Türkiye Kamu-Sen, Ermeni yasa tasarısını meclise sunan Fransa’yı protesto etmek için Büyükelçilik önüne siyah çelenk bıraktı.
Eyleme Türk Sağlık-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci, Türk Diyanet Vakıf-Sen Genel Başkanı Nuri Ünal, Türk Büro-Sen Genel Başkanı Fahrettin Yokuş, Türk Ulaşım-Sen Genel Başkanı Nazmi Güzel, Türk İmar-Sen Genel Başkanı Necati Alsancak, Türk Haber-Sen Genel Başkanı İsmail Karadavut, Türk Enerji-Sen Genel Başkanı Celal Karapınar, Türk Tarım Orman-Sen Genel Başkanı Ahmet Demirci, Türk Emekli Sen Genel Başkanı Osman Özdemir ve Birleşik Emekliler Derneği Genel Başkanı Nuriye Akcan ile çok sayıda genel merkez yöneticisi katıldı.
Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, eylemde basın açıklaması yaparak Fransa’yı eleştirdi. Fransa’da “Ermeni soykırımı olmamıştır.” diyenleri cezalandırmak amacıyla hazırlanan yasa tasarısını kınamak için düzenlenen eylemde Genel Başkan İsmail Koncuk, “Yıllardır dost diye tanımladığımız bir ülkenin böyle bir tutum içine girmesi ve ifade özgürlüğünü hiçe sayan bir kararla böyle bir tasarıyı meclisinden geçirmesi kabul edilemez bir durumdur.” Dedi.
“Her fırsatta düşünce ve ifade özgürlüğünden bahseden; Türkiye’de askere, sivile, beşikteki bebeğe kurşun sıkan bölücü örgüt mensuplarını, düşünen adam sınıfına koyanlar, nedense kendi fikirleri dışındaki hiçbir fikre tahammül edememekteler.” Sözleriyle tepkisini dile getiren Koncuk, Türk Milletinin, ezelden beri bütün ihtişamı ile gelmiş geçmiş tüm bireylerinin gurur duyduğu şanlı bir tarihe sahip olduğunu vurguladı.
Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk konuşmasına şöyle devam etti:
“Sözde Ermeni soykırımının gerçek olmadığını kanıtlayan Türk tezi ifadelerinin yasaklanması” üzerine kurulan tasarıyı şiddetle reddediyoruz. Fransız tarihçilerin de çeşitli kereler ifade ettiği gibi tarihin, bir parlamentonun politik oylarıyla ve Ermeni diasporasıyla değiştirilemeyeceği açıktır. Şimdilerde Fransız Meclisinin bu son tasarısı ile Fransa’daki hiç kimse, “Türk tarafının bir katliam yapmadığını” iddia dahi edemeyecektir. Fransızların bu kararlarının, İnsan Hakları Sözleşmesinin temelleriyle çeliştiği de açıktır. Buradan Fransa’ya diyoruz ki; bu tip suni ve politik gündemler yaratarak, İnsan haklarına aykırı kanunlar çıkartarak, ne gerçekleri ne de tarihi değiştirebilirsiniz. Türk milleti bu haksızlığın hesabını mutlaka sorar.
Pek çok uluslararası tarihçinin de önceden belirttiği gibi savaş trajedisinde Fransız tasarısının aksi olarak o dönemlerde 523 bin Türk ve Müslüman insan hayatını kaybetmiştir. Ayrıca “katliam” yasal bir terim olarak bir suçu tanımlamaktadır. Ne Uluslararası Adalet Divanı ne de Türkiye’deki diğer yetkili mahkemeler, Türkleri bu şekilde suçlayamaz. Yetkili bir mahkemenin kararı olmadan bir suçun, bir millete, bir gruba veya şahsa mâl edilmesinin adı yalandır, iftiradır. Bu nedenle Fransız hükümetini, doğru adım atmaya çağırıyoruz.
Ülkemize ve milletimize demokrasi dersi vermeye kalkanların ve sözde Ermeni soykırımı hakkında aleyhimizde karar alan ülkelerin, ellerindeki soykırım kanı daha kurumamıştır.
Bu ülkelerin yaptığı zulüm, işkence ve soykırımlar insanlık tarihinde kara bir leke olarak durmaktayken, gerçekte olmamış bir olayı, sırf siyasi nedenlerden dolayı olmuş gibi göstermek, bu milletlerin, tarih önünde kendilerini temize çıkarma ve kirli tarihlerin unutturma çabasından başka bir şey değildir.Bu milletlerin tarihinde engizisyon mahkemeleri vardır. Kendi düşüncesinde olmayanları yakmak vardır. Dünya dönüyor dediği için insanları hapsetmek vardır. Bu milletlerin tarihlerinde gerçekleri değiştiremedikleri zaman, gerçekleri söyleyenleri yok etmek vardır. Bugün de; değiştiremeyecekleri bir tarihi gerçek karşılarında durmaktadır: Türkler asla Ermenilere soykırım yapmamışlardır. Bu gerçeği değiştiremeyeceklerini bilenler, gerçekleri duymaya dahi tahammül edememektedirler.
Bu nedenle de böyle bir yasa tasarısını parlamentolarına kadar getirebilme bedbahtlığını göstermişlerdir.
Kendini sütten çıkmış ak kaşık sanan Fransızlar ise tarihin karanlık sayfalarına, uzun süreli Afrika Katliamlarıyla geçmiştir. 1954-1962 arasında gerçekleştirilen büyük bağımsızlık savaşında Fransız işgalciler bir buçuk milyon Cezayirliyi hunharca katletmişlerdir. Fransa, bu tarihlerde Gine, Kamerun, Gabon, Çad ve Benin gibi diğer Afrika ülkelerinde de benzer katliamlar gerçekleştirmiştir. Fransa’nın yalnızca Ruanda’da katlettiği insan sayısı 800 bindir.
Bu katliamlar, Ortaçağ’ın karanlık zihniyetiyle değil 20. yüzyılın yani modern çağın felsefesiyle, insan hakları, uluslararası hukuk gibi kavramların bütün dünya kamuoyunun literatürüne girdiği bir dönemde gerçekleştirilmiştir. Bu zihniyet; nasıl ki aldığı mahkeme kararı ile dünyanın döndüğü gerçeğini gizleyemediyse, Türklerin Ermenilere soykırım yapmadığı gerçeğini de gizleyemeyecektir. Fransız meclisinden geçen bu kararın parlamentoda da onaylanması durumunda iki ülke ilişkilerinde onarılamaz yaralar açılacaktır.
Fransa’nın, kendi içindeki kirli oy hesaplarında Türkiye’yi kullanmak gibi bir hakkı yoktur.
Fransa’nın tarihle yüzleşmek gibi bir derdi varsa önce kendi kanlı tarihiyle yüzleşmesi ve elindeki kanı temizlemesi gerekiyor. Bir hesap verilecekse Fransa Cezayir’in, Afrika’nın, Ruanda’nın hesabını versin. Bilinsin ki dünya üzerinde Türk’e insanlık dersi vermek, değil Fransızların, hiçbir milletin haddine değildir. Türk milleti soykırım yalanına kurban edilemez. Bize böyle bir iftirayı reva görenlere karşı sessiz kalmamız düşünülemez. Bu noktada devlet olarak, derhal Fransız mallarına boykot başlatılmalı, Fransa’yla yapılmış ikili anlaşmalar gözden geçirilmeli, devlet tarafından Fransa’ya verilen ihalelerin iptali gündeme gelmelidir.
Buradan sanayici ve iş adamlarımıza da seslenmek istiyorum: Paradan daha önemli şeyler de var. Biliyoruz ki sizler, bu ülkenin bir ferdi olarak, milli davamız için maddi çıkarları elinizin tersiyle itebilecek hasletlerin sahibisiniz. Fransa’yla olan ticari ve ortaklık ilişkilerinizi gözden geçirin ve sizleri bu noktaya getiren milletimize olan borcunuzu bu şekilde ödeyin.
Türkiye Kamu-Sen olarak, devletimizi, halkımızı, tüm sivil toplum kuruluşlarımızı ve özellikle de üniversitelerimizi, Batının çirkin yüzüne ayna tutmak adına, Türk düşmanlığı konusunu iç ve dış kamuoyunun gündemine taşımaya ve en kısa zamanda, uzun soluklu bir kampanya başlatmaya davet ederken, bu alçak ve haddini aşan girişimlerden derhal vazgeçilmesi ve özür diletilmesi için üzerimize düşen görevi yapacağımızı Türk kamuoyuna bildiririz.”
Açıklamanın ardından Fransa Büyükelçiliği önüne siyah çelenk bırakıldı.