Ana SayfaHABERLEREylem EtkinlikKİMSE ŞEHİT MEHMETCİK İLE TERÖRİSTİ AYNI KEFEYE KOYMASIN!

KİMSE ŞEHİT MEHMETCİK İLE TERÖRİSTİ AYNI KEFEYE KOYMASIN!

 Türk Eğitim Sen’in de üye olduğu 70 sivil toplum kuruluşu’ndan oluşan Türk Dayanışma Konseyi düzenlediği  basın toplantısı ile "demokratik Açılım" konusunda yaşanan süreci değerlendirdi.

Prof. Dr. Mustafa Erkal’ın okuduğu metni yayımlıyoruz.

Saygıdeğer Basın Mensupları

Bilindiği gibi Türk Dayanışma Konseyi; Anayasamızın başlangıcında yer alan değiştirilemez maddelerine, Atatürk ilke ve inkılâplarına, demokrasiye ve evrensel insan haklarına bağlı, Türk Milletinin devletiyle ve vatanıyla hür ve bağımsız olarak,  sonsuza kadar yaşatılması gayesini ülkü edinmiş Derneklerin, Vakıfların, Odaların ve Sendikaların oluşturduğu bir Sivil Toplum Platformudur.Bizler bugün burada; İşbaşındaki iktidarın, küresel emperyalizmin baskı ve dayatmaları doğrultusunda  "Sözde Kürt Sorunu"nu çözmek adına içimizdeki işbirlikçi "Sözde Aydınlarla" başlattığı, bölücü terörün yasal görünümlü temsilcileriyle kol kola girerek yürütmeye çalıştığı adına önce "Kürt Açılımı", sonra "Demokratik Açılım", "Barış ve Kardeşlik Projesi", en sonunda da "Milli Birlik ve Bütünlük Projesi" dediği süreç hakkında görüşlerimizi siz değerli basın mensupları aracılığıyla Yüce Türk Milleti ile paylaşmak için, bu toplantıyı düzenlemiş bulunmaktayız.

Bilindiği gibi bu topraklarda yaşayan ve bu ülkenin asli sahibi olan milletin adı  "Türk Milleti"dir ve bu ad bizim milli kimliğimizdir.  Bu Milli Kimliğin bir çınar gibi binlerce yıllık tarihi, kültürel ve sosyolojik kökleri, günümüzde birleştirici kaynaştırıcı bir gövdesi, yarınlarda da var olmayı amaçlayan, geleceğe uzanan dalları vardır. Maalesef bugün binlerce yıllık bu çınar AB’nin "Yeni Sevr", ABD’nin BOP projeleri doğrultusunda, hak ve hakikatler karşısında kalpleri mühürlü, akılları tutulmuş, kulakları sağır, dilleri çatallı, davranışları tutarsız, sapı bizden olan baltalarla önce budanmak sonra da yıkılmak istenmektedir.Ne yazık ki, bu yıkım projesi doğrultusunda Türk Milletinin oylarıyla milleti temsil etmek gibi kutsal bir görev ile meclise taşınmış bazı siyasetçiler, kahredici bir aymazlıkla milli kimliğimizi etnik bir grup kimliğine indirgeyerek etnik bölücülüğe soyunmakta, Yüce Meclis’te namusları ve şerefleri üzerine ettikleri yeminlerini ayaklar altına alarak ihanet kokan koyu bir gaflet örneği   sergilemektedirler.Bu gaflet ve ihanet gayretlerinin sonucu olarak bazı etnik kimlikleri milli kimlik haline getirerek ayrı bir millet, dolayısıyla ayrı bir ülke oluşturmanın yollarını açmaya yönelik çalışmalar konusunda özellikle iktidar milletvekillerini bir kez daha uyarmak ve bu hayati konunun hassasiyetini ve tarihsel geçmişini hatırlatmak isteriz.Bu çerçevede 7 yıldır işbaşında bulunan iktidarı, AB’ne giriş sürecini bahane ederek, federatif devlet yapısını oluşturmak maksatlı, merkezi otoritenin darmadağın edilmesini hedefleyen ve daha önce Cunhurbaşkanlığı makamı tarafından veto edilen Kamu Yönetimi Yasa Tasarısını tekrar yasallaştırmaması konusunda uyarıyoruz.

İşbaşındaki mevcut iktidarın ülkenin bölünmez bütünlüğü konusunda, son gelişmelerin ışığında 7 yıllık icraat süresi içinde yaptıklarına baktığımızda şunları görmekteyiz: 1- Hükümetin uygulamaları ile, Batı’nın Türk Milletini önce Avrupa’dan, sonra da Anadolu’dan Kafkasların doğusuna atmayı amaçlayan asırlık "Şark Meselesi" projesinin hedefleri adeta örtüşme sürecine girmiştir. Bu haliyle bugünkü hükümet de maalesef işbirlikçi Damat Ferit Hükümetini ciddi biçimde hatırlatmaya başlamıştır.2- Bilindiği gibi ABD, Sovyetler Birliği yıkıldıktan sonra bir küresel emperyalist ülke olarak 21. yüzyılda da dünya liderliğini sürdürmek için gözlerini, enerji kaynaklarına ve geçiş yollarına sahip olan ve merkezinde Türk Dünyası’nın bulunduğu Avrasya eksenine dikmiş ve uygun gördüğü yerleri de işgal etmiştir. ABD bu planına BOP adını vermiş eş başkanlığına da bizim Başbakanımızı getirmiştir. Milyonlarca insanın ölümü ve bir ülkenin bölünmesi pahasına Irak’taki işini tamamlayan ABD yeni dönemde bütün ağırlığını Afganistan’a vermek için oradan çekilmektedir. Geri çekilirken hem ülkemizi kullanmakta, hem de işgal döneminde kendisine tetikçilik yapan kuzeydeki aşiret reislerini ve kurdurduğu kukla devleti bize korutmak istemektedir. Bu amaçla; yönetiminde ve kimliğinde Türklüğün olmadığı, adına "Yeni Osmanlıcılık" dedikleri ve bizim sözde mücahitlerimizin ve 2. Cumhuriyetçilerimizin çok hoşuna giden bir projeyi kamuoyumuza fısıldamaktadır. Bu projenin gereği olarak üniter yapı fedaratif yapıya, milli devlet çok kimlikli kozmopolit bir yapıya dönüştürülmek istenmektedir.  Yine bu amaçla bir taraftan "Ilımlı İslam" projesiyle insanlarımızın milli direnci kırılmakta, mücadele ruhuna sahip inananlar uysallaştırılmakta; diğer taraftan "Sözde Kürt Sorunu" projesiyle Bölücü terör ve Kürtçülük milli devletin kalesinin kapılarını kırmakta bir koçbaşı olarak kullanılmaktadır. Kısacası Emperyalist güçler pazardaki pirinci vaat ederek elimizdeki bulguru almanın gayreti içindedirler. Doğrudan Türk Milletinin bekasını tehdit eden " Kürt Açılımı" adı verilen bu yıkım süreci başladığından beri, dağa çıkan teröristinden meclise girip siyaset yapan bazı milletvekiline, liberalinden eyyamcısına, ikinci Cumhuriyetçisinden bir kısım eski marksistine, inanç hortumcusundan sözde aydın ve sanatçısına, dışarıdan fonlanan sivil toplum kuruluşlarından besleme yazar çizer takımına kadar aynı cephede biraya getirilen ülkesiyle başkaları adına kavgalı işbirlikçi bu güruh, yukarıda bahsedilen amaçlar doğrultusunda toplumumuzu hazırlamaya ve yönlendirmeye çalışıyorlar. İktidar ise; siyasi riskten kurtulabilmek için, dış güçlerin dayattığı bu projeye bütün siyasi, kültürel, sosyal, iktisadi kurum ve kuruluşların iştirakini sağlama oyununu oynuyor. İçişleri Bakanının en son yaptığı basın toplantısındaki açıklamalarının tek anlamı budur.

Türk Dayanışma Konseyi olarak diyoruz ki; Biz bu oyunda olmayacağız ve biz bu oyunu ve tuzağı demokrasi kuralları içinde bozacağız!…Türk Dayanışma Konseyi olarak diyoruz ki; Açılım, açılım diye yaygara koparanlar, etnik ırkçılığı okşuyor ve büyütüyorlar. İnsanlarımızı birbirine ötekileştiriyorlar, kamplaştırıyorlar. Çirkin ve maksatlı bir genelleme olan "Tarihi Fırsat", "Kürt Açılımı", "Kürt Sorununun Çözümü" gibi söylemler, terörden beslenen odakları daha da güçlendiriyor, daha da cesaretlendiriyor. Şemdinli’de verdiğimiz şehitlerimiz bunun en açık ispatıdır.

Türk Dayanışma Konseyi olarak diyoruz ki; Bu konu, artık bağımsızlığını yitirmeye başlayan medyada tek taraflı olarak her gün abartılı şekilde işlenmekte, fütursuzca kullanılan ifadeler kapanması zor yaralara yol açmaktadır.  Unutmayalım ki bu ülkeye medyanın da ihtiyacı vardır. Her şeye rağmen medya mensuplarını bu hayâsız saldırılara karşı halkı uyarmaya, uyandırmaya ve özgür basın olmaya davet ediyoruz. Türk Dayanışma Konseyi olarak diyoruz ki; Anadolu’da Müslüman Türk kimliğiyle 1000 yıllık beraberliğini devam ettirmiş bu milletin içine "bu bir devlet projesi"dir diyerek ayrımcılık sokuluyor. Farklılıklar kutsallaştırılıyor, birliktelikler dinamitleniyor.Hiç kimse, özellikle milleti yönetme makamında bulunanlar, uyuyan fitneyi uyandırma gayretine girmemelidir. Uyanan fitne ve fesattan sadece bu ülkenin ve bu Milletin zarar göreceğini hiç kimse aklından çıkarmamalıdır.Hiç kimse Bölücü Örgütün savunduğu fikirleri barış ve kardeşlik adı altında milletimize hazmettirmeye ve yutturmaya çalışmasın… Kimse Şehit Mehmetçik ile teröristi aynı kefeye koymasın…  Bilinmelidir ki, terör örgütünün bir kısım taleplerinin kabulü, anaların gözyaşını dindirmez, aksine  arttırır.  Türk Dayanışma Konseyi olarak diyoruz ki; Bugün milli kimliğe ve milli hassasiyetlere sahip çıkanlar, milli birliği ve kardeşliği savunanlar, üniter ve milli devletten yana olanlar, "çağdışı", "ilkel", "soğuk savaş yıllarından kalma", "statükocu" damgası vurularak karalanmaktadır. Bu zalimane gayretleri şiddetle kınıyoruz.Diğer taraftan bu süreçle ilgili "açılım paketi" açıklanmadan Cumhurbaşkanı Güroymak ilçesinin eski ismi olan Norşin’i kullanıyor, Mardin Artuklu Üniversitesinde Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümünün açılacağı ilan ediliyor, Hakkâri Üniversitesinin Web sayfasında iş ilanı Kürtçe yayınlanıyor. Bu tür girişimleri kınıyor, herkesi sorumlu davranmaya davet ediyoruz. Bu vesileyle bazılarını "Eğitim" ve "Öğretim" ile "Bölüm" ve "Araştırma Merkezi" arasındaki farkı bilememe ayıbından kurtulmaya davet ediyoruz.Türk Dayanışma Konseyi olarak,  Hükümete buradan sesleniyoruz!

Bugüne kadar birçok konuda olduğu gibi, bu ayrıştırma projesi için de Toplumsal zemini oluşturup, Kurumlardaki bütün dirençleri bastırarak törpüleyip ortamı hazır hale getirmeyi deniyor olabilirsiniz.Unutmayın ki Türk Milleti her şeyin farkındadır…Çok yakın bir zamanda sessiz çoğunluğun milli tavrının demokrasi içinde  nasıl tezahür edeceğini göreceksiniz! Şunu iyi bilin ki; bu yıkım projesini gerçekleştiremeyeceksiniz! Bizler bu meselelerin amansız takipçileri olmaya sonuna kadar devam edeceğiz!Türk Dayanışma Konseyi olarak "Ortak akıl ve ortak dil" ile çözüm aradıklarını söyleyen iktidara ve yandaşlarına sesleniyoruz! Siz; İlk önce Washington, Brüksel, Erbil üçgeni içine hapsolmuş  vicdanınızı, aklınızı ve  dilinizi esaretten kurtarın!…Ayrılıktaki azaptan, birlikteki rahmete koşun…

Türk Dayanışma Konseyi olarak diyoruz ki; Ortalıktaki gemi azıya almış bir grup tarih bilmez, adap ve usul bilmez şarlatanın kuru gürültüsüne, nümayişlerine prim verilip, Kürt kardeşlerimizin onlar gibi düşündüğü izleniminin verilmesine razı değiliz.Kürt kardeşlerimizin kahır ekseriyeti ile bu "açılım" adı altında yapılmak istenilen ayrımcılığa, bölücülüğe karşı olduklarından ve Kürtçülük yapanların çoğunun da kendilerinden olmadığını bildiklerinden eminiz! Bölgedeki kardeşlerimizin bir takım şer odaklarının baskısından, tehdidinden kurtarılması lazım geldiğine ve bölge insanının kahır ekseriyetle devletine, milletine sahip çıkacağına inanıyoruz. Bu konuda, ülkeyi yönetenlere iyi örnek olmalarını tavsiye ediyoruz. Türk Dayanışma Konseyi olarak diyoruz ki;  Ey İktidar sahipleri… Koskoca Osmanlı Türk İmparatorluğu’nun nasıl parçalanıp yok edildiğini yeniden hatırlamanızı ve iyice incelemenizi size tavsiye ediyoruz. Misak-ı milliye sözde sahip çıkıyor görünen  "Yeni Osmanlılık" tezgâhının "Yeni Sevr" olduğunu görmenizi istiyoruz…Sizden  Türkçe konuşmanızı, Türkçe düşünmenizi ve toplumsal, kültürel ve tarihi vicdana, milli mücadeleyi yapan, milli devleti kuran milli iradeye saygı göstermenizi istiyoruz..Ey İktidar sahipleri… – Türk Milletine mensubiyet şuuruna, Milli devlet ve üniter devlet yapısına inanarak sahip çıkın.  Fitne ve fesada fırsat veren çelişkilerden kurtulun. – Gerçek hukuk devletini, demokrasiyi yıpratmadan, samimiyetle gerçekleştirin…- Demokrasiyi, gizli ajandalarınıza alet etmeden araç değil amaç edinin ve onu geliştirin…
-Bireysel hak ve özgürlükleri tüm insanlarımız için tam ve tarafsız uygulayın. Belli bir kesimi imtiyazlı kılacak uygulamalardan uzak durun, etnisiteye dayalı pozitif ayrımcılık yapmayın ve Anayasamızın 10.maddesini göz önünde tutun…-Bölücü terörü yeniden Türkiye gündeminin en önemli meselesi olarak görün ve kökünün kazınması için her türlü çabayı gösterin. Dış baskılara boyun eğmeyin, hukuk devletini ve yasaları tereddütsüz işletin.- "Karabağ işgali sona ermedikçe Türkiye – Ermenistan sınırını açmayacağız" diye Azerbaycan ve Türkiye kamuoyuna söz verdiniz. Sözünüzde durun….- Unutmayın ki Türk milleti, kendisine kefen biçenleri asla cezasız bırakmamıştır.
Biz görüyor ve inanıyoruz ki;
Türk Milleti; kendisine samimiyetle bağlı evlatlarının önderliğinde, devletiyle vatanıyla, hür ve bağımsız olarak, kıyamete kadar yaşamaya devam edecektir. Bu duygu ve düşüncelerle hepinize sevgi ve saygılarımızı sunarız…

TÜRK DAYANIŞMA KONSEYİ
Türk Eğitim Sen’in de üye olduğu 70 sivil toplum kuruluşu’ndan oluşan Türk Dayanışma Konseyi düzenlediği  basın toplantısı ile "demokratik Açılım" konusunda yaşanan süreci değerlendirdi.

Prof. Dr. Mustafa Erkal’ın okuduğu metni yayımlıyoruz.

Saygıdeğer Basın Mensupları

Bilindiği gibi Türk Dayanışma Konseyi; Anayasamızın başlangıcında yer alan değiştirilemez maddelerine, Atatürk ilke ve inkılâplarına, demokrasiye ve evrensel insan haklarına bağlı, Türk Milletinin devletiyle ve vatanıyla hür ve bağımsız olarak,  sonsuza kadar yaşatılması gayesini ülkü edinmiş Derneklerin, Vakıfların, Odaların ve Sendikaların oluşturduğu bir Sivil Toplum Platformudur.Bizler bugün burada; İşbaşındaki iktidarın, küresel emperyalizmin baskı ve dayatmaları doğrultusunda  "Sözde Kürt Sorunu"nu çözmek adına içimizdeki işbirlikçi "Sözde Aydınlarla" başlattığı, bölücü terörün yasal görünümlü temsilcileriyle kol kola girerek yürütmeye çalıştığı adına önce "Kürt Açılımı", sonra "Demokratik Açılım", "Barış ve Kardeşlik Projesi", en sonunda da "Milli Birlik ve Bütünlük Projesi" dediği süreç hakkında görüşlerimizi siz değerli basın mensupları aracılığıyla Yüce Türk Milleti ile paylaşmak için, bu toplantıyı düzenlemiş bulunmaktayız.

Bilindiği gibi bu topraklarda yaşayan ve bu ülkenin asli sahibi olan milletin adı  "Türk Milleti"dir ve bu ad bizim milli kimliğimizdir.  Bu Milli Kimliğin bir çınar gibi binlerce yıllık tarihi, kültürel ve sosyolojik kökleri, günümüzde birleştirici kaynaştırıcı bir gövdesi, yarınlarda da var olmayı amaçlayan, geleceğe uzanan dalları vardır. Maalesef bugün binlerce yıllık bu çınar AB’nin "Yeni Sevr", ABD’nin BOP projeleri doğrultusunda, hak ve hakikatler karşısında kalpleri mühürlü, akılları tutulmuş, kulakları sağır, dilleri çatallı, davranışları tutarsız, sapı bizden olan baltalarla önce budanmak sonra da yıkılmak istenmektedir.Ne yazık ki, bu yıkım projesi doğrultusunda Türk Milletinin oylarıyla milleti temsil etmek gibi kutsal bir görev ile meclise taşınmış bazı siyasetçiler, kahredici bir aymazlıkla milli kimliğimizi etnik bir grup kimliğine indirgeyerek etnik bölücülüğe soyunmakta, Yüce Meclis’te namusları ve şerefleri üzerine ettikleri yeminlerini ayaklar altına alarak ihanet kokan koyu bir gaflet örneği   sergilemektedirler.Bu gaflet ve ihanet gayretlerinin sonucu olarak bazı etnik kimlikleri milli kimlik haline getirerek ayrı bir millet, dolayısıyla ayrı bir ülke oluşturmanın yollarını açmaya yönelik çalışmalar konusunda özellikle iktidar milletvekillerini bir kez daha uyarmak ve bu hayati konunun hassasiyetini ve tarihsel geçmişini hatırlatmak isteriz.Bu çerçevede 7 yıldır işbaşında bulunan iktidarı, AB’ne giriş sürecini bahane ederek, federatif devlet yapısını oluşturmak maksatlı, merkezi otoritenin darmadağın edilmesini hedefleyen ve daha önce Cunhurbaşkanlığı makamı tarafından veto edilen Kamu Yönetimi Yasa Tasarısını tekrar yasallaştırmaması konusunda uyarıyoruz.

İşbaşındaki mevcut iktidarın ülkenin bölünmez bütünlüğü konusunda, son gelişmelerin ışığında 7 yıllık icraat süresi içinde yaptıklarına baktığımızda şunları görmekteyiz: 1- Hükümetin uygulamaları ile, Batı’nın Türk Milletini önce Avrupa’dan, sonra da Anadolu’dan Kafkasların doğusuna atmayı amaçlayan asırlık "Şark Meselesi" projesinin hedefleri adeta örtüşme sürecine girmiştir. Bu haliyle bugünkü hükümet de maalesef işbirlikçi Damat Ferit Hükümetini ciddi biçimde hatırlatmaya başlamıştır.2- Bilindiği gibi ABD, Sovyetler Birliği yıkıldıktan sonra bir küresel emperyalist ülke olarak 21. yüzyılda da dünya liderliğini sürdürmek için gözlerini, enerji kaynaklarına ve geçiş yollarına sahip olan ve merkezinde Türk Dünyası’nın bulunduğu Avrasya eksenine dikmiş ve uygun gördüğü yerleri de işgal etmiştir. ABD bu planına BOP adını vermiş eş başkanlığına da bizim Başbakanımızı getirmiştir. Milyonlarca insanın ölümü ve bir ülkenin bölünmesi pahasına Irak’taki işini tamamlayan ABD yeni dönemde bütün ağırlığını Afganistan’a vermek için oradan çekilmektedir. Geri çekilirken hem ülkemizi kullanmakta, hem de işgal döneminde kendisine tetikçilik yapan kuzeydeki aşiret reislerini ve kurdurduğu kukla devleti bize korutmak istemektedir. Bu amaçla; yönetiminde ve kimliğinde Türklüğün olmadığı, adına "Yeni Osmanlıcılık" dedikleri ve bizim sözde mücahitlerimizin ve 2. Cumhuriyetçilerimizin çok hoşuna giden bir projeyi kamuoyumuza fısıldamaktadır. Bu projenin gereği olarak üniter yapı fedaratif yapıya, milli devlet çok kimlikli kozmopolit bir yapıya dönüştürülmek istenmektedir.  Yine bu amaçla bir taraftan "Ilımlı İslam" projesiyle insanlarımızın milli direnci kırılmakta, mücadele ruhuna sahip inananlar uysallaştırılmakta; diğer taraftan "Sözde Kürt Sorunu" projesiyle Bölücü terör ve Kürtçülük milli devletin kalesinin kapılarını kırmakta bir koçbaşı olarak kullanılmaktadır. Kısacası Emperyalist güçler pazardaki pirinci vaat ederek elimizdeki bulguru almanın gayreti içindedirler. Doğrudan Türk Milletinin bekasını tehdit eden " Kürt Açılımı" adı verilen bu yıkım süreci başladığından beri, dağa çıkan teröristinden meclise girip siyaset yapan bazı milletvekiline, liberalinden eyyamcısına, ikinci Cumhuriyetçisinden bir kısım eski marksistine, inanç hortumcusundan sözde aydın ve sanatçısına, dışarıdan fonlanan sivil toplum kuruluşlarından besleme yazar çizer takımına kadar aynı cephede biraya getirilen ülkesiyle başkaları adına kavgalı işbirlikçi bu güruh, yukarıda bahsedilen amaçlar doğrultusunda toplumumuzu hazırlamaya ve yönlendirmeye çalışıyorlar. İktidar ise; siyasi riskten kurtulabilmek için, dış güçlerin dayattığı bu projeye bütün siyasi, kültürel, sosyal, iktisadi kurum ve kuruluşların iştirakini sağlama oyununu oynuyor. İçişleri Bakanının en son yaptığı basın toplantısındaki açıklamalarının tek anlamı budur.

Türk Dayanışma Konseyi olarak diyoruz ki; Biz bu oyunda olmayacağız ve biz bu oyunu ve tuzağı demokrasi kuralları içinde bozacağız!…Türk Dayanışma Konseyi olarak diyoruz ki; Açılım, açılım diye yaygara koparanlar, etnik ırkçılığı okşuyor ve büyütüyorlar. İnsanlarımızı birbirine ötekileştiriyorlar, kamplaştırıyorlar. Çirkin ve maksatlı bir genelleme olan "Tarihi Fırsat", "Kürt Açılımı", "Kürt Sorununun Çözümü" gibi söylemler, terörden beslenen odakları daha da güçlendiriyor, daha da cesaretlendiriyor. Şemdinli’de verdiğimiz şehitlerimiz bunun en açık ispatıdır.

Türk Dayanışma Konseyi olarak diyoruz ki; Bu konu, artık bağımsızlığını yitirmeye başlayan medyada tek taraflı olarak her gün abartılı şekilde işlenmekte, fütursuzca kullanılan ifadeler kapanması zor yaralara yol açmaktadır.  Unutmayalım ki bu ülkeye medyanın da ihtiyacı vardır. Her şeye rağmen medya mensuplarını bu hayâsız saldırılara karşı halkı uyarmaya, uyandırmaya ve özgür basın olmaya davet ediyoruz. Türk Dayanışma Konseyi olarak diyoruz ki; Anadolu’da Müslüman Türk kimliğiyle 1000 yıllık beraberliğini devam ettirmiş bu milletin içine "bu bir devlet projesi"dir diyerek ayrımcılık sokuluyor. Farklılıklar kutsallaştırılıyor, birliktelikler dinamitleniyor.Hiç kimse, özellikle milleti yönetme makamında bulunanlar, uyuyan fitneyi uyandırma gayretine girmemelidir. Uyanan fitne ve fesattan sadece bu ülkenin ve bu Milletin zarar göreceğini hiç kimse aklından çıkarmamalıdır.Hiç kimse Bölücü Örgütün savunduğu fikirleri barış ve kardeşlik adı altında milletimize hazmettirmeye ve yutturmaya çalışmasın… Kimse Şehit Mehmetçik ile teröristi aynı kefeye koymasın…  Bilinmelidir ki, terör örgütünün bir kısım taleplerinin kabulü, anaların gözyaşını dindirmez, aksine  arttırır.  Türk Dayanışma Konseyi olarak diyoruz ki; Bugün milli kimliğe ve milli hassasiyetlere sahip çıkanlar, milli birliği ve kardeşliği savunanlar, üniter ve milli devletten yana olanlar, "çağdışı", "ilkel", "soğuk savaş yıllarından kalma", "statükocu" damgası vurularak karalanmaktadır. Bu zalimane gayretleri şiddetle kınıyoruz.Diğer taraftan bu süreçle ilgili "açılım paketi" açıklanmadan Cumhurbaşkanı Güroymak ilçesinin eski ismi olan Norşin’i kullanıyor, Mardin Artuklu Üniversitesinde Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümünün açılacağı ilan ediliyor, Hakkâri Üniversitesinin Web sayfasında iş ilanı Kürtçe yayınlanıyor. Bu tür girişimleri kınıyor, herkesi sorumlu davranmaya davet ediyoruz. Bu vesileyle bazılarını "Eğitim" ve "Öğretim" ile "Bölüm" ve "Araştırma Merkezi" arasındaki farkı bilememe ayıbından kurtulmaya davet ediyoruz.Türk Dayanışma Konseyi olarak,  Hükümete buradan sesleniyoruz!

Bugüne kadar birçok konuda olduğu gibi, bu ayrıştırma projesi için de Toplumsal zemini oluşturup, Kurumlardaki bütün dirençleri bastırarak törpüleyip ortamı hazır hale getirmeyi deniyor olabilirsiniz.Unutmayın ki Türk Milleti her şeyin farkındadır…Çok yakın bir zamanda sessiz çoğunluğun milli tavrının demokrasi içinde  nasıl tezahür edeceğini göreceksiniz! Şunu iyi bilin ki; bu yıkım projesini gerçekleştiremeyeceksiniz! Bizler bu meselelerin amansız takipçileri olmaya sonuna kadar devam edeceğiz!Türk Dayanışma Konseyi olarak "Ortak akıl ve ortak dil" ile çözüm aradıklarını söyleyen iktidara ve yandaşlarına sesleniyoruz! Siz; İlk önce Washington, Brüksel, Erbil üçgeni içine hapsolmuş  vicdanınızı, aklınızı ve  dilinizi esaretten kurtarın!…Ayrılıktaki azaptan, birlikteki rahmete koşun…

Türk Dayanışma Konseyi olarak diyoruz ki; Ortalıktaki gemi azıya almış bir grup tarih bilmez, adap ve usul bilmez şarlatanın kuru gürültüsüne, nümayişlerine prim verilip, Kürt kardeşlerimizin onlar gibi düşündüğü izleniminin verilmesine razı değiliz.Kürt kardeşlerimizin kahır ekseriyeti ile bu "açılım" adı altında yapılmak istenilen ayrımcılığa, bölücülüğe karşı olduklarından ve Kürtçülük yapanların çoğunun da kendilerinden olmadığını bildiklerinden eminiz! Bölgedeki kardeşlerimizin bir takım şer odaklarının baskısından, tehdidinden kurtarılması lazım geldiğine ve bölge insanının kahır ekseriyetle devletine, milletine sahip çıkacağına inanıyoruz. Bu konuda, ülkeyi yönetenlere iyi örnek olmalarını tavsiye ediyoruz. Türk Dayanışma Konseyi olarak diyoruz ki;  Ey İktidar sahipleri… Koskoca Osmanlı Türk İmparatorluğu’nun nasıl parçalanıp yok edildiğini yeniden hatırlamanızı ve iyice incelemenizi size tavsiye ediyoruz. Misak-ı milliye sözde sahip çıkıyor görünen  "Yeni Osmanlılık" tezgâhının "Yeni Sevr" olduğunu görmenizi istiyoruz…Sizden  Türkçe konuşmanızı, Türkçe düşünmenizi ve toplumsal, kültürel ve tarihi vicdana, milli mücadeleyi yapan, milli devleti kuran milli iradeye saygı göstermenizi istiyoruz..Ey İktidar sahipleri… – Türk Milletine mensubiyet şuuruna, Milli devlet ve üniter devlet yapısına inanarak sahip çıkın.  Fitne ve fesada fırsat veren çelişkilerden kurtulun. – Gerçek hukuk devletini, demokrasiyi yıpratmadan, samimiyetle gerçekleştirin…- Demokrasiyi, gizli ajandalarınıza alet etmeden araç değil amaç edinin ve onu geliştirin…

-Bireysel hak ve özgürlükleri tüm insanlarımız için tam ve tarafsız uygulayın. Belli bir kesimi imtiyazlı kılacak uygulamalardan uzak durun, etnisiteye dayalı pozitif ayrımcılık yapmayın ve Anayasamızın 10.maddesini göz önünde tutun…-Bölücü terörü yeniden Türkiye gündeminin en önemli meselesi olarak görün ve kökünün kazınması için her türlü çabayı gösterin. Dış baskılara boyun eğmeyin, hukuk devletini ve yasaları tereddütsüz işletin.- "Karabağ işgali sona ermedikçe Türkiye – Ermenistan sınırını açmayacağız" diye Azerbaycan ve Türkiye kamuoyuna söz verdiniz. Sözünüzde durun….- Unutmayın ki Türk milleti, kendisine kefen biçenleri asla cezasız bırakmamıştır.

 
Biz görüyor ve inanıyoruz ki;
Türk Milleti; kendisine samimiyetle bağlı evlatlarının önderliğinde, devletiyle vatanıyla, hür ve bağımsız olarak, kıyamete kadar yaşamaya devam edecektir. Bu duygu ve düşüncelerle hepinize sevgi ve saygılarımızı sunarız…

TÜRK DAYANIŞMA KONSEYİ

 

 

 

 

 

 

 

Son Haberler

TÜRK’ÜN MEVCUDİYETİ 30 AĞUSTOS’LA TARİHE MÜHÜRLENDİ

Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan’ın, 30 Ağustos Zafer Bayramı ile ilgili yaptığı basın...

GENEL BAŞKANIMIZDAN MHP GENEL BAŞKANI SAYIN DEVLET BAHÇELİ’YE ZİYARET

Genel Başkanımız Talip Geylan, 28.08.2024 tarihinde MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’yi ziyaret ederek, eğitimin ve eğitim çalışanlarının gündemine dair bilgilendirmelerde bulundu.

ÜCRETLİ KÖLELİK UYGULAMASINA SON VERİLMELİ!

Genel Başkanımız Talip Geylan, eğitim sisteminin en büyük sorunlarından birisinin ücretli öğretmenlik uygulaması olduğunu söyleyerek, "Korkarım ki, geçen yıl 80 bine ulaşmış olan ücretli öğretmen sayısı, bu öğretim yılında 100 binlere dayanacaktır."dedi.

ÖĞRETMENLERİMİZ NEDEN HALA GÖREVE BAŞLATILMADI?

Genel Başkanımız Talip Geylan, öğretmen atamalarının gecikmiş olmasını açılan davalara bağlamanın haksızlık olduğunu belirterek, “Danıştay’ın kararından hiçbir şekilde etkilenmeyecek şekilde 20 bin öğretmenimizi daha fazla bekletmeden öğrencileriyle buluşturmanın en makul yolu, mülakata giren tüm adaylara KPSS puanı ölçüsünde sözlü puanı vermektir.” dedi