AKP Hükümeti, Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bugüne kadar geçen zamanda, iş başına gelen 59 hükümet içerisinde Türk Milli Eğitimi açısından en parlak dönemi yaşatmaktadır.
59. Hükümet, Türk milli eğitiminde kısa zamanda çok büyük bir değişim gerçekleştirmiş bulunmaktadır. Özellikle, eğitimin her kademesinde yıllarca özveriyle emek vermiş olan sayın Milli Eğitim Bakanımızın üstün gayret ve büyük bir öngörüyle hayata geçirdiği uygulamalar, eğitimimizin yıllardır dağ gibi birikmiş olan sorunlarını mazide bırakmıştır.
Uzun yıllar boyunca politikacıların elinde yap boz tahtasına çevrilen, her hükümet değişikliğinde politik tatmin aracı olarak görülen eğitim; artık, AKP Hükümetiyle birlikte ciddi bir “Devlet politikası” olarak yürütülmektedir.
İçeriği ve hedefleri bakımından milli, yöntemi ve araçları açısından bilimsel bir hale getirilmiş olan Türk Milli Eğitim Sistemi; çağın gerektirdiği donanımlara haiz, teknolojiyi üreten ve kullanabilen, araştırma ve sorgulamayı kendine ilke edinmiş bireyler yetiştirmektedir. Aynı zamanda milli ve manevi değerlerle bezenmiş olan bu nesil, gelişmiş ülkelerle rekabet edebilecek her türlü imkana da sahip bulunmaktadır.
Milyonlarca öğrencinin bilgi dağarcığına katkıda bulunan ders kitapları, bu dönemde, ideolojik takıntıların propaganda aracı ve kokuşmuş anlayışların saldırı aleti değildir. Ders kitapları, zamanın ve bilimsel ölçütlerin gerektirdiği bilgileri ihtiva etmektedir. Aynı zamanda milli ve manevi değerlerimiz çocuklarımıza azami düzeyde verilmektedir. Çocuklarımız, eski ezberci anlayışın yerine; araştıran, sorgulayan ve yeteneklerini kullanabildikleri bir ortamda eğitimlerini sürdürmektedir. Türk eğitim sisteminin yakaladığı bu düzey, gelişmiş batı ülkelerinin ortalamasının bile üzerindedir.
Yarışa dayalı eğitim yapılanması rafa kaldırılmış, öğrencilerimiz ilk öğretimden itibaren yönlendirilerek, insan kaynağımız en verimli bir şekilde değerlendirilmektedir.
AKP İktidarı döneminde yapılan beş yüz binlik derslikle birlikte; taşımalı eğitime son verilmiş, aynı zamanda tüm okullarımızda 25 kişilik sınıflarda tekli eğitim modeline geçilmiştir. Ayrıca her on öğrenci başına düşen bilgisayar sayısıyla, tüm öğrenciler teknolojinin imkanlarından yeterince faydalanabilmektedirler. Okul öncesi ve ilk öğretimde çağ nüfusun tamamı okullaşmış bulunmaktadır.
Öğretmen yetiştirme sistemi ve planlaması yeni baştan düzenlenerek, bütün branşlarda öğretmen açığı giderilmiştir.
Tüm eğitim kurumlarında personel ihtiyacı giderilmiş, personelin rahat çalışabilmesi için görev tanımları modern ölçütler çerçevesinde belirlenmiş ve gerekli tüm fiziki alt yapı sağlanmış durumdadır.
Bütçeden eğitime ayrılan pay açısından OECD ülkelerinin ortalamasının üzerine çıkılmış durumdadır. Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı tüm kurumlar kendi ödenekleriyle ihtiyaçlarını karşılayabilmektedirler. Hatta okullarımız, özellikle kırsal bölgelerde, sosyal çevrelerine sağladıkları ekonomik ve fiziki imkanlarla birer kültür merkezi haline gelmiş durumdadırlar. Öte yandan toplumumuzda okuma yazma oranı yüzde yüze ulaşmıştır.
Eğitim çalışanları aldıkları ücretlerle, mesleki onurlarının hazzını yaşamakta, ekonomik kaygılardan uzak olarak daha verimli bir şekilde hizmet vermektedirler. Öğretmenlerimiz kendilerini geliştirebilecekleri her türlü bilimsel ve teknolojik imkana da sahiptirler.
Çok uzun yıllar siyasilerin rant aracı olan meslek liseleri sorunu artık çözülmüştür. Orta öğretimde okullaşma oranı, %65 meslek liseleri olmak üzere yeniden yapılandırılmıştır. Meslek lisesi mezunlarının yüksek öğrenimlerinin önündeki engeller kaldırılmıştır. Aynı zamanda meslek liseleriyle sanayi işbirliği sağlanmış, mezuniyet sonrası iş bulma sıkıntısı da giderilmiştir. Daha okurken büyük sanayi kuruluşlarının himayesine alınmış olan öğrenciler, en modern ders araç-gereçleriyle de üst düzey eğitimlerini sürdürmektedirler.
Son yıllarda okullarda ve gençlerimiz arasında yaygınlaşan şiddet olayları artık münferit ve istisnai vakalar olmaktan öteye geçmemektedir. Milli Eğitim Bakanlığı’nın, ailelerle, İç İşleri Bakanlığı ve sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği içerisinde gerçekleştirdiği uygulamalarla okullarımızda tam bir huzur ortamı hayata geçirilmiştir.
Bilindiği gibi kamu çalışanlarının görevlendirilmeleri ve kamu yöneticilerinin atamaları, yıllardır politikacıların siyasi tatmin aracı olmuştur. Fakat artık, AKP iktidarıyla bu dönem kapanmıştır. Tüm nakil ve atamalarda liyakat, beceri ve birikim esas alınmaktadır. Kamu çalışanları, “Hükümet memuru” değil “Devlet memuru” olarak algılanmaktadır.
Sözleşmeli, vekil, ücretli çalışanlar tarihe karışmıştır. Tüm çalışanlar sorumlulukları oranında yetkiyle donatılmış ve “Eşit işe eşit ücret” prensibi doğrultusunda hakkettikleri ücretleri almaktadırlar.
Öğretmenler arasında huzursuzluğa neden olan “Kariyer Basamaklandırma” uygulaması iptal edilmiş, hizmet yılı ve objektif performans esaslarına dayalı olarak hazırlanan kriterlere göre yeni bir personel yasası hayata geçirilmiştir.
Ülkemizdeki azınlık okullarıyla ilgili mevzuat yeniden düzenlenmiştir. Evrensel hukuk kuralları ve insan hakları esas alınarak ve diğer ülkelerdeki soydaşlarımızın mevcut durumuyla karşılıklılık ilkesi çerçevesinde tüm vatandaşlarımızın eğitim hakları güvenceye alınmıştır.
Orta öğretim müfredatında yapılan değişikliklerle, okulların, öğrencileri üniversiteye tam olarak hazırlaması sağlanmıştır. Artık aileler çocuklarının geleceği için milyarlarca lirayı dershanelere yatırmak zorunda bırakılmamaktadır. Ayrıca gençlerimizin geleceği yalnız üç saatlik bir sınavla belirlenmemektedir. Yönlendirme eksenli bir orta öğretimden gelen öğrenciler, bilinçli tercihleri sayesinde yeteneklerini kullanabilecekleri mesleklere doğru yürüyebilmektedirler.
Tüm kamu kurumlarında olduğu gibi Milli Eğitim Bakanlığı’nda da sendikalarla tam bir uyum içerisinde çalışılmaktadır. Her türlü uygulama öncesi, komisyonlara davet edilen sendikaların görüşleri alınmakta, çalışanlar ve eğitim için en faydalı olan uygulamalar birlikte hayata geçirilmektedir. Her yıl iki defa toplanan Kurum İdari Kurulu Toplantılarında karşılıklı iyi niyet çerçevesinde bir araya gelinmekte ve alınan kararlar zamanında ve harfiyen uygulanmaktadır.
Öte yandan Başbakan sayın Recep Erdoğan, iktidara geldiğinde verdiği sözü tutarak kamu çalışanlarına grevli ve toplu sözleşmeli sendika hakkını veren yasal düzenlemeyi gerçekleştirmiştir.
Ülkemizdeki yaklaşık elli üniversitemiz, dünyanın ilk beş yüz üniversitesi içerisinde gururla yer almaktadır. Tabii ki, bu duruma gelinmesinde Milli Eğitim Bakanlığı’nın yüksek öğrenim politikasının çok belirleyici etkisi bulunmaktadır. Üniversitelerimiz, bağımsız ve özerk bir yapıya kavuşturulmuştur. Yürürlükten kaldırılan YÖK’ün yerine kurulan ve sadece bilimsel kriterleri esas alan üst kurulun çalışmaları sayesinde, üniversitelerimiz bir atılım içerisine girmiştir. Üniversitelerimizin artırılan kaynakları ve devlet imkanlarıyla yurt dışında bilimsel tecrübe kazanmış olan akademisyenlerimiz ile eğitim seviyesi yükseltilmiştir. Türk üniversitelerinin verdiği diplomalar artık, tüm dünyada bilimsel bir referans olarak kabul edilmektedir.
Vesselam, Başöğretmen Atatürk’ün gösterdiği hedef olan “Muasır medeniyetler seviyesine” eğitim alanında ulaşılmış bulunulmaktadır.
Başta Milli Eğitim Bakanı olmak üzere AKP Hükümetinin tüm yöneticilerine minnet ve şükranlarımızı sunuyoruz. İnanıyorum ki, tarih onlardan övgüyle söz edecektir.