Ana SayfaHABERLERMevzuatTÜRK EĞİTİM-SEN ÖZÜR GRUBU MAĞDURLARI İÇİN PRANGALI, BALYOZLU EYLEM YAPTI

TÜRK EĞİTİM-SEN ÖZÜR GRUBU MAĞDURLARI İÇİN PRANGALI, BALYOZLU EYLEM YAPTI

Türk Eğitim-Sen, sağlık ve öğrenim özrü mağdurlarının ve eşi bankacı olduğu için eş durumu özründen yararlanamayan öğretmenlerin feryatlarını duyurmak için Milli Eğitim Bakanlığı önünde eylem yaptı. Eyleme Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Türkiye Kamu-Sen’e bağlı sendikaların Genel Başkanları, Türk Eğitim-Sen Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyeleri ve çok sayıda özür grubu mağduru katıldı. Eylemde öğretmenlerin ayaklarına pranga vuruldu, sağlık özrü mağdurlarının kollarına serum takıldı, içinde kitapların bulunduğu kutular Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in imzasıyla zincire vuruldu ve kutular mühürlendi.

 “Eyleme Bakan Söyleme Bakan Adalet Yerini Bulmadı Bakan”, “Ailemle Yaşamak İstiyorum”, “İş Derdi Aş Derdi Yeni Geldi Eş Derdi”, “Sağlık Hakkımız Engellenemez”, “Öğrenim Hakkımız Engellenemez”, “Özür Ataması İstiyoruz”, “Şubat Ataması İstiyoruz” şeklinde sloganlar atılan eylemde Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk konuşma yaptı.

 Bundan tam 54 gün önce yine özür grubu mağdurları ile birlikte Milli Eğitim Bakanlığı önünde eylem yaptığımızı hatırlatan Genel Başkan İsmail Koncuk şunları söyledi: “10 Aralık tarihinde Bakanlık önünde yaptığımız eylemde eş durumu, sağlık ve öğrenim özür tayinlerinin Şubat ayında da yapılmasını talep etmiştik. Bu eylemden iki gün sonra Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer bizimle görüşmek istedi. Bakan görüşmede “Seneye aynı gerekçelerle tayin isteyecek misiniz? Eğer seneye yılda iki kez tayin isterseniz özür grubu tayinlerini bu yıl da yapmayacağım” diyerek, bizimle pazarlık yapmıştı. Bu noktada binlerce insanın mağduriyetine rıza göstermemiz mümkün değildi. Bu nedenle “Bu yıl eş, sağlık ve öğrenim durumu tayinlerini Şubat ayında yapacaksanız seneye aynı talepte bulunmayacağız” demiştik. Bakan da kabul etmişti. Ancak aradan bir gün geçti. Bize söz veren, bizimle pazarlık yapan Sayın Bakan, sadece eş durumu özrü tayinlerinin yapılacağını açıkladı. Üstelik eş durumu özür tayinlerinin bir kısmı da başka mağduriyetler nedeniyle yapılmadı. Eş durumu özür tayinlerinde başvuru süresi için 31 Aralık tarihinin esas alınması, 1 yıllık stajyerlik süresini dolduramayan birçok öğretmenin bu haktan yararlanamamasına yol açtı. 1 yıllık hizmet süresi hesabında da 30 Eylül tarihi baz alınmalıydı. Çünkü bu tarih daha öne çekildiği için binlerce öğretmen zorunlu olarak 1 yıl daha fazla çalıştırılmaktadır.”

Milli Eğitim Bakanlarının söz verip tutmamasına alışkın olduklarını belirten Koncuk, “Biz Milli Eğitim Bakanlarının söz verip tutmamasına Nimet Çubukçu’dan dolayı alıştık. Sayın Bakan Dinçer de bu alışkanlığa sahip olduğunu gösterdi. Şu anda sendikacı olarak değil, bir ebeveyn olarak konuşuyorum. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin en büyük Bakanlığının başında olan ve insanlara ahlakı, değerlerimizi anlatmakla sorumlu olan bir Bakan verdiği sözü hangi gerekçelerle tutmaz? Biz Ömer Dinçer’in vereceği sözlere nasıl güven duyalım? Bundan sonra Bakan Dinçer’in verdiği her söze dikkatle yaklaşacağız” diye konuştu.  

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in muhalefet partisinin milletvekili gibi konuştuğunu söyleyen Genel Başkan Koncuk şunları kaydetti: “Son günlerde Milli Eğitim Bakanımızı sık sık televizyonlarda görüyoruz. Sayın Bakanı dinleyenler şu anda iktidarın Bakanını değil de, bir muhalefet partisinin milletvekilini dinlediğini zannediyor. Sayın Dinçer herşeyi eleştiriyor. Ömer Dinçer’den önce iki Bakan vardı. Bunlardan biri Hüseyin Çelik. Sayın Çelik şu anda AKP Genel Başkan Yardımcısı. Diğeri de Nimet Çubukçu. Sayın Çubukçu da şu anda milletvekili. 10 yıldır bu Bakanlarınız hiçbir şey yapmadıysa, hiçbirşey beceremediyse, 10 yıldır Milli Eğitim Bakanlığı işe yarar bir çalışma ortaya koyamadıysa bunun suçlusu sizin iktidarınızın getirdiği Milli Eğitim Bakanlarıdır. Sayın Bakan televizyon programlarında öğretmenlerin kendilerini yetiştirmesi gerektiğini söylüyor. Tabi ki öğretmenler kendilerini yetiştirsin. Öğretmenlerimiz kendilerini yetiştirmek için yüksek lisans, doktora yapıyor. Bu gençlerimiz hem kendi kültürlerini gereği hem de öğretmen olmanın getirdiği sorumlulukla kendisini yetiştirmek istiyor. Ama Sayın Bakan öğrenim özrünü kaldırmak için çalışma yapıyor. Akademisyen kimliğe sahip ve üstüne üstlük sürekli ‘öğretmenler kendisini yetiştirsin’ diyen bir Bakanın öğrenim özrünü kaldırması hangi akılla, hangi vicdanla izah edilebilir?  Sayın Bakana televizyon programlarında doldur boşalt sorular soruluyor, Bakan da kamuoyunu kandırıyor. Senin yüreğin yetiyorsa bu işi bilen insanlarla, bizlerle o televizyon programlarında tartış.”

Koncuk Bakan Dinçer’e ‘Sorun Tespit Etme Bakanı değilsin’ diye seslenerek şöyle konuştu: “Eşi çalışan bütün öğretmenlerin yıllardır eş durumu nedeniyle tayinleri yapılıyordu. Ancak Bakan Dinçer ‘Bankacı eşlerine daha önceden tayin hakkı vermedik’ diyor. Sayın Bakana soruyorum: Sen henüz Milli Eğitim Bakanlığı’nda nasıl bir mevzuat olduğunu bilmiyorsun. Yıllardır bu öğretmenlerin tayinlerinin yapıldığını bilmiyorsun. Nasıl bir Milli Eğitim Bakanısın ki, MEB mevzuatını bilmiyorsun ve televizyon ekranlarında milyonlarca insanı aldatıyorsun. Bütün eğitim çalışanları-siyasi görüşü ne olursa olsun, AKP’ye oy versin, vermesin-Banka Dinçer’in yaptıklarından rahatsız. Bakan elinde kalem, her gün bir proje ortaya koyuyor; sorun tespit ediyor. MEB’de sorun tespit eden değil, bunları çözecek adam arıyoruz. Sen Sorun Tespit Etme Bakanı değilsin, Milli Eğitim Bakanısın. Adam gibi çöz bu problemi. Bakan Şubat’ta atanacak öğretmenlere ‘4 yıl tayin istemeyeceksiniz’ diyor. Bu 4 yıl değil, 10 yıl olur. Sayın Bakan öğretmenlerin ayağına pranga vuruyor. Öğrenim özrü hakkını hapsediyor. Sayın Bakana sesleniyorum: Eğitim çalışanlarının huzurunu sağlayamadığın sürece, onların yüzünü güldüremediğin sürece alem-i cihan olsan senin esamen okunmaz.”

Genel Başkan Koncuk açıklamasının ardından Ömer Diçer’in imzasının bulunduğu mühürlü kutuyu açarak, kitapları zincirlerinden kurtardı. Daha sonra içinde kitapların bulunduğu zincirlenmiş diğer kutuların kilitleri balyozla kırıldı. Kitapların özgür bırakılmasının ardından da öğretmenlerin ayaklarına vurulan prangalar çözüldü. Eylem alkış ve sloganlarla sona erdi.

 

Basın Açıklamasının Tam Metni:

 

 

Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk’un, özür grubu mağdurları ile ilgili yaptığı basın açıklamasıdır.

 

TÜRK EĞİTİM-SEN OLARAK SÖZ VERİYORUZ 54 GÜN DEĞİL, 540 GÜN GEÇSE DE BIKMADAN, USANMADAN BAKAN DİNÇER’E TUTMADIĞI SÖZÜNÜ HATIRLATACAĞIZ!

Bu soğuk Ankara gününde bizlere içimizi ısıtacak bir müjde verilmesi için özür grubu mağdurlarıyla kol kola Milli Eğitim Bakanlığı’nın kapısındayız.

Bugün sağlık özrü mağdurları burada.

Öğrenim özrü mağdurları burada.

Eşi bankacı olduğu için eş durumu özür tayininden yararlanamayanlar burada.

31 Aralık mağdurları burada.

Sorunları çözülen eş durumu özrü mağdurları da arkadaşlarına destek için burada.

Bundan tam 54 gün önce yine hep birlikte Milli Eğitim Bakanlığı önündeydik. Teşkilat Kanunuyla özür grubu tayinlerini yılda bir defaya düşüren Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’i protesto etmiş, özür grubu tayinlerinin daha önceden olduğu gibi yılda iki kez yapılmasını istemiştik. Hatta Bakanlık önünde yaptığım konuşmada bu mağduriyetin çözülmemesi durumunda tepkimizin çok daha sert olacağını ilan etmiştim.

Bu eylemimizin ardından Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer şahsım ile görüşerek bu yıla mahsus özür grubu tayinlerini Şubat ayında yapacağının sözünü vermişti. Ancak ne oldu ne bitti anlayamadık. Bu görüşmeden yalnızca bir gün sonra Bakan ‘U’ dönüşü yaptı ve Milli Eğitim Bakanlığı sadece eş durumuna bağlı özür grubu tayinlerinin bu yıla mahsus olmak üzere Şubat ayında yapılacağını açıkladı.

Buradan Sayın Bakana soruyoruz: Görüşmemizden bir gün bile geçmeden düşüncelerinizde ne değişti?

Hangi gerekçelerle özür grubu tayinlerini bölüp, parçaladınız, sadece bir kesime tayin hakkı tanıdınız?

Kim ya da kimler sizi yanlış yönlendirdi? Niçin başka seslere kulak verdiniz de, öğretmenlerin feryadını es geçtiniz?

İlan ediyoruz: Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, Nimet Çubukçu’dan sonra SÖZÜNDE DURMAYAN İKİNCİ MİLLİ EĞİTİM BAKANIDIR.

Bakan Ömer Dinçer SÖZÜNÜN ERİ OLMADIĞINI cümle âleme ilan etti etmesine, ancak olan sağlık ve öğrenim özrü mağdurlarına oldu. Üstelik eş durumu mağdurlarının tamamı da sevinemedi. Çünkü eşi SGK’nın 506 sayılı Kanunun 20’nci maddesine göre, “bankalar için kurulmuş özel emeklilik sandığı”na tabi olarak çalışan öğretmenler eş durumu özür tayinlerinden yararlandırılmadı. Yani Milli Eğitim Bakanlığı eşi bankacı olan öğretmenlere eş durumu özür tayin hakkı vermedi. Bununla ilgili oluşan tepkilere Bakan Dinçer’in bir televizyon kanalında “Bankacı eşleri zaten kapsam dışıydı. Böyle bir talebi şimdi yapıyor olmalarının çok açık bir izahı vardır, hukuku bilmiyorlar demektir” şeklinde cevap vermesi düşündürücüdür. Bakan Dinçer’in iddiasının aksine bankacı eşleri daha önceden kapsam dışı değildi. Bu durum 2011 Yılı Ocak Dönemi Öğretmenlerin Eş Durumu Özrüne Bağlı Yer Değiştirme Kılavuzunda da görülmektedir. Bu durumda mevzuattan haberi olmayan Sayın Bakandır. Bugüne kadar Milli Eğitim Bakanlığı’nda yüzlerce yanlış uygulama gördük, binlerce haksızlığa tanık olduk; ancak mesleklere göre yapılan ayrımcılığa ilk kez rastladık.

Hâkim eşine, doktor eşine, mühendis eşine tayin hakkı verip, bankacı eşine tayin hakkı vermemek kadar büyük bir adaletsizlik olamaz. Bakan Dinçer’in, bu haksızlığın yükünü nasıl omuzlayacağını merak ediyoruz.

 

İL İÇİ YER DEĞİŞTİRMEK İSTEYENLERE DE TAYİN HAKKI YOK

Milli Eğitim Bakanlığı’nın Şubat ayında yapılacak özür grubu tayinleri ile getirdiği sınırlamalar bunlardan ibaret değil. Bakanlık sadece iller arası eş durumu özrüne bağlı yer değişikliği hakkı tanımış, il içinde yer değiştirmek isteyenlere aynı hakkı tanımayarak, onları mağdur etmiştir. Aynı özrü bulunduğu halde iller arasında bu özür sebebi ile yer değişikliği hakkı verilirken, il içine bu hakkın tanınmaması ne anlama gelmektedir?

Öte yandan Bakanlık, eş durumu özür tayinlerinde 31 Aralık mağdurları da yaratmıştır. Eş durumu özür tayinlerinde başvuru süresi için 31 Aralık tarihinin esas alınması, 1 yıllık stajyerlik süresini dolduramayan birçok öğretmenin bu haktan yararlanamamasına yol açmıştır. Görüldüğü üzere Bakanlık özür grubu tayinlerini bölük pörçük etmiş, özür grubu tayinlerinin içini boşaltmış, mağdurlar ordusu yaratmayı başarmıştır.

Bu arada 1 yıllık hizmet süresi hesabında da 30 Eylül tarihi baz alınmalıdır. Çünkü bu tarih daha öne çekildiği için binlerce öğretmen zorunlu olarak 1 yıl daha fazla çalıştırılmaktadır. 

 

ÖĞRENİM DURUMU ÖZÜR TAYİNİ TARİHE KARIŞACAK!

Tüm bunlar yetmezmiş gibi Bakanlık öğrenim durumu özür tayinini kaldıran bir taslak hazırladı. Bu taslak hayata geçerse öğrenim durumu özrü tarihe karışacak. Yüksek lisans ya da doktora yapmak isteyenler öğrenim durumu özrü tayin hakkından hiçbir şekilde yararlanamayacak. Bakan Dinçer bu kadarına da ‘pes’ dedirtmiş, akademisyen unvanının hakkını veremediğini bir kez daha ortaya koymuştur. Akademisyen bir Bakanın öğretmenlerin eğitimini sürdürmek istemesine engel olması, öğretmenlere karşı öfke seline kapıldığının da açık bir göstergesidir. Sayın Dinçer’i uyarıyoruz: Sakın böyle bir girişimde bulunmayın. Aksi takdirde açılacak davaların önüne geçemezsiniz ve her defasında yargı duvarına toslarsınız. Yönetmelikte yer alan bir hakkı, öğretmenlerin elinden almak gayri ahlakidir. Öğretmenlerle karşı karşıya gelmeyi göze almak yerine, onların takdirini kazanmak için mücadele etmelisiniz. 

Milli Eğitim Bakanlığı’nın böylesine ayrımcı, böylesine ötekileştirici tavrı inanılır gibi değildir. Bakan Dinçer sağlık ve öğrenim özrünü yok sayarak, eşi bankacı olan öğretmenlere tayin hakkı vermeyerek, il içi tayin hakkında bulunmak isteyenlere izin vermeyerek Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı hareket etmiştir.

Özür grubunu bir bütün olarak görmeyerek, sadece bir kesime tayin hakkı vererek adaletsiz bir uygulamaya imza atan Bakanlık neyi amaçlamaktadır bilmiyoruz. Ancak bildiğimiz bir şey var ki, o da eğitimcilerin gözüyle baktığımızda, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in giderek puan kaybettiği ve kredisini tükettiğidir.

Değerli Basın Mensupları;

Bakın burada sağlık sorunları yaşamasına rağmen kilometrelerce uzaktan gelen öğretmenlerimiz var.

Sabredecekleri bir günleri, kaybedecekleri bir dakikaları bile yokken, Bakanlık onlara ‘Haziran ayına kadar bekle’ diyor. Siz hasta bir insanı nasıl bekletebilirsiniz?

Bakanlığın ‘Hasta olan bir öğretmenin koşullarını düzeltmek için elimizden ne gelir’ diye çırpınması gerekirken, onların tayin hakkını yılda bir defayla sınırlaması ne kadar adildir?

SAĞLIK ÖZRÜNÜ YILDA BİR DEFAYLA SINIRLAMAK İÇİN NASIL BİR YÜREĞE SAHİP OLMAK GEREKİR? BAKAN DİNÇER BUNDAN DOLAYI HİÇ Mİ AZAP ÇEKMEMEKTEDİR?

Bir Bakan düşünün; özür grubu arasında ayrımcılık yapacak kadar adalet duygusunu kaybetmiş olsun.

Bir Bakan düşünün; kanser hastası bir öğretmeni kaderine terk edecek kadar insafsız, eğitimini sürdürmek isteyen bir öğretmene ‘sen kendini geliştirme’ diyecek kadar eğitimin öneminden bihaber olsun.

BU NASIL BİR BAKANLIK YÖNETME ANLAYIŞIDIR ANLAMAK MÜMKÜN DEĞİL.

Herkes bilmelidir ki, MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI’NDA ‘BEN BİLİRİM’ ANLAYIŞIYLA FERYATLARA KULAK TIKAYANLAR, EĞİTİMCİLERİ KENDİ FELSEFELERİNE UYGUN YENİDEN KALIBA DÖKMEYE CAN ATANLAR, EĞİTİM ÇALIŞANLARINI ZİNCİRLEMEYE, HAPSETMEYE YELTENENLER BAŞARILI OLMAYACAKTIR.

Bu yönetim anlayışına karşı hepimizin mücadele etmesi, hakkını araması gerekmektedir. Eğitim çalışanları ‘yarın sıra bana da gelebilir’ diye düşünmeli ve Bakanlıkta inşa edilen KORKU DUVARLARINI yıkmalıdır.

Üzülerek söylüyorum ki, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer bizi adeta TERS KÖŞEYE YATIRDI, MAKAMININ İNSANI OLMADIĞINI ORTAYA KOYDU. Bundan sonra Bakan Dinçer’in sözlerine itibar edilmeyeceğini öğrendik. Bunu öğrenmek için acı bir tecrübe yaşamamız gerekti ama öğrendik.

Bakan sözünde durmadı ama biz SÖZ VERİYORUZ: BIKMADAN, USANMADAN, BAKANIN YÜZÜ KIZARINCAYA KADAR ONA TUTMADIĞI SÖZÜNÜ HATIRLATACAĞIZ, BUNUN HESABINI SORACAĞIZ. HER YERDE, HER PLATFORMDA. NE ZAMANA KADAR? TA Kİ BAKAN ÖZÜR DİLEYİP, SÖZÜNÜ YERİNE GETİRİNCEYE KADAR… TÜM ÖZÜR GRUBU MAĞDURLARINA TAYİN HAKKI VERİLİNCEYE KADAR… 54 GÜN DEĞİL, 540 GÜN GEÇSE DE BU KARARLILIĞIMIZ SÜRECEK.

 

 

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

 

 

Eylemin Videosunu İzlemek İçin Tıklayınız.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Son Haberler

TÜRK’ÜN MEVCUDİYETİ 30 AĞUSTOS’LA TARİHE MÜHÜRLENDİ

Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan’ın, 30 Ağustos Zafer Bayramı ile ilgili yaptığı basın...

GENEL BAŞKANIMIZDAN MHP GENEL BAŞKANI SAYIN DEVLET BAHÇELİ’YE ZİYARET

Genel Başkanımız Talip Geylan, 28.08.2024 tarihinde MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’yi ziyaret ederek, eğitimin ve eğitim çalışanlarının gündemine dair bilgilendirmelerde bulundu.

ÜCRETLİ KÖLELİK UYGULAMASINA SON VERİLMELİ!

Genel Başkanımız Talip Geylan, eğitim sisteminin en büyük sorunlarından birisinin ücretli öğretmenlik uygulaması olduğunu söyleyerek, "Korkarım ki, geçen yıl 80 bine ulaşmış olan ücretli öğretmen sayısı, bu öğretim yılında 100 binlere dayanacaktır."dedi.

ÖĞRETMENLERİMİZ NEDEN HALA GÖREVE BAŞLATILMADI?

Genel Başkanımız Talip Geylan, öğretmen atamalarının gecikmiş olmasını açılan davalara bağlamanın haksızlık olduğunu belirterek, “Danıştay’ın kararından hiçbir şekilde etkilenmeyecek şekilde 20 bin öğretmenimizi daha fazla bekletmeden öğrencileriyle buluşturmanın en makul yolu, mülakata giren tüm adaylara KPSS puanı ölçüsünde sözlü puanı vermektir.” dedi