Ana SayfaHABERLERBasın AçıklamasıGENEL BAŞKAN İSMAİL KONCUK EĞİTİMDE SON BİR YILI DEĞERLENDİRDİ

GENEL BAŞKAN İSMAİL KONCUK EĞİTİMDE SON BİR YILI DEĞERLENDİRDİ

2008 yılı, eğitim-öğretim açısından sancılı geçmiştir. Fiziki mekan yetersizlikleri, derslik açığı, öğretmen açığı, kadrolu öğretmenlik dışındaki istihdam türleri, okulların vekaletle yönetilmesi, usulsüz atamalar gibi birçok sorun eğitim camiasında umutsuzluğa, güvensizliğe yol açmıştır. Milli Eğitim Bakanlığı ise bu sorunları üreten kurumun bizzat kendisidir. Bakanlık ne yazık ki, 2008 yılında da eğitimin sorunlarını çözme yerine, eğitim camiasını huzursuz etmeyi tercih etmiştir.

KADROLU ÖĞRETMENLİK DIŞINDA İSTİHDAMLAR DEVAM EDİYOR, ÖĞRETMEN AÇIĞI BÜYÜYOR

2008 yılında eğitim-öğretim alanındaki sorunların başında kadrolu öğretmenlik dışındaki istihdam türleri gelmektedir. Sözleşmeli, ücretli, vekil adı altında güvencesiz çalıştırılan öğretmenler, büyük hak kayıpları içerisindedir. Bakanlık ucuza öğretmen çalıştırmak amacıyla eğitimde adeta kölelik rejimini getirmiştir. Amirlerinin talimatı dışına çıkamayan, atama, tayin görevde yükselmelerden yararlanamayan, geleceğe güvenle bakamayan öğretmenler istihdam eden Bakanlık, bu uygulamayla eğitimimizi içinden çıkılmaz bir cendereye sokmuştur. Üstelik sözleşmeli öğretmenliğin yanı sıra 100 bin öğretmen adayı ücretli olarak çalıştırılmaktadır. 300-500 TL’ye talim eden bu öğretmenlerimizin hali içler acısıdır. Aynı okullarda okuyup, aynı dersleri alan öğretmenlerin böylesine ayrımcı bir uygulamaya tabi tutulması kabul edilemez. Bakanlığın şu soruyu cevaplamasını istiyoruz: “Nerede iş bulursa orada karın tokluğuna çalışan ücretli öğretmenden siz kaliteli, verimli bir eğitim-öğretim bekleyebilir misiniz?”
 Son olarak Milli Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK, sözleşmeli öğretmenlerin kadroya geçirileceğini açıklamıştır. Bugün seçim yatırımı olarak baktığımız bu açıklama, umuyoruz ki yarın gerçek olur. Burada yapılması gereken ise, bölge ve süre ayrımı yapılmadan tüm sözleşmeli öğretmenlerin kadroya geçirilmesi ve kadrolu öğretmenlik dışındaki istihdam türlerine son verilmesidir. Aksi taktirde yeni sözleşmeli öğretmenler istihdam ederek, sorunun çözümüne katkıda bulunmaz, aksine sorunun merkezi haline gelirsiniz. Bu noktada Milli Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK’ten sözünün arkasında durmasını istiyoruz.

ÖĞRETMEN AÇIĞI BÜYÜYOR, 190 BİN ÖĞRETMEN ATANMAK İÇİN SIRANIN KENDİSİNE GELMESİNİ BEKLİYOR
Milli Eğitim Bakanlığı, atanamayan 190 bin öğretmeni görmezden gelmekte, öğretmen açığını 20 bin, 30 bin öğretmen atayarak gidermeye çabalamaktadır. Öğretmenlerimiz Milli Eğitim Bakanlığı tarafından oyalanmakta ve aldatılmaktadır. Çocuğun ağzına bal çalar gibi çok az sayıda öğretmen atayan Bakanlık, her yıl onbinlerce öğretmen adayının umutlarının bir başka bahara kalmasına neden olmaktadır. Bakanlığın 2009 yılı için de öğretmen alım planlaması beklentilerimizi karşılamamaktadır. Zira öğretmen açığının kapatılabilmesi ve işsiz öğretmenlerin sayısının azaltılması için 2009 yılında 100 bin öğretmenin atamasının yapılması gerekmektedir.

USULSÜZ ATAMALARIN ARDI ARKASI KESİLMİYOR
Milli Eğitim Bakanlığı, öğretmen atamasında eli titrerken, usulsüzlükleri büyük bir pişkinlikle yapmaktadır. Yandaş kayırmacılığı gün yüzüne çıkan Bakanlık, usulsüzlüklerde bir numaraya oturmuştur. Hatırlanacağı üzere Sendikamız Beytullah YAĞIZ’ın 57 puanla matematik öğretmenliğine atanmasını gündeme getirmiş ve bu olay eğitim camiasında infial uyandırmıştı. Bakanlık sendikamızı yalanlamış, ancak sunduğumuz belgeler karşısında yaptığı atamayı daha fazla savunamamıştı. Beytullah Yağız örneğinde olduğu gibi Bakanlık, yandaşlarını kadrolara yerleştirmek için seçim bürosu gibi çalışmaktadır. İşine geleni KPSS’ye dahi bakmadan görevlendiren, işine gelmeyeni ise yıllarca süründüren Bakanlık, 2008 yılında şaibelerin gölgesinde kalmıştır.  

OKULLAR VEKALETEN KADROLAŞIYOR
Okullarda bugün 25 bin idareci kadrosu vekaletle yönetilmektedir. Yönetici Atama Yönetmeliği’nin yayınlanmasına karşın, Bakanlık hala yönetici ataması yapmamaktadır. Yönetici ataması yapacak kabiliyete sahip olmayan bir Bakanlığın, okullarımızı düşürdüğü durum gerçekten acıdır. Asaleten atanma şartları bulunan binlerce öğretmenimiz varken, siyaseten yapılan görevlendirmeler hukuk devleti ilkesini ayaklar altına almakla eşdeğerdir. Anlaşılan o ki, okullar vekaleten kadrolaşmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı artık bu skandala bir son vermeli ve bu ayıptan kendisini kurtarmalıdır. Ayrıca Sayın Bakan “yetkim dahilinde” diyerek, asaleten atadığı okul müdürlerinin gerçek gerekçelerini de açıklamalıdır.

EĞİTİME AYRILAN PAY YİNE OECD ÜLKELERİNİN GERİSİNDE KALDI
Türkiye ile OECD ülkelerini eğitim açısından karşılaştırdığımızda aradaki farklılıklar hemen dikkat çekecektir, Öğrenci başına yapılan harcama OECD ülkelerinde okul öncesinde 4.888 dolar, ilköğretimde 6.252 dolar, ortaöğretimde 7.804 dolar, yükseköğretimde 11.512 dolar iken; Türkiye’de ilköğretimde 1.120 dolar, ortaöğretimde 1.808 dolar, yükseköğretimde ise 4.231 dolardır.
OECD ülkelerinde sınıf başına düşen öğrenci sayısı ilköğretimde 21.5, ortaöğretimde 24 iken; ülkemizde ilköğretimde 34.4, ortaöğretimde ise 32.1’dir. Şunu hemen hatırlatmakta fayda vardır. Ülkemizdeki rakamlar illere göre farklılık göstermektedir. Doğu ve Güneydoğu’da sınıf başına düşen öğrenci sayısı bu rakamların üzerindedir.
Eğitime ayrılan bütçe de 2009 yılı için umut verici değildir. 2009 yılında MEB bütçesinin konsolide bütçeye oranı yüzde 10.82, GSMH’ya oranı yüzde 2.50’tir. 2002 yılında MEB bütçesinin konsolide bütçeye oranı yüzde 7.61, milli gelire oranı ise 2.66 idi. Görüldüğü üzere 7 yılda MEB bütçesinin konsolide bütçeye oranı çok az arttı, milli gelire oranı ise düşüş göstermiştir.
 
EĞİTİM ÇALIŞANLARININ EKONOMİK DURUMU
Türkiye’de eğitim çalışanları OECD ülkelerine göre daha fazla çalışmasına karşın, ücret olarak daha az kazanmaktadır. OECD ülkelerinde ilköğretimde görev yapan bir öğretmen toplam 1.662 saat çalışırken, Türkiye’de 1.832 saat çalışmaktadır. Bu rakam İspanya’da 1.425 saat, Portekiz’de 1.440 saat, Çek Cumhuriyeti’nde 1.652 saat, İngiltere’de 1.265 saat, Kore’de 1.554 saatir.
Türk öğretmenler dünyadaki meslektaşlarına göre fazla çalışmasına karşın, daha düşük ücret almaktadır. OECD ülkelerinde göreve yeni başlayan bir öğretmen yıllık 27 bin 828 dolar, 15 yıllık bir öğretmen 37 bin 832 dolar, en üst derecedeki bir öğretmen ise 46 bin 290 dolar kazanmaktadır. Ülkemizde ise göreve yeni başlayan bir öğretmen, yıllık 10 bin 921 dolar, en üst derecedeki bir öğretmen de 12 bin 661 dolardır. (Türkiye’deki maaşlar 2009 yılına, OECD ülkelerindeki maaşlar ise 2006 yılına aittir.)
Öğretmenler gibi diğer eğitim çalışanları da geçinebilmek için büyük çaba sarfetmektedir. Öğretmeni, memuru, hizmetlisi, teknisyeni, daktilografı, üniversite personeli ile bir bütün olan eğitim çalışanları, ne yazık ki ekonomik krize karşı ayakta durabilmek için mücadele vermektedir. Ekonomik krizin etkilerini iyiden iyiye hisseden eğitim çalışanları, sık sık yapılan zamlar nedeniyle belini doğrultamamaktadır. Çocuğunu dershaneye gönderemeyen, ailesinin ihtiyaçlarını tam anlamıyla karşılayamayan eğitim çalışanları, çareyi ek iş yapmakta bulmaktadır.
Eğitim çalışanlarının sadece ekonomik sorunları yoktur. Eğitim çalışanları özlük hakları açısından da sıkıntı içerisindedir. Öğretmen dışındaki, hizmetli, memur, teknisyen vb. personelin görev tanımları yapılmamış, tayin ve yer değiştirmelerinde bir yönetmelik hala çıkarılmamıştır. Okullarımızda hizmetli, memur ihtiyacı had safhadadır. Buna karşın Milli Eğitim Bakanlığı, okulların personel ihtiyacını gidermemekte ve okullar personel yetersizliğine yenik düşmektedir.
Ek ödemelerle ilgili mağduriyetler de giderilmemiştir. İlçe müdürleri, şube müdür ve müdür yardımcıları, ilköğretim müfettişleri, şef ve uzman kadrosunda çalışanlar ek ödemeden yararlanamamaktadır. Hatta şefler, kendilerine bağlı çalışan personelden daha düşük maaş almaktadır. MEB hazırladığı ücret kararnamesindeki bu uygulamayla, şefleri ve ilköğretim müfettişlerini mağdur ederek, hiyerarşik sistemi bozmaktadır. Ayrıca ilköğretim müfettişleri bu kararnamede yeterli değeri görmemiştir. Bu nedenle MEB, teftiş sistemini gözden çıkarmış görünmektedir.
Bakanlar Kurulu’nda imzaya açılan Ek Ders Ücretleri ile ilgili düzenlemeyle; il milli eğitim müdürleri, ilçe milli eğitim müdürleri, şube müdürleri ve ilköğretim müfettişleri için ek ders saatleri artırılacaktır. Ancak bu artışların neye göre yapıldığı belli değildir.
2008 yılında Yardımcı Hizmetler Sınıfına yönelik Görevde Yükselme Sınavı da açılmamış ve sözkonusu personelin görevde yükselmesine imkân sağlanmamıştır.
Özür Grubu atama ve nakillerinde yaşanan sıkıntılar giderilmemiş, ailelerin parçalanmasına ve eşlerin mağdur olmasına sebep olan uygulamalar düzeltilmemiştir.
2008 yılında da Eğitim-Öğretim yılı başında verilen “Eğitim-Öğretime Hazırlık Ödeneği” tüm eğitim çalışanlarına verilmemiş, Milli Eğitim Bakanlığı Kurum İdari Kurulunda bu konuda altına imza attığı kararın hayata geçmesi adına bir gayret ortaya koymamıştır.

    Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

Son Haberler

ALTI AY İÇİN VERİLEN ZAMMIN YARIDAN FAZLASI İKİ AYDA ERİDİ REFAH PAYI KAÇINILMAZ OLDU

Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci ağustos ayı enflasyon rakamlarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Genel Başkan...

PROJE OKULLARINA ÖĞRETMEN ATAMASINA İLİŞKİN BİM KARARI

Sendikamız üyesinin, proje okullarına öğretmen atama işlemleri kapsamında tercih ettiği proje okuluna kariyer ve...

Eylül Ayı e-Bülteni Yayında

Eylül ayı bültenimizi yayımladık! Sendikamızın güncel faaliyetlerini, eğitim dünyasındaki gelişmeleri ve üyelerimize yönelik çalışmalarımızı...

TÜRK’ÜN MEVCUDİYETİ 30 AĞUSTOS’LA TARİHE MÜHÜRLENDİ

Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan’ın, 30 Ağustos Zafer Bayramı ile ilgili yaptığı basın...