Ana SayfaKöşe YazılarıM. Yaşar ŞAHİNDOĞANMEB’İN MÜLAKATLARINA YARGI NASIL BAKIYOR ?

MEB’İN MÜLAKATLARINA YARGI NASIL BAKIYOR ?

Hepimizin bildiği gibi son dönemlerde MEB mevzuatında sık sık değişiklikler yapılıyor. Daha önce uzun mücadeleler ve hukuki yaptırımlar sonucu büyük ölçüde objektif ve herkesin kabul edebileceği bir seviyeye getirilen MEB mevzuatı tekrar tekrar değiştiriliyor. Mevzuatlar hiçbir  zaman değiştirilemez  metinler değildir. Yeni ortaya çıkan ihtiyaçlara göre ya da uygulamadaki aksaklıklara göre bir değişiklik yapılmasına kimsenin itirazı olamaz. Hatta bu durum makul de karşılanır. Ancak MEB tarafından yapılan mevzuattaki değişikliklerin böylesine masum ve kabul edilebilir değişiklikler olmadığını da görmek lazımdır.

MEB’in yaptığı bu değişikliklere genel olarak baktığımızda özellikle her değişiklikte karşımıza çıkan en önemli husus mülakatı ya da sözlü sınavı ön plana çıkaran değişikliklerdir. Türkiye’de mülakatın ne anlama geldiğini, nasıl uygulandığını bilmeyen hiç kimse bulunmamaktadır. Mülakatın Türkiye’deki uygulaması; torpili olanın, yandaş olanın bilgi ve yeteneğine bakılmaksızın kayırılması, ancak yandaş olmayanın torpilli olmayanın ne kadar liyakatli olursa olsun engellenmesidir. Hal böyle iken MEB’in bu yönetmelik değişikleriyle mülakatı ön plana çıkarmasında bir hayır aramak ve iyi niyet ummak mümkün değildir.

Bakanlık, yurt dışına görevlendirilecek öğretmenlerin seçimi, okul ve kurum müdürlüğüne atama, il ve ilçe şube müdürlüklerine atama gibi daha önce objektif bir yazılı sınavla yapılan atamaları ya tamamen mülakata bağlı hale getirmekte, ya da yazılıdan ziyade mülakatın belirleyici olduğu bir şekle sokmaya çalışmaktadır. Her düzenleme ile birlikte açılan davalara ve suratına peş peşe inen yargı tokatlarına rağmen, MEB’in mülakatı tek belirleyici hale getirme konusunda bu ısrarını anlamak mümkün değildir. MEB, ne pahasına olursa olsun çapsız da olsa, liyakatsiz de olsa yandaşı atamak istemektedir. Sanki objektif yapılmış bir yazılı sınavla bu atamalar gerçekleşse kazananlar farklı insanlar mı olacaktır? Yine bu kurumun mensupları, bu kurumun öğretmenleridir onlar da.  Sırf yandaş olmayı kabul etmediler diye insanların haklarını ellerinden almak ve onları ötekileştirmek, eğitim sistemimizi dinamitlemek ve eğitim camiasındaki  huzuru sabote etmek demektir.

MEB’in mülakatı belirleyici hale getiren düzenlemeleri defalarca yargıdan dönmüş, ancak MEB, mülakatı belirleyici yapma konusundaki ısrarını sürdürmektedir.

2011 yılı Yurt Dışında (Almanca ve Fransızca Konuşulan Avrupa Ülkeleri ile Afganistan’da) Görevlendirilecek Öğretmenlerin Temsil Yeteneği Mülakatı Kılavuzunun 1.2. Başvuru ve Görevlendirme Şartları başlıklı maddesinin (I) bendinde yer alan "Sınav başvurusunun son günü itibarıyla 45 yaşından gün almamış olmak." ibaresi ile Temsil Yeteneği Mülakatı başlıklı 2. bölümünün iptali için sendikamızın açtığı davada Danıştay İkinci Daire  2011/10527 esas no’lu kararı ile “ Bakanlıklar arası Ortak Kültür Komisyonunun Çalışma Esas ve Usulleri ile Bu Komisyon Tarafından Yurtdışında Görevlendirilecek Personelin Nitelikleri ile Hak ve Yükümlülüklerinin Belirlenmesine İlişkin 05.06.2003 günlü, 2003/5753 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’nın 7. maddesinin (j) bendinde ve dava konusu Kılavuzun dayanağı  Bakanlıklar arası Ortak Kültür Komisyonu’nun 16.9.2011 günlü, 83 sayılı kararında yapılacak sınavlarda başarılı olmak koşulu düzenlenmiş olmasına karşın Kılavuzda sadece temsil yeteneği mülakatı yapılması öngörülmektedir. Objektif olarak kriterleri önceden  belirlenmiş ve tüm adaylara eşit koşullarda uygulanan mesleki yeterlik sınavı sonucunda başarılı olan adayların temsil yeteneği mülakatına alınarak yurt dışına gönderilecek öğretmenlerin belirlenmesi gerekirken tek başına temsil yeteneği mülakatı yapılmasının öngörülmesinde hukuka uyarlık görülmemiştir.”şeklinde karar vererek söz konusu kılavuz maddesinin yürütmesini durdurmuştur.

31.8.2013   tarihli  Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Esaslarına Dair Genel Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına İlişkin Yönetmeliğin sözlü sınavla ilgili hükmüne ilişkin açılan davada Danıştay Beşinci Daire 2013/8367 Esas nolu kararını vermiştir.Kararda “ Sözlü sınav, yazılı sınavı tamamlayıcı nitelikte, bilgi ve liyakati ölçmek, adayın mesleğe uygun yeteneğe ve kültürel birikime sahip olup olmadığını belirlemek amacıyla yapılmaktadır. Bu çerçevede, sözlü sınavın temel amacı, yazılı sınav yapılmak suretiyle nesnel bir biçimde tespit edilenler arasından en başarılı adaydan başlayarak en uygun olanların seçilmesidir.

Diğer tüm idari işlemlerin yargısal denetiminde olduğu gibi sözlü sınavın da yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden yargısal denetiminin yapılabilmesi esas olmalıdır.

Bu nedenle, dava konusu Yönetmeliğin 9. maddesi ile aynı Yönetmeliğe "Başarı sıralaması" başlığı ile eklenen 12/B maddesinin 1. fıkrası hükmünde geçen "sözlü sınav" ibaresi, yazılı sınavı tamamlayıcı nitelikte olması gereken sözlü sınavın, seçimin tek belirleyicisi olarak düzenlenmesi, bu haliyle somut olarak değerlendirilebilecek ve adaylar arasında objektifliği sağlayabilecek nesnel bir değerlendirme ölçütü olan yazılı sınavdaki başarı puanının değerlendirme dışı bırakılarak, başarı sıralamasının yalnızca başarı kriterleri daha muğlak sözlü sınav sonuçlarına göre oluşturulması, Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen Hukuk Devleti ilkesiyle bağdaşmayacak şekilde etkin yargısal denetiminin yapılmasının engellenmesi nedeniyle hukuka aykırıdır” denilerek Hükümete adeta bir hukuk dersi verilmiş,sözlü sınavın yazılı sınavı tamamlayıcı mahiyette olması gerektiğini vurgulayarak ve yönetmeliğin ilgili hükümlerinin yürütmesi durdurulmuştur.

MEB’in mülakatı belirleyici hale getiren ve bunun tamamen kayırma amaçlı kullanımına ilişkin alınmış önemli bir karar da 04.08.2013 tarih ve 28728 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumu Yöneticileri Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğincc yapılan 2013 yılı sınava dayalı Sivas İli, Münhal Okul Müdürlüğü ataması için yapılan 03.09.2013 tarihli mülakat sınavı ile ilgili olarak üyemiz Şemsettin SUNGUR’un açtığı davada Sivas İdare Mahkemesinin 2013/1606  esas nolu yürütmeyi durdurma  kararıdır.Söz konusu kararda Sivas İdare Mahkemesi “Bilindiği üzere idarecilik görevi verilecek kamu personelinin seçiminde salt yazılı sınav yapılabileceği gibi. yazılı sınav yanında, meslek bilgisi ile beraber mesleki ehliyete yönelik diğer özel niteliklere de sahip olunup olunmadığının tespiti açısından tamamlayıcı nitelikte mülakat yapılması da mümkündür.

Mülakat sınavında başarısız sayılma işleminin, diğer tüm idari işlemlerin yargısal denetiminde olduğu gibi yetki, şekil, sebep, konu ve maksat olmak üzere işlemin tüm unsurları yönünden yargısal denetiminin yapılması esas olmalıdır. İdari işlemin yetki, şekil gibi salt usule ilişkin unsurları ile sınırlı olmak üzere yapılan bir yargısal denetimin, hukuk devleti ilkesinin sağladığı güvenceyi temin etmeyeceği açıktır.

Nitekim 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinin (l/a) bendi gereğince iptal davalarında, idari işlemlerin yetki, şekil, sebep, konu ve maksat unsurları yönünden yargısal denetime tabi tutulması zorunlu bulunmaktadır.

Dolayısıyla mülakat sınavında başarısız sayılma işleminin yargısal denetimini sağlayacak altyapının tüm unsurlarıyla oluşturulmasını sağlamak hukuka bağlı idarenin görevidir. Yukarıda da belirtildiği Özere hukuk devleti ilkesi, idarenin, yargısal denetim yapılmasını ortadan kaldıracak. İmkansız kılacak ya da güçleştirecek şekilde bir idari işlem tesis etmesine izin vermemektedir.

Okul müdürlüğü kadrolarına atama yapmak amacıyla gerçekleştirilen sınavın bir aşamasını oluşturan dava konusu mülakat sınavı incelendiğinde; davalı idarece sözlü sınav ve değerlendirme komisyon kararı alındığı ve komisyon üyelerince de tutanaklar düzenlendiği. ancak bu rapor ve tutanakların hukuk devleti ilkesi gereği objektif bir değerlendirme yapmaya imkan sunacak nitelikte olmadığı, zira mülakat sınavının hukuka uygunluk denetiminin Anayasanın 125. maddesinde ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinde belirlenen hukuki sınırlar içinde yapılabilmesi için davalı idarece, mülakat komisyonu üyelerinin her biri tarafından değerlendirme yapılarak tutanağa bağlanmış soruların ve davacı tarafından verilen yanıtlarının neler olduğunun, bu yanıtlara komisyon üyelerince takdir edilen notun gerekçeleriyle ortaya konulması gerekirken konulmadığı görülmektedir.

Bu durumda, tüm unsurları itibariyle yargısal denetimin yapılabilmesi ve hukuk devleti ilkesinin temini açısından; mülakat komisyonu üyelerinin her biri tarafından değerlendirme yapılarak tutanağa bağlanmış soruların ve yanıtlarının neler olduğunun, bu yanıtlara komisyon üyelerince takdir edilen notun gerekçeleriyle ortaya konulmamış olması nedeniyle davacıya mülakat sınavında. 53,0156 puan verme işleminde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.” diyerek keyfi mülakat uygulaması sonucu tesis edilen işlemin yürütmesini durdurmuştur.

MEB’in mülakatı belirleyici hale getiren ve uygulamada istediğini mülakat yoluyla öne geçirip,istemediğini geri plana iten mevzuata dayalı işlemlerine karşı  yargıdan gelen reddiyelerin son örneği  Kırıkkale’den gelmiştir. Şubemizce genel merkezimizin verdiği yetkiye istinaden Kırıkkale ilindeki haksız mülakat uygulamalarının iptali istemiyle açılan davada Kırıkkale İdare Mahkemesi  2013/581 Esas nolu dosyada  2014/117 nolu kararıyla MEB’e idari yargı tarafından adeta yeni bir hukuk dersi de Kırıkkale’den verilmiştir.Söz Konusu kararda şöyle denilmektedir. “Bu verilerin değerlendirilmesinden, dava konusu sözlü sınava katılan 20 adaydan yazılı sınav notları yüksek olan 8 adaya sözlü sınavda düşük not takdir edildiği, yazılı sınav puanı düşük olan 4 adaya ise sözlü sınavda yüksek notlar takdir edildiği, yazılı sınav notu yüksek olan bazı adaylara sözlü sınavda değerlendirme yapılan alanlar içerisinde yazılı sınav bilgilerine en yakın ölçüm yapılabilecek olan alanlarda ya çok düşük not ya da hiç not takdiri yapılmadığı, adayların tamamın yazılı sınav notlan ile sözlü sınav notlarının uyumsuz olduğu ve iki sınav notu arasında en yakın puan farkı olan adayda 10 puan civarında fark bulunduğu, tüm adaylar içerisinde yazılı sınav notlarında en düşük puan 71,717 olduğu halde sınava katılan bazı adaylara yazılı sınav bilgilerine en yakın ölçüm yapılabilecek olan alanlarda 0 (sıfır) puan takdir edildiği, tüm adaylar içerisinde yazılı sınav notlarında en yüksek puan 89,899 olduğu halde iki adaya bütün alanlarda tam puan (100 puan) verildiği, yazılı sınavda en yüksek puan alan iki adaya çok düşük puan (birine 50. diğerine 34 puan), yazılı sınavda en düşük alan adaya ise çok yüksek puan (90 puan) not takdir edildiği, sözlü sınavda görev yapan 5 komisyon üyesince takdir olunan notların adaylara göre değişmekle birlikte aynı adaya neredeyse birbiri ile aynı notlar olduğu, diğer taraftan dava konusu sözlü sınava katılan adayların genel kültür, mevzuat ve uzmanlık düzeyinin değerlendirilebilmesi amacıyla zarf çekmek suretiyle sorulmuş olan sorulara hangi cevapları verdiklerinin de davalı idare tarafından dosyaya sunulmadığı gibi davacı sendika tarafından, mülakat komisyonunda yer alan üyeler ile mülakatta yüksek ve 100 tam puan verilerek müdür kadrolarına atanan kişilerin aynı sendika üyeleri olduğunun iddia edildiği halde bu iddiaya ilişkin veriler ile bilgi ve belgeler elinde bulunan davalı idare tarafından bu iddianın aksini ispatlayacak veya bu iddiayı aydınlatacak herhangi bir bilgi ve belgenin de dosyaya sunulmadığı görülmektedir.

Bu durumda, dava konusu sözlü sınavı yapan komisyon üyelerinin her biri tarafından sözlü sınava katılan adaylara sorulan sorulara adayların vermiş oldukları cevapların ne olduğu ve bu cevaplara ilişkin takdir edilen notların gerekçeleriyle ortaya konulamadığı, diğer taraftan davranış ve düşüncelere ilişkin bilgi edinme amacıyla bir kişiyle yapılan sorulu cevaplı görüşme olan mülakatın, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okullarda münhal bulunan müdür kadrolarına atama yapılması için yapılmış olan yazılı sınavı tamamlayıcı nitelikte olduğu halde bu sınavda adaylara takdir olunan notlar ile adayların yazılı sınavlarında almış oldukları notlar arasındaki büyük farklılıklar nedeniyle iki sınavdan aldıkları notların ortalamasından oluşan ve müdür kadrolarına atamalarda belirleyici olan toplam puanlarını düşürmek suretiyle önemli sayıdaki adayın yazılı sınavlardaki başarılarını etkisizleştirme sonucuna yolaçtığı, sözlü sınava katılan adayların yazılı sınavdan almış olduğu not ve yazılı sınav konuları ile sözlü sınavındaki ortak alanlarda adaylara takdir edilen notlar arasındaki yukarıda bahsedilen uyumsuzluk ve çelişkilerin önemli oranda olduğu ve bu tutarsızlıkların mantığa ve hayatın olağan akışına uygun olmadığı halde davalı idare tarafından yapılan savunmada ve dava dosyasına sunulan bilgi ve belgelerde de söz konusu tutarsızlık ve çelişkilerin makul ve mantıklı bir açıklamasının yer almadığı görüldüğünden, dava konusu sözlü sınavına katılan adaylar hakkında yapılan değerlendirmelerin objektif ve sağlıklı bir şekilde yapılmadığı ve bu sınav sonucunda sınava katılan adaylar hakkında not takdiri yönünde tesis olunan dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.”

Örneklerle ortaya koyduğumuz üzere İdari Yargı mülakatın, yazılı sınavın tamamlayıcısı olması gerektiğini düşünmekte, mevzuattaki haliyle kontrol edilebilir, objektifliği sağlanabilir ve hakkaniyetli bir sistem olarak düzenlenmediği ve uygulanmadığı gerekçesiyle yürütmesini durdurmakta ve iptali yönünde kararlar vermektedir. Bu kararlar ışığında MEB artık mülakatı belirleyici yapma ısrarından vazgeçmeli, daha objektif  ve kabul edilebilir bir sistem oluşturmalıdır.

Son Haberler

TÜRK’ÜN MEVCUDİYETİ 30 AĞUSTOS’LA TARİHE MÜHÜRLENDİ

Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan’ın, 30 Ağustos Zafer Bayramı ile ilgili yaptığı basın...

GENEL BAŞKANIMIZDAN MHP GENEL BAŞKANI SAYIN DEVLET BAHÇELİ’YE ZİYARET

Genel Başkanımız Talip Geylan, 28.08.2024 tarihinde MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’yi ziyaret ederek, eğitimin ve eğitim çalışanlarının gündemine dair bilgilendirmelerde bulundu.

ÜCRETLİ KÖLELİK UYGULAMASINA SON VERİLMELİ!

Genel Başkanımız Talip Geylan, eğitim sisteminin en büyük sorunlarından birisinin ücretli öğretmenlik uygulaması olduğunu söyleyerek, "Korkarım ki, geçen yıl 80 bine ulaşmış olan ücretli öğretmen sayısı, bu öğretim yılında 100 binlere dayanacaktır."dedi.

ÖĞRETMENLERİMİZ NEDEN HALA GÖREVE BAŞLATILMADI?

Genel Başkanımız Talip Geylan, öğretmen atamalarının gecikmiş olmasını açılan davalara bağlamanın haksızlık olduğunu belirterek, “Danıştay’ın kararından hiçbir şekilde etkilenmeyecek şekilde 20 bin öğretmenimizi daha fazla bekletmeden öğrencileriyle buluşturmanın en makul yolu, mülakata giren tüm adaylara KPSS puanı ölçüsünde sözlü puanı vermektir.” dedi