Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk’un, 15.12.2010 tarihinde yaptığı basın açıklamasıdır.
HALİDE İNCEKARA, ÖĞRETMENLERDEN ÖZÜR DİLEMELİDİR
TBMM Kayıp Çocukları Araştırma Komisyonu Başkanı AKP Milletvekili Halide İncekara’nın yaptığı açıklamalar, eğitim camiasında infiale neden oldu. Sendikaları farklı olduğu için, öğretmenler odasında çaydanlıkları farklı olan öğretmenler olduğunu iddia eden İncekara’nın, “Öğretmenler odasında çaydanlıkları ayrı olan öğretmenlerin, sınıfa girdiğinde çocuğa şiddet uygulamayacağını düşünmek mümkün mü?” diye sorması şaşkınlık yarattı.
Öğretmenleri rencide eden açıklamalarda bulunan İncekara, anlaşılan o ki, eğitime, eğitimcilere çok uzak bir milletvekili. Şöyle ki; İncekara’nın sözlerinden sendikaları farklı olan öğretmenlerin birbirlerine adeta düşman olduklarını, hatta bu düşmanlığı çaydanlıklarını ayırmaya kadar götürdüklerini anlıyoruz. Bunun gerçekle uzaktan yakından ilgisi yoktur. Sendikaları hedef alan bu açıklama, sığ bir düşüncenin ürünüdür.
Sendikalar; öğretmenleri bölen, ayrıştıran değil, bütünleştiren örgütlerdir. Sendikaları farklı olduğu için ayrımcılık yapan da öğretmenler değil; onları öğretmenler odasında sözleşmeli, ücretli, kadrolu şeklinde bölük, pörçük eden, öğretmenlere baskı ve dayatmalarda bulunan, sendikasından dolayı öğretmeni ezen, horlayan, dışlayan siyasi erk’tir. Ne yazık ki siyasi iktidar, “kendi yandaşım olsun” mantığıyla hareket etmekte ve öğretmenleri sendikalarına göre ayırmaktadır.
Halide İncekara, MEB’de kaç şube müdürünün görevlendirme yoluyla görev yaptığını, 76. madde ile kaç yandaşın atandığını, kaç yöneticinin çapraz görevlendirme ile farklı il ve ilçelerde görevlendirildiğini ve bunların hangi sendikaya üye olduğunu bilmekte midir? Halide İncekara, kadrolu ve sözleşmeli öğretmenler üzerinde hangi baskıların yapıldığından, bu baskılar sonucunda eğitim çalışanlarının hangi sendikaya üye olduklarından ve bu şekilde “işimi yaptırabilirim” diye düşünmek zorunda kaldıklarından haberdar mıdır? Halide İncekara, iktidara uzak olarak değerlendirilen bir kısım sendika yöneticisine taraflı soruşturmalar yapıldığından, hatta yöneticilerin sürgün edildiklerinden bilgi sahibi midir?
Öte yandan İncekara’nın, “öğretmenler odasında çaydanlıkları ayrı olan öğretmenlerin, sınıfa girdiğinde çocuğa şiddet uygulamayacağını düşünmek mümkün mü?” şeklindeki sorusu da çarpık bir zihniyetin yansımasıdır. İncekara’nın böyle bir çıkarımı nasıl yaptığını anlamak mümkün değildir. Öğretmenleri şiddet uygulamakla suçlayan İncekara, hangi gerekçelere dayanarak bu sonuca vardığını açıklamak zorundadır. Halide İncekara, bildiği birkaç örnekten hareketle, tüm öğretmenleri şiddet yanlısı olarak göstermektedir. Biz Halide İncekara’dan hareketle, tüm milletvekillerini öğretmen düşmanı olarak göremeyeceğimiz gibi, İncekara’da birkaç örnekten hareketle böylesine mantıksız bir sonuca varamaz.
Öğretmeni şiddetin merkezi gibi göstermeye çalışmak, öğretmenin öğrenci üzerinde korku imparatorluğu yarattığını ima etmek ve öğretmenler odasında çaydanlıkları ayrı olan öğretmenlerin, sınıfa girdiğinde çocuğa şiddet uyguladığını iddia etmek büyük bir hakarettir, öğretmene verilen değerin göstergesidir. Öğretmenlerin hangi sosyo-ekonomik zorluklar içinde çalıştığından haberdar olmayan, milletvekilliği süresince bir gün bile TBMM kürsüsünden öğretmenlerin sorunlarını diye getirme ihtiyacı duymayan Halide İncekara’ya soruyoruz: Çocuklarımızı, gençlerimizi fedakârca yetiştiren öğretmenlerimiz, sizin hakaretlerinize maruz kalmak için ne yapmıştır?
Aslında İncekara’nın sözleri, AKP iktidarının öğretmenlere bakışını net olarak ortaya koymaktadır. Öğretmeni şiddetle özdeşleştiren ve sendikası farklı olduğu için çaydanlıklarını bile ayıran öğretmenler olduğunu, bu öğretmenlerin de şiddet uyguladığını iddia eden İncekara’yı kınıyoruz. İncekara’nın öğretmenlere özür borcu bulunmaktadır. 700 bin öğretmen bu talihsiz sözler için özür beklemektedir.
Saygılarımızla.
