AKP’nin kapatma davası sonuçlandı. Karar: Kapatmaya gerek yok, seçim yardımı ½ oranında kesilecek.
Türk Eğitim-Sen olarak, “vatan hainliği” dışında siyasi partilerle ilgili kapatma davası açılmasının demokratik olgunlukla bağdaşmadığını her fırsatta dile getirmiştik.
Bu dava sonucunda AKP kapatılmamıştır ancak yara almıştır. AKP bundan sonraki siyasi hayatına sözkonusu karardan ciddi dersler alarak devam etmek zorundadır. Başbakan’ın; “Önceliğimiz toplumsal barışı güçlendirmektir. Her türlü ayrımcılığa karşı, milletimizi siyasi tercihi bizden yana olsun, olmasın bir ve bütün olarak kucaklamayı sürdüreceğimizden kimse kuşku duymasın” şeklindeki sözlerini, gereken mesajı aldığının önemli bir delili olarak görmek istiyoruz.
Sayın Başbakan’ın, “toplumsal barışı” vurgulayan bu sözlerini ne derece hayata geçireceğini hep beraber göreceğiz. Toplumsal barışı her alanda sağlamak şu anda yaşanan problemleri çözecek en ciddi ve ön önemli tedbirdir.
AKP iktidarı boyunca yaşanan “kadrolaşma çalışmaları” yaşanan sıkıntıların temelini oluşturmaktadır. “Yandaş memur” oluşturma adına, AKP milletvekillerinin, il, ilçe teşkilatlarının ne büyük bir gayretle çalıştığı herkesin malumudur. Bu çalışmalar sonucudur ki, bir memur sendikasının üye sayısı AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana 40 bin’den 300 binlere yükselmiştir. AKP teşkilatları ortaya koyduğu bu gayretle 300 bin yandaş memur oluşturmuş, ancak milyonlarca memuru karşısına almıştır.
Bilhassa, Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde yaşanan yandaş kadrolar oluşturma çalışmaları ve bu çalışmaların ilçe merkezlerine, hatta köylere kadar ulaşması, eğitim çalışanlarının çok büyük bir kısmının Milli Eğitim Bakanlığı’na, dolayısıyla hükümete karşı dik bir duruş sergilemesi sonucunu doğurmuştur. Tabidir ki; hiç de hak etmeyen birilerini bir yerlere getirmek için türlü numara içerisine girerseniz, hak eden ama sahip çıkılmayan binlerce kişiyi de karşınıza alırsınız. Milli Eğitim Bakanlığı’nda yıllardır yaşananlar tam bu eksendedir.
Milli Eğitim Bakanlığı’nda, merkez ve taşra teşkilatında yaşanan tüm bu olumsuzluklar, defalarca Bakanlığa, zaman zaman Başbakanlığa iletilmiş; ancak değişen bir şey olmamış, tam tersine kadrolaşma çalışmaları daha da hız kazanmıştır. Herkesi memnun edecek bir Yönetici Atama Yönetmeliği yayınlamayı dahi başaramayan, 25-30 bin geçici yöneticiyle milli eğitimi yönetmeye çalışan MEB’in, bu tavrıyla hiç kimseyi memnun etmeyeceği açıktır. Atamaları, tayinleri bin bir türlü hukuksuzluğa oturtulmuş eğitim çalışanlarının, yaşanan ekonomik ve sosyal sıkıntılar içerisinde mutlu ve huzurlu olması mümkün değildir. Görev bekleyen 220 bin öğretmen adayı ortada dururken, inatla uygulanan sözleşmeli öğretmenlik, ücretli öğretmenlik gibi “kölelik düzenini” hatırlatan uygulamalar eğitim çalışanlarının geleceğe umutla bakmasını engelleyen en önemli olumsuzluklardır.
Türk Eğitim-Sen olarak, Sayın Başbakan’ın; “milletimizi bir bütün olarak kucaklayacağız” sözünü bir taahhüt olarak görüyor ve gereğinin bir an önce yapılmasını bekliyoruz. Bu anlamda, eğitim-öğretim hayatımızda yaşanacakları yakından takip edeceğimizin bilinmesini istiyoruz.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
