Türk Eğitim-Sen Gönülleri Birleşenler Büyük Türkiye Buluşması İlçe Temsilcileri Eğitim ve İstişare Toplantısı 3-6 Ocak 2019 tarihleri arasında Antalya’da yapıldı. Toplantıya Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyeleri ve İlçe Temsilcileri katıldı. TÜRKAV Genel Başkanı Ebubekir Korkmaz da programa iştirak etti.
Fırat’ın doğusuna yapılacak harekâtı da şeksiz, şüphesiz, amasız destekliyoruz.
Toplantı saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. TÜRKAV Genel Başkanı Ebubekir Korkmaz’ın konuşmasının ardından kürsüye gelen Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, Fırat’ın doğusuna yapılacak harekâtı desteklediklerini bildirdi. Geylan, “Fırat Kalkanı, Zeytindalı Harekâtı’nda olduğu gibi, Fırat’ın doğusuna yapılacak harekâtı da şeksiz, şüphesiz, amasız destekliyoruz. Devletimizi yönetenlerden istirhamımız; milletimizin birliğine kast eden terör unsurları ortadan kaldırılana dek bu operasyonların sürmesidir.” dedi.
Üye sayımızı artırırken kimseyi tehdit etmedik, kimseye vaatte bulunmadık.
Geylan, Türk Eğitim-Sen teşkilatının çok başarılı olduğuna dikkat çekerek, şunları söyledi: “Sizlerin sayesinde yıllardır muhteşem bir başarıya imza attık. Öncelikle son 15 yılda Allah korkusu olmayan, kuldan utanmayan şımarık bir düzenle muhatap olduk. 2002 yılında üye sayımız 125 bin 863 idi. 2018 mutabakatında üye sayımız 201 bin 475’tir. Yani üye sayımız 15 yılda yaklaşık 100 bin arttı. Emekli olanları, istifa edenleri, kamudan ayrılanları da hesaba kattığımız zaman yaklaşık 100 bin artış sağlayabilmemiz için en az 300 bin yeni üye kaydetmemiz gerekir. Üstelik üye sayımızı artırırken kimseyi tehdit etmedik, kimseye vaatte bulunmadık. Sadece işimizi adam gibi yaptık. Bu, her babayiğidin harcı değildir. Sizlerle gurur duyuyoruz. Lütfen siz de kendinizle gurur duyunuz. Ancak Türkiye sevdalıları böyle bir başarıyı elde edebilirdi.”
Türkiye Kamu Sen’in o masaya oturmasını engellemek kimsenin hakkı değil, hele ki bu sarı sendikanın hiç haddi değil.
Malum konfederasyon başkanının, “Nasıl muhalefetteki siyasi parti masaya oturamıyorsa, yetkili olmayan konfederasyon ve sendikalar da masayı dışarıdan takip etmeli fakat masada koltuk işgal etmemelidir” sözüne de sert tepki gösterdi. “Bunların demokrasi anlayışı arazlı” diyen Geylan, sözlerini şöyle sürdürdü: “ İktidar partisi, ‘Ey muhalefet partileri, biz en çok oyu aldık. Dolayısıyla siz genel kurula katılmayın, TBMM’de oluşturulan kurul ve komisyonlara dahil olmayın’ diyebilir mi? Ayrıca neden rahatsız oluyorsunuz? Aslında toplu pazarlık masasında çalışanların daha güçlü olmasından işverenlerin rahatsız olması lazım. Ama gariptir Hükümetten çıt yok, Malum-Sen Başkanı feveran ediyor.
Türkiye Kamu-Sen’in o masada imza yetkisi yok, itiraz hakkı yok. Türkiye Kamu-Sen adeta bir gözlemci misyonuyla toplu sözleşme masasında oturuyor. Bundan bile rahatsız oluyorlar. Bunun nedenini anlamak için geçtiğimiz toplu sözleşme süreçlerinde yaşananlara bakmak yeterlidir. Hatırlarsanız, 2012 yılında güya masayı terk ettiler. Konu Kamu Çalışanları Hakem Kurulu’na taşındı. O dönemde Memur Sen adına KGHK’a katılan akademisyen üye, Hükümetin getirdiği öneriye aynen imza attı. 2013 yılında 30 günde bitirilecek süreç, 3 oturumda yani bir hafta içinde tamamlandı ve 2014 yılı artışı olarak 123 TL’ye imza attılar. 123 TL’nin ortalama memur maaşındaki yüzdelik karşılığı yüzde 5.2 idi. 2014 yılı sonu itibari ile enflasyon yüzde 8.17 oldu. Bu çok bilmiş sendika enflasyon farkına toplu sözleşmede yer vermediği için kamu çalışanları o yıl enflasyon farkı alamadı. Yüzde 2.97 oranında enflasyon karşısında maaşlarımız ezildi. Yine hesap bilmez bu konfederasyonun marifetiyle 2015 yılında yüzde 1.8 daha az enflasyon farkı aldık. 2018 yılı için ise yüzde 4+3.5 olarak yüzde 7.5 zam aldık. Önce ‘4+3’e imza atmayız’ dediler, sonra yukarı mahalleden bir telefon geldi ve yüzde 7.5 oranına imza attılar. Toplu sözleşmelerde Türkiye Kamu Sen o masada olmasaydı, ellerindeki medya gücü ile propaganda bombardımanı ile allayıp pullayıp, bu tarihi hezimeti kamu çalışanlarına “Tarihi Başarı” olarak kabul ettireceklerdi. Ama Türkiye Kamu-Sen gerçekleri kamuoyuna anlattı.
Son olarak 2018 yılı enflasyon oranı yüzde 20.3 oldu. Aldığımız maaş zammı ise yüzde 7.5. Yani maaş zammının üç katı oranında enflasyon gerçekleşti. Dolayısıyla Türkiye Kamu Sen’in toplu sözleşme masasında olması çok önemlidir. Bunlar, yaşanan rezaletin, kirli pazarlıklarının ifşa olmasını istemiyorlar.
Üstelik Türkiye Kamu Sen, toplu sözleşme masasına 4688 sayılı kanunun 29. Maddesinin vermiş olduğu yetki ve 400 bini aşkın üyesinden almış olduğu güç ile oturuyor. Türkiye Kamu Sen’in o masaya oturmasını engellemek kimsenin hakkı değil, hele ki bu sarı sendikanın hiç haddi değil.”
2019 yılı maaş zammı, 2019 yıl sonu itibariyle hedeflenen yüzde 16.5’a sabitlenmelidir.
Türkiye Kamu-Sen’in ek zam talebini yineleyen Geylan, 2019 yılı maaş zammının güncellenmesini istedi. Geylan, “2017 yılında yapılan toplu sözleşmede kamu çalışanlarının 2018 ve 2019 yılı maaş artış oranları 2018 ve 2019 yıllarında hedeflenen enflasyona göre belirlendi. 2019 yılı için memur maaşlarına yüzde 4+5 zam yapılacak. Şimdi Hazine ve Maliye Bakanlığı 2018 ve 2019 yılı enflasyon hedefini güncelledi. Hükümetin güncellediği enflasyon hedefi 2019 yılı için yüzde 16.5’dir. Gelinen noktada Hükümet 2018 ve 2019 enflasyon hedefini güncellediğine göre, 2019 için yapılacak olan yüzde 9’luk maaş zammı da bu doğrultuda güncellenmeli, en azından 2019 yıl sonu itibariyle hedeflenen yüzde 16.5’a sabitlenmelidir” diye konuştu.
Vergi dilimleri yeniden güncellenmelidir.
Vergi dilimleri ile ilgili de açıklama yapan Geylan, “Yılın ikinci ayı itibariyle vergi dilimi nedeniyle maaş zammı kuş oluyor. Kasım ayı itibariyle memurların tamamı vergi diliminde sınıf atladı. Bir öğretmenin verdiği vergi 265,35 TL’den 432,04 TL’ye çıktı, dolayısıyla kaybı 166.69 TL oldu. Bir memurun verdiği vergi 237,5 TL’den, 343, 4 TL’ye yükseldi, kaybı 106.35 TL oldu. Bir hizmetli de 2018 yılı Ocak ayında 217,15 TL vergi verirken, Kasım ayında bu rakam 314,50 TL’ye yükseldi, dolayısıyla kaybı 97,42 oldu. Türkiye Kamu-Sen olarak vergi dilimlerinin yeniden güncellenmesini ve tüm kamu çalışanların vergi oranlarının yüzde 15’e sabitlenmesini ya da bu yapılamazsa vergi matrahının yükseltilmesini istiyoruz” dedi.
Ek gösterge sözü yerine getirilmelidir.
“Ek gösterge sözünün yerine getirilmesini isteyen Geylan, “Öte yandan tüm kamu çalışanlarının ek göstergelerinin düzenlemesini ve ek göstergeden yararlanamayan yardımcı hizmetler sınıfında çalışanların da bu imkândan faydalanmasını talep ediyoruz” dedi.
TED Başkanı Selçuk Pehlivanoğlu’nun ek göstergeye karşı olduğuna yönelik sözlerini de eleştiren Geylan, “Öğretmenlerin ek göstergeleri 3600’e çıkarıldığında, emekli maaşlarında ortalama 600 TL emekli ikramiyesine de ortalama 20 bin TL artış olacaktır. Tabi bunların tuzu kuru. 3600 ek göstergeye elbette karşı çıkar. Öte yandan Pehlivanoğlu Cumhurbaşkanlığı makamında oluşturulmuş bir kurulun üyesi. Sayın Cumhurbaşkanı ise ‘İkinci 100 günlük eylem planında 3600 ek gösterge vereceğiz’ diyor. Selçuk Pehlivanoğlu’na sesleniyorum: ‘Politikasını beğenmediğin Cumhurbaşkanlığı makamındaki kurulun üyesisin. Görüşlerinde samimi ve ısrarcı isen ya o kurul üyeliğinden istifa et ya da kamu çalışanlarında özür dile!’ ” dedi.
Şubat’ta 40 bin ilave atama talep ediyoruz.
2019 yılında 20 bin öğretmen ataması yapılacağına dikkat çeken Geylan, bu atama sayısının yetersiz olduğunu vurguladı. Türk Eğitim-Sen’in yaptığı araştırmaya göre 55 ilde 100 binin üzerinde norm kadro açığı olduğunu, 64 ilde 76 bin 305 ücretli öğretmen çalıştırıldığını, 400 binin üzerinde öğretmenin atama beklediğini belirterek, Şubat ayında 40 bin ilave atama talep etti. Ücretli öğretmenlerin 9 bin 653’ünün iki yıllık meslek yüksekokulu mezunu olduğuna dikkat çeken Geylan, “Bu Türkiye’nin bir ayıbıdır. Şubatta en az 40 bin ilave öğretmen ataması yaparak ücretli öğretmen problemine bir nebze de olsa çözüm bulunmalıdır” dedi.
23 Ocak’ta sözleşmeli öğretmenle ile birlikte eylem yapacağız.
Sözleşmeli öğretmen istihdamına da karşı olduklarını ifade eden Geylan, Türk Eğitim-Sen’in 2005 yılından beri sözleşmelilikle mücadele ettiğini hatırlattı. Geylan, sendikamızın etkili mücadelesi ile 4/B statüsünde çalıştırılanların 2011 yılında kadroya alındığını ifade ederek, “Hükümetin sözleşmelileri kadroya alması demek, hata yaptığını farketmesi demektir” dedi. Hükümetin 2016 yılında KHK yayınlayarak, yeniden sözleşmeli öğretmen istihdamını getirdiğini, bu kez sözleşmeli öğretmenlerin mülakatla alındığını ve 4+2 yıl çakılı çalıştırıldığını bildiren Geylan, “Yargı sürecini başlattık. Beklentimiz yargının talebimiz doğrultusunda karar vermesidir. Öte yandan binlerce öğretmen eşlerinden, çocuklarından ayrı yaşıyor. Bu, Anayasa’nın 41. Maddesine de aykırıdır. Talebimiz; sözleşmeli öğretmenlerin kadroya alınması, kadroya alınana kadar da sözleşmeli öğretmenlere tayin hakkı verilmesidir. Bu ülkeyi yönetenler Anayasa’nın hiçbir maddesini ihlal yetkisine sahip değil ise, eş durumundan öğretmenlerimize tayin hakkı vermeme hakkına da sahip değildir” dedi. Genel Başkan 23 Ocak tarihinde sözleşmeli öğretmenler ile birlikte basın açıklaması yapacaklarını da belirtti.
Eğitim çalışanı şikâyetinden vazgeçtiğinde dahi fail hakkında kamu davası yürütülmelidir.
Eğitim çalışanlarına yönelik şiddet hakkında açıklamalar yapan Geylan, son olarak Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi Araştırma Görevlisi Ceren Damar Şenel'in öğrencisi tarafından öldürülmesinden derin üzüntü duyduğunu bildirdi. Geylan, Ceren Damar’a Allah’tan rahmet, ailesine, yakınlarına ve tüm eğitim camiasına baş sağlığı diledi. Türk Eğitim-Sen’in eğitim çalışanlarına yönelik şiddeti önlemek amacıyla kanun teklifi hazırladığını ve bu teklifi milletvekilleri vasıtasıyla TBMM’ye ilettiklerini söyleyen Geylan, “Teklifimiz TBMM’ye getirildiğinde tüm siyasi partilerin destek vermesini istiyoruz. Eğitim çalışanı şikâyetinden vazgeçtiğinde dahi fail hakkında kamu davası yürütülmelidir” dedi.
Ahlaksız çetelerin aşil tendonlarını değil, şah damarını kesin.
Geylan yönetici atamalarının mutlaka merkezi sınavla yapılması gerektiğini söyledi. Milli Eğitim Bakanlığı Vizyon Belgesinde yöneticilere merkezi sınav getirileceğine dair ifade yer aldığını belirten Geylan, “Tabi malum çevreler, ‘Mevcut yöneticilere dokunmayın yoksa eğitimin aşil tendonunu kesersiniz’ diye zıpladı. Bu nasıl bir sendikacılık anlayışıdır? Bu aslında ‘Bugün ayakta duruyorsam bu tamamen okul müdürlerinden aldığım destekledir’ itirafıdır. Türk Eğitim-Sen olarak Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’a diyoruz ki, ‘Ahlaksız çetelerin aşil tendonlarını değil, şah damarını kesin.’ Zira bizler okullarımızın ehil, liyakatli, donanımlı yöneticiler tarafından yönetilmesi gerektiğini düşünüyoruz” diye konuştu.
Bir okulda okul müdürü donamlı ise, personelin sözüne itibar ettiği biri ise, okuldaki öğretmenlerin verimli çalıştığını ve eğitimde başarı elde edildiğini söyleyen Geylan, “Ancak bir okulda okul müdürü donanımlı değilse, personel ona güvenmiyor ise, o müdür, okulu idare edemez. Ne yazık ki şu an birçok okulda şahit olduğumuz gibi birileri yetenekleri ile değil, sadece bir gruba mensubiyetlerinden dolayı makamlara getirilirse başarıyı yakalamamız, işyerlerinde huzuru sağlayabilmemiz mümkün olamaz. Mevcut bozuk düzenden kurtulmanın yolu liyakat ve ehliyetin esas alınacağı objektif ve adil bir yönetici atama sistemi getirmektir. Bu anlamda atılacak adımları TES olarak destekliyoruz” dedi.
Öğretmenlik mesleğinin saygınlığını ve statüsünü sağlam zemine kavuşturacak bir meslek kanunu istiyoruz.
Öğretmenlik Meslek Kanunu ile ilgili Milli Eğitim Bakanlığı’nın şu an çok yoğun bir çalışma yürüttüğünü söyleyen Geylan, Türk Eğitim Sen’in de bu kanun hakkında bir hazırlık yaptığını kaydetti. Öğretmenlik mesleğinin saygınlığını ve statüsünü sağlam zemine kavuşturacak bir meslek kanunu istediklerini bildiren Genel Başkan, “Öğretmenlik Meslek Kanunu hazırlanırken öğretmenlerimizin devlet memuru olması sebebi ile kazandıkları haklarının gasp edilmesine asla izin vermeyeceğiz” dedi.
Milli Eğitim Bakanlığı yapılan protokolleri yeniden gözden geçirmelidir.
Değerler eğitimi adı altında birtakım siyasal, sosyal ve ideolojik oluşumların okullarımıza sirayet etmesine kesinlikle engel olunması gerektiğini belirten Geylan şunları kaydetti:
“İstanbul’da bir ilçe milli eğitim müdürlüğü okullara bir yazı göndermiş ve MEB’in bir vakıfla yaptığı değerler eğitimi iş birliği kapsamında 2018-2019 yılında görev alacak gönüllü öğreticilerin listesini sunmuş. Gönüllü öğreticilerin mali müşavir, doktor, teknisyen, eczacı, makine mühendisi, emekli astsubay, asker, araştırmacı, mimar tekniker serbest çalışan vb. mesleklerden olduğunu görüyoruz. Bu kişiler bireysel anlamda kendilerini iyi yetiştirmiş olabilir ama bunlar eğitimci değil. Bu insanlar hangi donanımla çocuklara değerler eğitimi verecek?
Okullarımız hiç kimsenin tarlası değildir. 15 Temmuz ihaneti, kamusal alanın bir gruba tahsis edilmiş olmasından kaynaklanmıyor muydu? Bu ülkenin artık yeni 15 Temmuzlar yaşama tahammülü ve lüksü yoktur. Dolayısıyla Milli Eğitim Bakanlığı çocuklarımıza emanet edecek kişileri iyi seçmelidir. Değerler eğitimi konusunda Milli Eğitim Bakanlığı protokolleri iptal etmeli, bu eğitimi kendi öğretmenleri marifetiyle yürütmelidir. Öğretmenlerimiz çocuklarımızın karakter gelişimleri için gerekli her türlü eğitimi verecek bilgi, donanım ve beceriye sahiptir.”
Doğu Türkistan’da yaşanan insanlık dramına da değinen Geylan, “Belki gücümüz yetmiyor ama ne azından dualarımız ile Doğu Türkistan’ın yanında olmamız lazım. Doğu Türkistan konusunda farkındalık yaratmalıyız” dedi.
Genel Başkan’ın konuşmasının ardından Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdürreşit Celil Karluk, “Çin’in Doğu Türkistan ve Uygur Türklerine Yönelik Uygulamaları” konulu bir konferans verdi. 5 Ocak tarihinde de Eğitimci Nihat Aytürk,
“Kamusal Yaşamda Protokol ve Davranış Kuralları” hakkında eğitim verdi. Daha sonra Genel Sekreter Musa Akkaş, Genel Başkan Yardımcıları M. Yaşar Şahindoğan ve Selahattin Dolğun yönetiminde İlçe Temsilcileri İstişare Toplantısı yapıldı. İlçe temsilcileri Toplantısı Genel başkan Talip Geylan’ın kapanış konuşmasıyla sona erdi.