Yapılan işin ilkeli,prensipli ve dürüst olarak yapılması hayatın her alanında olması gereken genel bir kuraldır. İnsanlar yaptıkları her işi en güzel şekilde ve etik kaygıları hiçbir zaman göz ardı etmeden yapmalıdırlar. Halkımız bunu ‘’yaptığı işi adam gibi yapmak’’ olarak nitelendirmektedir.Bu husus bütün alanlarda olduğu gibi sendikacılıkta da böyledir.Sendikalar da yaptıkları hak arama ve haksızlıklarla mücadele etme misyonunu en olumsuz şartlarda bile doğruluktan,dürüstlükten taviz vermeden ve mücadeleden yılmadan yapmalıdırlar.Yani hem işverenle ve işverenin yarattığı sorunlarla mücadele edilmeli, hem de rakip sendikalarla daha iyi hizmet ve daha iyi sendikacılık mücadelesi yapılmalıdır. Ama bu mücadele insanları dürüst ve ilkeli olmaktan alıkoymamalı,’’mücadele de her yol mübahtır’’ ilkesizliğine düşürmemelidir.Sırf kendi mensup olduğu sendikaya avantaj sağlamak amacıyla yalan,dolan,iftira ve tehditleri bir araç olarak benimseyenler çok büyük yanılgı içerisindedirler.Kısa vadede bu gayrı ahlaki yollarla sonuç aldıklarını düşünenler aslında kaybedenler olduklarını biraz daha uzun vadede göreceklerdir.Bu ilkesiz ve gayrı ahlaki mücadele tarzını benimseyenlerin kendilerine ve kurumlarına zarar verdikleri apaçık ortadadır.Fakat bunların verdikleri zarar sadece kendileri ve kurumlarıyla sınırlı kalmamaktadır.Bunlar aynı zamanda sendikacılık hareketine zarar vermektedirler.
Sendikacı kisvesi altında dolaşarak yalanın her türlüsünü yüzleri bile kızarmadan söyleyebilen bu sözde sendikacıların yalanları, sahte vaatleri ve sanal tehditleri boş çıkmaya mahkumdur.Zaten öyle de olmaktadır.İlkeli ve dürüst sendikacılığı her şeyin üzerinde gören çalışanlar, kendilerini bir süre kandıran bu insanları ilk fırsatta yalanlarıyla baş başa bırakmaktadırlar.
Bu ilkesizler ve bu yalan makinaları çalışanların nazarında zerre kadar itibarı olmayan kişilerdir.Bu nedenle bunlar öğretmenler odasının –bırakınız girmeyi-kapısından bile kolay kolay geçemezler.Çünkü oraya girdiklerinde sendikacılık adına söyleyebilecekleri bir şeyleri yoktur.Çünkü onlar hiçbir zaman gerçek anlamda sendika olamamışlar ve sendikacılık yapmamışlardır.Siyasi iktidarların yandaş ve yalakası olmayı tek sermayeleri bilmişler,arkalarını hükümetlere dayayarak ve bürokrasideki yandaşlarını yetki döneminde alanlara sürerek çalışanlar üzerinde baskı oluşturmuşlardır.Bu baskılara boyun eğmeyenleri tehditle yıldırmaya çalışmışlar tüm bunlara rağmen kendi ucube yapılarına üye olmayan çalışanları habersizce üye yapmışlar,onların rızası olmadan aidatlarını kesmişlerdir.Sanki yandaşı oldukları hükümetin desteği ile yetkiyi alırlarsa bir şeyler yapabileceklermiş gibi ortada dolaşan ve yetki almak için her yolu mübah gören bu sözde sendikacılara sormak lazım:’’ Siz varlığınızı ve hormonlu gücünüzü borçlu olduğunuz hükümetin karşısında söz söyleyebilir misiniz? Çalışanların haklı taleplerini toplu görüşme masasında yüksek sesle dile getirebilir misiniz?Bu talepler karşılanmayınca sokağa çıkıp,meydanlara inebilir misiniz?’’ Bunları yapamayacağınız gün gibi aşikar.Siz ancak toplu görüşme masasının otur deyince oturan,kalk deyince kalkan ve sus denilince susan uslu çocuğu olursunuz.Sendikacılık literatüründe sizin gibi yapıların adı ‘’sarı sendika’’dır.Bunu biliyorsunuz değil mi?
Ne kadar çabalarsanız çabalayın,hatta vekaleten görevlendirilmesini sağladığınız ve size diyet borcu olan milli eğitim müdürlerini,şube müdürlerini ve okul müdürlerini ellerine üyelik formu tutuşturarak alanlara sürseniz de, insanların hak ettikleri için yapılan atama ve yer değiştirmeleri onlara sizin bir lütfunuzmuş gibi sunma ahlaksızlığını ortaya koysanız da,Üyeniz olmaları için insanlara cenneti bile vaat etmeye kadar vardırdığınız ölçüsüzlüğe,Bilim adamı olmanın namusunu unutarak kendisini atayan zihniyete hizmet etme gönüllüsü rektörlerin haddini bilmezliklerine rağmen eğitim çalışanları her şeyi görüyor ve her şeyin farkında…Yani kim ‘’adam gibi’’sendikacılık yapıyor,kim sendikacılık adı altında şarlatanlık yapıyor.Kim çalışanlar adına mücadele ederken kim hiçbir şey yapmadığı halde ‘’kazanım hırsızlığı’’yaparak bir şeyler yapıyormuş gibi görünüyor.Herkes her şeyin farkında.İşte bu farkındalık yüzünden de sözde sendikanın eğitim çalışanları nazarında zerre kadar itibarı bulunmuyor.Öğretmenler odasına veya bir birime girdiklerinde herkes ya sözle ya da ortamı boşaltıp onları kendi kendileriyle baş başa bırakarak tepkilerini gösteriyorlar…İşte bu yüzden bu sözde sendikaların mensupları ancak yandaş idarecilerin odalarına çağırdıkları çalışanlara baskı oluşturarak üye kaydetme yoluna gitmektedirler.
Türk Eğitim Sen ise yıllardır yürüttüğü ilkeli ve kararlı mücadele ile ve şartlar ne olursa olsun’’ hep hakkı tutan ve yücelten’’ geleneği dolayısıyla eğitim çalışanlarının en çok itibar ettiği ve ‘’adam gibi sendika’’ olduğunu ispat etmiş bir sendikadır.Bu sadece üyelerince değil başka sendikaların üyelerince de kabul ve itiraf edilen bir durumdur.Ne mutlu’’ adam gibi sendika’’ Türk Eğitim Sen’in üyesi olanlara…