyarılmıştır.
Şube Müdürlüğü sınavı bir an önce yapılarak boş şube müdürlüğü kadrolarına sınav sonuçlarına göre atamalar yapılmalıdır. Bu kadroların, görevlendirmeler yoluyla doldurulması uygulamasına son verilmelidir. Son dönemlerde yapılan torpilli şube müdürlüğü görevlendirmeleri sebebiyle eğitim çalışanları arasında büyük infial yaşanmaktadır. Bu sebeple yapılan görevlendirmelerin tümü derhal iptal edilmelidir. Bu görevlendirmelerin iptal edilmemesi halinde, sendikamız tarafından hem görevlendirmeyi teklif eden ve yapan yöneticiler hakkında suç duyurusunda bulunulacağı, hem de iptali talebiyle bireysel temelli davaların açılacağı bilinmelidir.
Okullara verilen yönetici normları belirlenirken dikkate alınan öğrenci sayıları düşürülmelidir. 4+4+4 Sistemi uygulamaları nedeniyle ilköğretim okulları ilkokul ve orta okul olarak bölünmüş ve özellikle ilkokullarda öğrenci sayısının azalmasına paralel okul müdürlüğü normları düşmüştür. Yine 4+4+4 sistemi nedeniyle norm fazlası konuma düşen müdür başyardımcılarının normları kişiye bağlı kadrolar haline getirilmeli, kendi istekleriyle bu görevlerinden ayrılıncaya kadar kadroları korunmalıdır.
Yargı kararlarıyla da tespit edildiği üzere, 657 Sayılı DMK’ nın 76. Maddesi kapsamında objektiflikten uzak ve keyfiyetle yapılan yönetici atama alışkanlığından vazgeçilmeli; yalnızca hak edenlerin yönetici olduğu bir sistem kurulmalıdır. Bu doğrultuda, 76. Madde kapsamında daha önce yapılan yönetici atamaları iptal edilmelidir. Bu durum Sn. Bakan için bir samimiyet sınavı olacaktır.
Bu sorun listesini daha da çoğaltmak ve yüzlercesini ifade etmek mümkündür. Sorunlar belli, çözüm yolları da bilinmektedir. Sayın Milli Eğitim Bakanı Nabi AVCI’ nın iyi niyetinden şüphemiz yok. Ancak iyi niyetli olmak iyi yönetici olmak anlamına da gelmiyor. Sayın Bakan dan aynı zamanda iyi bir yönetici olduğunu da göstermesini bekliyoruz. Hem de sabırsızlıkla….