Ana SayfaKöşe YazılarıM. Yaşar ŞAHİNDOĞANÖĞRETMENLER GÜNÜNE DOĞRU; ÖĞRETMENEVLERİ GERÇEĞİ...

ÖĞRETMENLER GÜNÜNE DOĞRU; ÖĞRETMENEVLERİ GERÇEĞİ…

Yine bir öğretmenler günü  arifesindeyiz. Yıl boyunca öğretmenleri aşağılayan ve onlara her türlü haksız uygulamayı reva gören yöneticilerimizin;” Öğretmenlerimiz çok önemli insanlardır.” “Biz onları çok severiz.” “ Öğretmenlik peygamber mesleğidir. “ “Öğretmenine değer vermeyen bir toplum gelişemez” ”Öğretmenlerimiz için ne yapsak azdır.” gibi söylemlerini yine defalarca duyacağız. Bunları söyleyen siyasi büyüklerimiz daha bu yılın başında ek ödeme  kararnamesi düzenlerken öğretmenlerimizi yok saymışlardı .Öğretmenleri  şahsiyet kazandırılması gereken insanlar olarak görüp, onlara şahsiyet kazandırma çalışmalarından bahsetmişlerdi. Yine Sayın Başbakanımız veciz konuşmalarının birinde “Öğretmenler haftada  15 saat çalışıyor” diyerek öğretmenleri “ az çalışan ancak yüksek maaş isteyen insanlar” olarak gördüğünü dolaylı olarak  ifade etmiş, bu şekilde- güya- öğretmenleri ek ödemeden yararlandırmamalarını gerekçelendirmişti. Öğretmenleri sevmediği üyelerinin zaman zaman yaptığı açıklamalarla iyice ortaya çıkan siyasi iradenin , öğretmenler  aleyhine, pek  çok uygulamalarına şahit oluyoruz . Bu uygulamalara bakınca insan ister istemez düşünüyor;” bu zatlar, yetişmelerinde öğretmenlerin emeği olduğunu nasıl unutabiliyorlar” diye.

Hatırlayın, en temel insan haklarına aykırı olan ve önce 4/c daha sonra da 4/b şeklinde uygulamaya konan sözleşmeli kölelik düzeni de şu andaki siyasi iktidarın devr-i iktidarında ortaya çıkmıştı. Etkili ve kararlı mücadelemiz sonucunda en azından MEB’de kaldırılan 4/b statüsündeki istihdam ,diğer bazı kurumlarda devam ettiriliyor .Yine MEB’de, maalesef, 4/c statüsündeki istihdam varlığını korumaya devam ediyor. Bu kölelik sisteminin  bir an önce bitirilmesi için mücadele ediyoruz. Bu arkadaşlarımız da kadrolu istihdama ve iş güvenceli istihdama geçirilinceye kadar bu mücadeleyi bırakmayacağız.

Son dönemde yaşanan öğretmen aleyhtarı uygulamaların bir başka örneği de öğretmenevleri konusunda yaşanmaktadır. Eğitimin her alanına tüccar mantığı ile yaklaşan Bakanlık bu yaklaşımını öğretmenevleriyle ilgili olarak da sürdürmektedir. Eğitim çalışanlarının sosyal ihtiyaçlarının karşılanması açısından son derece önemli bir yere sahip olan öğretmenevleri basit kar-zarar mantığı ile değerlendirilmekte ve kar etmediği gerekçesi ile bir kısım öğretmenevleri kapatılmaktadır.

Öğretmenevleri Aralık 2005 tarih 2579 sayılı Tebliğler Dergisinde yayınlanan Millî Eğitim Bakanlığı Öğretmen Evleri, Öğretmen Evi ve Akşam Sanat Okulları, Öğretmen Lokalleri ve Sosyal Tesisler Yönetmeliğine göre faaliyet göstermektedir. Aynı yönetmelikteki tanımlar bölümünde öğretmenevleri   “Asıl fonksiyonları üyelerin konaklama ihtiyaçlarının karşılanmasına ve otelcilik-turizm sektöründe ihtiyaç duyulan eğitilmiş ara eleman gücünün yetiştirilmesine katkı sağlamak olan ve bu hizmetlerin yanında üyelerin yeme-içme, dinlenme ve eğlenme ihtiyaçları için yardımcı ve tamamlayıcı birimleri bünyesinde bulundurabilen en az 10 yatak kapasitesi bulunan kurumları’’ şeklinde tanımlanmıştır.

Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere öğretmenevleri üyelerin yani eğitim çalışanlarının konaklama, yeme-içme, dinlenme ve eğlenme ihtiyaçlarını karşılamak için kurulmuş kuruluşlardır. Bu kuruluşların kapatılması için bu ihtiyaçların ortadan kalkması gerekir. Peki bu ihtiyaç ortadan kalkmış mıdır? Elbette ki,  hayır. Öğretmenlerin bu ihtiyaçları ortadan kalkmadan öğretmenevlerini kapatmak, bu ihtiyaçlara kulak tıkamak ve görmezden gelmek anlamına gelir .Oysa sosyal devlet milletin fertlerinin sosyal ihtiyaçlarını da karşılayan devlettir. Bazen zarar etmek pahasına da olsa bu, bir zorunluluktur.

Öğretmenevleri özellikle yeterince kalkınmamış ve zorunlu hizmet bölgesi olan illerde ve bu illerin ilçelerinde çok önemli işlev yerine getirmektedir.Sosyal hayatın olmadığı veya kısıtlı olduğu bu yerlerde öğretmenevleri, eğitim çalışanları açısından, bir nefes alma mekanıdır. Hiç barınma imkanı bulunmayan, ya da barınma imkanı olsa bile yeterince güvenlikli olmayan yerleşim merkezlerindeki öğretmenevleri o yerleşim yerine atanan ve orada görev yapan öğretmenlerimizin hem güvenlikli barınma ihtiyaçlarını karşılamakta hem de onlara az da olsa sosyal bir yaşam imkanı vermektedir. Bu bölgelerde görev yapan öğretmenlerimiz gerçekten çok zor şartlarda hayatlarını devam ettirmekte ve büyük mahrumiyetler  içerisinde görevlerini yerine getirmektedirler. Bu bölgelerde mahrumiyet o kadar ileri boyutlardadır ki;  su yoktur, internet yoktur ve yeterli beslenme  imkanları bile sınırlıdır. Öğretmenevleri bu yerlerde çalışan öğretmenler için , rahatlıkla banyo yapılabilecek, uygun şartlarda konaklama ve yeme-içme imkanı veren aynı zamanda diğer öğretmenlerle bir arada bulunma ve iletişim imkanı sağlayan yerlerdir. Hiç o bölgelerde ve o şartlarda yaşamayan , öğretmenevlerinin o bölgelerdeki fonksiyonundan  ve gerekliliğinden bihaber MEB üst düzey yönetiminin, öğretmenevlerinin bir kısmını kapatmaya uğraşması son derece yanlış bir tutumdur. MEB bu tavrından vazgeçmeli ve kapatmak yerine öğretmenevlerinin daha da geliştirilmesi ve öğretmenlik meslek onuruna yakışır mekanlar haline getirilmesi için çaba harcamalıdır.

 

Son Haberler

TÜRK’ÜN MEVCUDİYETİ 30 AĞUSTOS’LA TARİHE MÜHÜRLENDİ

Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan’ın, 30 Ağustos Zafer Bayramı ile ilgili yaptığı basın...

GENEL BAŞKANIMIZDAN MHP GENEL BAŞKANI SAYIN DEVLET BAHÇELİ’YE ZİYARET

Genel Başkanımız Talip Geylan, 28.08.2024 tarihinde MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’yi ziyaret ederek, eğitimin ve eğitim çalışanlarının gündemine dair bilgilendirmelerde bulundu.

ÜCRETLİ KÖLELİK UYGULAMASINA SON VERİLMELİ!

Genel Başkanımız Talip Geylan, eğitim sisteminin en büyük sorunlarından birisinin ücretli öğretmenlik uygulaması olduğunu söyleyerek, "Korkarım ki, geçen yıl 80 bine ulaşmış olan ücretli öğretmen sayısı, bu öğretim yılında 100 binlere dayanacaktır."dedi.

ÖĞRETMENLERİMİZ NEDEN HALA GÖREVE BAŞLATILMADI?

Genel Başkanımız Talip Geylan, öğretmen atamalarının gecikmiş olmasını açılan davalara bağlamanın haksızlık olduğunu belirterek, “Danıştay’ın kararından hiçbir şekilde etkilenmeyecek şekilde 20 bin öğretmenimizi daha fazla bekletmeden öğrencileriyle buluşturmanın en makul yolu, mülakata giren tüm adaylara KPSS puanı ölçüsünde sözlü puanı vermektir.” dedi