2008-2009 Eğitim-Öğretim Yılı 8 Eylül tarihinde başlıyor. İlköğretim 1’inci sınıflar ve anasınıfları da okula uyum kapsamında okula bir hafta erken başladı. Öncelikle tüm eğitim çalışanlarımıza ve öğrencilerimize başarılı bir eğitim-öğretim yılı diliyoruz.
OECD ÜLKELERİ BAZ ALINDIĞINDA ÖĞRETMEN AÇIĞI 256 BİN 627’DİR. BU NEDENLE BAKANLIK 6 AY İÇİNDE 100 BİN ÖĞRETMEN ATAMASI YAPMALIDIR.
Bu eğitim-öğretim yılında yaşanacak sorunların en önemlilerinden birisi yine öğretmen açığı olacaktır. Milli Eğitim Bakanlığı’nın yaptığı öğretmen atamaları oldukça yetersizdir. Şu anda atama bekleyen tam 220 bin aday vardır. Ülkemizde öğretmen başına düşen öğrenci sayısı ilköğretimde 24.4, ortaöğretimde 16.9’dur. (Bu tespitler bölge ve il ayrımı gözetilmeksizin ülke ortalaması olarak ele alınmıştır. İllere göre çok büyük uçurumlar olduğu da göz önüne alınmalıdır.) Bu rakam ABD’de ilköğretimde 14.9, ortaöğretimde 15.5; Portekiz’de ilköğretimde 10.8, ortaöğretimde 8.1; İtalya’da ilköğretimde 10.6, ortaöğretimde 10.7; Belçika’da ilköğretimde 12.8, ortaöğretimde 9.8’dir.
OECD ülkelerinde de öğretmen başına düşen öğrenci sayısı ilköğretimde 16.7, ortaöğretimde 13.4’tür. Buna göre ülkemizde öğretmen açığı ilköğretimde 205 bin 480, ortaöğretimde ise 51 bin 147’dir. Bakanlık tüm uyarılarımıza rağmen Ağustos ayında sadece 18 bin 193 öğretmen ataması yapmıştır. Oysa 2009 yılının şubat ayına kadar 100 bin öğretmen ataması yapılmalıdır. Bilinmelidir ki, öğretmen açığı yılda 20-30 bin öğretmen atayarak çözülmez.
Üstelik öğretmen açığının sözleşmeli ya da ücretli öğretmenler eliyle çözülmeye çalışılması da oldukça yanlış bir uygulamadır. Sözleşmeli öğretmenler hiçbir hak iddia edememekte ve güvencesiz çalıştırılmaktadır. Kaderleri de amirlerinin iki dudağı arasındadır. Sorgulayamayan, hakkını arayamayan, dayatmaları koşulsuz kabul eden emir kulu orduları yaratmak için yapılan bu uygulamanın hiçbir yasal zemini de yoktur.
Ücretli öğretmenler de ders başına ücret almaktadır. Gelirleri 300-400 YTL’yi geçmemektedir. Bugün asgari ücretin bile altında olan bu rakamlarla hayata tutunmaya çalışan ücretli öğretmenler, tıpkı sözleşmeli öğretmenler gibi hak ve güvenceden yoksundur. Türkiye’de öğretmen istihdamı büyük bir sorundur.
Kadrolu öğretmenlik dışındaki tüm istihdam türleri ivedilikle kaldırılmalı ve sözleşmeli öğretmenler kadroya alınmalıdır. Aksi taktirde çalışanlar geleceklerine güvenle bakamayacak, çalışanlar arasında huzursuzluk artacak, eğitimde kalite ve verim sağlanamayacaktır.
DERSLİK AÇIĞI LÜKSEMBURG BAZ ALINDIĞINDA 437 BİN 696’DIR.
Derslik açığı sorunu da çözümlenememiştir. Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2007-2008 verilerine göre; sınıf başına düşen öğrenci sayısı ilköğretimde 34.4, ortaöğretimde 32.1’dir. Bu oran Danimarka’da ilköğretimde 19.5, ortaöğretimde 19.7; Macaristan’da ilköğretimde 20, ortaöğretimde 21.4; Lüksemburg’da ilköğretimde 15.8, ortaöğretimde 19.5; İsviçre’de ilköğretimde 19.4, ortaöğretimde 19.1’dir.
Buna göre ülkemizde derslik açığı Lüksemburg baz alındığında ilköğretimde 372 bin 123, ortaöğretimde 65 bin 573; Macaristan baz alındığında ilköğretimde 227 bin 641, ortaöğretimde 50 bin 797; Danimarka baz alındığında da ilköğretimde 241 bin 578, ortaöğretimde 63 bin 884’tür.
OECD ülkelerinde ise derslik başına düşen öğrenci sayısı ilköğretimde 21.5, ortaöğretimde 24.1’dir. Buna göre OECD ülkeleri baz alındığında derslik açığı ilköğretimde 189 bin 720, ortaöğretimde ise 33 bin 807 olmak üzere toplam 223 bin 527’dir.
OKULLARDA VEKALET DÖNEMİ DEVAM EDİYOR, BAKANLIK İSE HALA BİLDİĞİNİ OKUYOR
Milli Eğitim Bakanlığı’nın çıkardığı Yönetici Atama Yönetmeliği, sık sık yargı duvarına çarpmakta ve bu nedenle okullarda tam anlamıyla karmaşa yaşanmaktadır. Son olarak yayınlanan Yönetici Atama Yönetmeliği’nin bu kez de Ek 2 Yönetici Değerlendirme Formu’nun yürütmesi durdurulmuştur. İktidarın kadrolaşma konusunda elini kolaylaştıran bu yönetmeliğe yargının geçit vermemesi, buna karşın Bakanlığın ısrarla kariyere, liyakate öncelik vermeyen, hak edene değil, yandaşa yöneticilik sağlayan bir anlayışla hareket etmesi anlaşılır gibi değildir.
Okullarımızda hala vekaleten görevlendirilen yöneticiler bulunmaktadır. Okul yönetimlerinin ehil kişilerin elinde olması ise büyük önem arz etmektedir. Bu nedenle Bakanlığın en kısa zamanda Ek-2 Yönetici Değerlendirme Formu’nu yargıyla karşı karşıya gelmeyecek şekilde yeniden hazırlaması ve artık okulların bu çözümsüzlükten kurtarılması bir zorunluluktur.
EĞİTİME-ÖĞRETİME HAZIRLIK ÖDENEĞİ SADECE ÖĞRETMENLERE DEĞİL, TÜM EĞİTİM ÇALIŞANLARINA VERİLMELİDİR
Eğitime-Öğretime Hazırlık ödeneği geçen yıla göre 25 YTL artırıldı ve 475 YTL’ye çıkarıldı. Bir yıllık TÜFE yüzde 12’nin üzerinde olmasına rağmen, eğitime-öğretime hazırlık ödeneğinin sadece yüzde 5 oranında artırılması iktidarın eğitimciye verdiği değeri göstermektedir. Türk Eğitim-Sen olarak Milli Eğitim Bakanlığı ile yapılan Kurum İdari Kurulu kararında; “Eğitime hazırlık ödeneği tüm eğitim çalışanlarına verilmelidir” denilmesine rağmen, Bakanlık bugüne kadar bu kararın uygulanması konusunda bir adım atmamıştır. Oysa eğitim çalışanları öğretmeni, hizmetlisi, memuru, üniversite ve yurt-kur çalışanıyla bir bütündür. Bu nedenle Milli Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK, başta öğretmenler olmak üzere tüm eğitim çalışanlarına sahip çıkmalı, eğitime-öğretime hazırlık ödeneğinin tüm eğitim çalışanlarına bir maaş tutarında verilmesini sağlamalıdır.
Öte yandan milli eğitim müdürleri, şube müdürleri, ilköğretim müfettişleri ve şefler denge tazminatı alamamaktadır. Üstelik Temmuz 2008 ayı itibarıyla vergi diliminin yüzde 15’den yüzde 20’ye çıkması sonucu maaşlarında azalma da yaşanmıştır. Dolayısıyla bu adaletsizliğin ortadan kaldırılması ve tüm eğitim çalışanlarına denge tazminatı verilmesi gerekmektedir. Aksi taktirde milli eğitimdeki maaş adaletsizliği çalışma barışını sekteye uğratacaktır.
Bu arada öğretmenlerin yer değiştirme yönetmeliği çeşitli sıkıntılar doğurmaktadır. Yönetmelik ailelerin parçalanmasına sebep olmakta ve Milli Eğitim Bakanlığı da buna seyirci kalmaktadır.
Anadolu liselerine yapılan atamalarda da çok ciddi problemler yaşanmıştır. Öğretmenler internet ortamında tercihlerini yapamamış, Bakanlık bu sorunu giderici ciddi bir çalışma gerçekleştirememiştir.
Ek ders esasları da sil baştan değiştirilmelidir. Çünkü ek derslerle ilgili kararlar öğretmenler arasında farklılıklara ve adaletsizliklere neden olmaktadır. Ayrıca ek ders ve maaş karşılığı derslerin hesaplanma şekli değiştirilmeli, maaş ve ek ders karşılığı girilen dersler öğretmenler tarafından bilinmelidir.
KAYIT PARASI TARTIŞMALARI DEVAM EDİYOR
Bu eğitim-öğretim yılı başında kayıt paraları yine büyük bir handikap olarak velilerin karşısına çıkmıştır. Konuyla ilgili sendikamıza da zaman zaman şikayetler gelmektedir. Öncelikle kayıt parasıyla ilgili şu tespitleri yapmamızda fayda vardır. Okul Aile Birliklerine yapılan bağışlar, ilden ile, semten semte, ailenin gelir durumuna göre farklılık göstermektedir. Bu bağışlar 5 YTL’den, 4 bin, 5 bin YTL’ye kadar çıkmaktadır.
Fiyatların artmasında okulun isim yapmış olması, eğitim-öğretim kalitesi, sınıf mevcutlarının düşüklüğü ön plana çıkmaktadır. Kimi okullar kayıt parasını 3-5 taksitle tahsil etmektedir.
Ebeveynler çocuğunun iyi bir eğitim alması için evinin bulunduğu semtin dışında bir okula göndermekte ve bunun için yüksek meblağları gözden çıkarmaktadır. Her yıl kayıt paralarıyla ilgili Milli Eğitim Bakanlığı tarafından uyarılar yapılmaktadır. Hatta e-kayıt uygulaması getirilerek, kayıt parasının önüne geçilmeye çalışılmıştır. Ancak Bakanlığın ya fark edemediği ya da bilinçli olarak fark etmediği bazı hususlar vardır. Öncelikle MEB, okullara yeterli ödenek ayırmamaktadır. Kimi okullarda hizmetli parası okul idarecilerinin cebinden karşılanmaktadır. Okulların bir kısmında ise hijyen, personel yetersizliğinden dolayı sağlanamamaktadır. Kendi yağıyla kavrulan okullar, ihtiyaçları gidermek için velilerden destek almak zorunda kalmaktadır. Okulun boyası, badanası, temizliği, elektrik, su faturası, internet ücreti, bilgisayar malzemeleri, güvenliği derken, okul ihtiyaçları uzun bir liste oluşturmaktadır.
Her yıl tartışılan kayıt paralarıyla ilgili Türk Eğitim-Sen olarak bir anket çalışması gerçekleştirdik. Ankara, İstanbul, İzmir, Bursa, Adana, Trabzon, Muğla, Konya, Denizli, Kayseri, Kocaeli ve Gaziantep’te 1.185 veli üzerinde yaptığımız anketten çarpıcı sonuçlar çıktı.
Ankete katılan velilerin yüzde 43.6’sı 1, yüzde 41.8’i 2, yüzde 11.9’u 3, yüzde 2.7’si ise 4 ve üzerinde okul çağında çocuğu bulunduğunu belirtmiştir.
Ankete katılan velilerin çocuğu/çocuklarının yüzde 62.1’i ilköğretim, yüzde 29.4’ü ortaöğretim, yüzde 8.5’i ise okul öncesi kademede eğitim-öğretim görmektedir.
VELİLERİN YÜZDE 55.7’Sİ MEB’İN ÖDENEK AYIRMADIĞI İÇİN OKULLARIN KAYIT PARASI ALDIĞINI DÜŞÜNÜYOR
Velilere “okullarda bağış adı altında para alınmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusunu yönelttik. Buna göre velilerin yüzde 55.7’si “MEB yeterli ödenek ayırmadığı için okullar kayıt parası almak zorundadır” derken, yüzde 27.5’i “kayıt parası alınması yanlış bir uygulamadır”, yüzde 16.7’si de “okulumuza sahip çıkmak için kayıt parası alınmasını destekliyorum” cevabını vermiştir.
VELİLERİN YÜZDE 90.7’Sİ E-KAYIT UYGULAMASININ KAYIT PARASINI ENGELLEMEDİĞİ GÖRÜŞÜNDE
Ankete katılanların yüzde 90.7’si mevcut gerekçeleri ortadan kaldırmadığı için MEB’in başlattığı e-kayıt uygulamasının kayıt parasının önüne geçtiğine inanmazken, yüzde 9.3’ü e-kayıt uygulamasının kayıt parası alınmasını engellediğine inanmaktadır.
VELİLERİN YÜZDE 41.3’Ü ÇOCUĞUNU EVİNİN BULUNDUĞU SEMTİN DIŞINDA BİR OKULA KAYIT ETTİRİYOR
Velilere “çocuğunuzu/çocuklarınızı evinize yakın semtteki bir okula mı yoksa uzak semtteki bir okula mı gönderiyorsunuz?” diye sorduk. Buna göre velilerin yüzde 58.7’si evinin bulunduğu semtteki okula gönderdiğini söylerken, yüzde 41.3’ü evinin bulunduğu semtin dışında bir okula gönderdiğini belirtmiştir.
“Evimin bulunduğu semtin dışında bir okula gönderiyorum” diyenlere bunun nedenini sorduk. Buna göre ankete katılanların yüzde 76.7’si “evimden uzak olan okulun eğitim-öğretimi daha kaliteli” derken, yüzde 8.3’ü “evimin bulunduğu semtte okul yok” cevabını vermiştir. Ankete katılanların yüzde 5.7’si “evime yakın olan okulun sınıf mevcudu fazla” derken, yine yüzde 5.7’si “evime yakın olan okulda hizmetli sayısı yetersiz, hijyenik yapı sağlanamıyor”; yüzde 3.3’ü de “evime yakın olan okul güvenlik açısından yetersiz” cevabı vermiştir.
Velilere “çocuğunuzu-çocuklarınızı kayıt yaptırırken nelere dikkat ediyorsunuz?”sorusunu da yönelttik. Buna göre ankete katılanların yüzde 30.9’u okulun eğitim-öğretim kalitesine, yüzde 12.5’i öğretmen kalitesine, yüzde 9.9’u evine yakınlığına, yüzde 1.4’ü sınıf mevcuduna, yine yüzde 1.4’ü laboratuarı, kütüphanesi, spor salonu, ders araç-gereçleri bulunup, bulunmadığına, yüzde 43.6’sı ise hepsine dikkat ettiğini söyledi.
VELİLERİN YÜZDE 94.6’SI OKUL İHTİYAÇLARININ ÖĞRENCİLERDEN TOPLANAN PARALARDAN KARŞILANDIĞINI SÖYLÜYOR
Ankete katılan velilerin yüzde 94.6’sı MEB tarafından yeterli kaynak aktarılmadığı için okulun ihtiyaçlarının öğrencilerden toplanan katkı paralarından, yüzde 3.4’ü il özel idare müdürlüklerinin bütçelerinden, yüzde 2’si ise öğretmen ve idarecilerin olanaklarından karşılandığını dile getirmiştir.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.