OKS’DE SIFIR PUAN ALANLAR, SAĞLIKLI, KALİTELİ VE DOĞRU BİR EĞİTİM VEREMEDİĞİMİZİN VESİKASIDIR.
Ortaöğretim Kurumları Sınavı’nın sonuçları ne yazık ki Türk milli eğitim sisteminin gerçeklerini gözler önüne serdi. OKS’de sınava giren 905 bin adaydan 31 bin 221’i sıfır puan aldı.
OKS bu yıl son kez yapıldı. Sınavda sıfır puan alanların yanı sıra, birinciliği paylaşan öğrencilerin de sayısı oldukça fazla. Sınavda birinci olan öğrenci sayısının 97 olması tabi ki olumlu bir gelişmedir. Ancak bu sınav sonuçlarında üzerinde durulması gereken ve bizi ilgilendiren nokta; kazananlar değil, kazanamayanlar ve sıfır puan alanlardır. Zira her sınavın şampiyonu/şampiyonları olacaktır. Bu noktada sorgulanması gereken, sınavın geneline bakıldığında, öğrencilerin niçin başarısız bir profil sergilediğidir.
Sınavda sıfır puan alanlar, ilköğretimin bir kez daha masaya yatırılmasına neden olmuştur. Zira bu tablo, eğitimin temel sorunlarına ciddi tedbirler alınmasının gerekliliğini ortaya koymaktadır. Ayrıca OKS sonuçları, çocuklarımıza sağlıklı, kaliteli ve doğru bir eğitim veremediğimizin en büyük vesikasıdır. Buna karşın ne yazık ki hatalardan ders alınmamakta ve eğitim başıboş bırakılmaktadır.
Türk Eğitim-Sen olarak bu sınav sonuçlarıyla ilgili şu tespitleri yaptık:
• İlköğretim ve ortaöğretim sistemimizin baştan aşağı yenilenmesine ihtiyaç vardır. Zira gerek ilköğretim, gerekse ortaöğretimde yapılan uygulamalardan verimli, kaliteli sonuçlar elde edilemediği aşikardır. Eğitimde kalite yakalanmadığı müddetçe, ne başarı sağlanabilir, ne de rekabet ortamı oluşturulabilir.
• Sendikamız yıllardır Türkiye’de derslik başına düşen öğrenci sayısının azaltılması, öğretmen sayısının ve öğretmenin, bir ders saatinde her bir öğrenciye ayırabildiği sürenin artırılması gerektiğini vurgulamaktadır. Bunun gerekliliği OKS sonuçlarında bir kez daha kendini hissettirmiştir. Ayrıca fiziki mekan ihtiyacı gelişen dünyaya ve öğrenci ihtiyaçlarına uygun olarak dizayn edilmelidir. Zira fiziki mekan yetersizliği, öğretmen açığı, derslik açığı okullarda sağlıklı bir eğitim yapılamamasına yol açmaktadır. Üstelik Milli Eğitim Bakanlığı yaptığı uygulamalarla mevcut ihtiyacı karşılamak bir yana, eğitimi yeni ihtiyaçlara gebe bırakmaktadır.
• Eğitim fakültelerinde çağın gerekleriyle öğretmen yetiştirmeye özen gösterilmeli, öğretmenlerin hizmet içi eğitimleri şeklen yapılan faaliyet olmaktan çıkarılmalıdır.
• Öğretmen ihtiyacı kadrolu öğretmenlerle giderilmeli, sözleşmeli ve ücretli öğretmen uygulamasına ivedilikle son verilmelidir.
• Öğretmenlerin verimli, kaliteli hizmet üretmesi için her türlü tedbir alınmalı, öğretmenlik mesleği ekonomik ve sosyal problemlerden arındırılmalıdır.
• Veli-öğretmen-öğrenci ilişkisi sağlıklı bir zemine oturtulmalı, ailelerle eğitimin sorumluluğu paylaşılmalı, eğitim-öğretimde ebeveynlerin payı olduğu gerçeği vurgulanmalıdır.
Eğitim sistemimiz alarm vermektedir. Dolayısıyla bu sınavda sıfır alan öğrencilerin sorumlusu ne öğrencilerimiz ne de öğretmenlerimizdir. Öğretmenlerimiz mevcut şartlar içerisinde elinden gelen tüm gayreti ortaya koymaktadır. Bu acı tablonun tek sorumlusu, eğitimi batağa sürükleyen Milli Eğitim Bakanlığı’nı yönetenlerin bizzat kendisidir.
Bu sınavlarda ne yazık ki başarı istenen düzeyde değildir. Başarıyı artırmanın yolunu sınavın adını değiştirmekte bulan Bakanlık, sistemi üç bilinmeyenli denkleme dönüştürmüştür.
Tüm bu sorunlar dikkate alındığında; öğrencileri okul yerine, dershaneye bağlayan, başarıdan çok başarısızlığı konuşulan eğitim sistemimiz bütün yönleriyle tartışılmalı, sorgulanmalı ve sağlıklı bir yapının oluşturulması için başta sendikalar olmak üzere eğitim camiasının tüm aktörleriyle bilgi alış-verişinde bulunulmalı, öğrenci performansını ön plana çıkaran sistem eğitim kurumları üzerinde etkili olmalıdır.
Saygılarımızla.
