Bu modaya uyarsınız veya uymazsınız, sizin zevkinize ve anlayışınıza kalmış. Ama modanın gelip geçici olduğunu da biliyoruz. Bir zamanlar zevkle dinlediğimiz bazı hafif müzik parçalarının ömrünün kısalığı gibi. Türk Sanat Müziği, Türk Halk Müziği öyle mi? Kökü yüzyıllara dayalı şarkılarımızı, türkülerimizi aynı tazelikte bugün de dinliyoruz, yarın da dinleyeceğiz.
Bir çok insan gibi, “Dünya değişiyor, acaba biz mi ayak uyduramıyoruz?” diye düşündüğümüz zamanlar oluyor, sizlerin de düşündüğü gibi. Ancak, derinlemesine düşündüğünüzde “Ben haklıyım.” diyorsunuz. Demokratikleşmenin bölücülerin ağzında sakız olduğunu görüyorsunuz. Ahlaksızlığın, hırsızlığın muteber olduğunu görüyorsunuz, insanları aldatmanın prim yaptığını görüyorsunuz. Bunun bir gelişme olmadığını, tam tersine bir yokoluşa gidiş olduğu kanaatiniz daha da güçleniyor ve daha bir inançla sarılıyorsunuz, daha bir inançla koşturuyorsunuz. Savunduğunuz değerlerin sadece düne ve bugüne ait olmadığını, yarının da ışıklı hakikatleri olması gerektiğine bir kere daha inanıyorsunuz.
Bu anlattıklarımızdan “sendikalar bir ahlak kulübü müdür” diye sonuç çıkaranlar olabilir. Evet, tüm yapıların olması gerektiği gibi, sendikaların da temel doğruları olmalıdır. “Her şey meşrudur.” anlayışı ile yapılan tüm faaliyetlere destek vermeniz, karmaşaya, kargaşaya, huzursuzluğa ve aldatılmaya razı olduğunuz anlamına gelmektedir. Bu anlayışla, uzun mesafeli koşular sizin işiniz olamaz. En sonunda, kaybeden mutlaka siz olursunuz.
Gelelim asıl konumuza, “Sendikaların da modası var mı?” diye söze başlamıştık. Günümüzde yaşadıklarımız böyle bir modanın hızla yayıldığını çok net gösteriyor. Önemli olan ne kadar süreceğidir. Ne kadar yaşayacağıdır. İnsanlar, günümüzde kolay yolu seçmektedir. Şöyle bir tahlil yapalım ve bu yeni moda sendikacılığın farklı anlayış sahipleri tarafından neden desteklendiğini anlamaya çalışalım.
Bu yeni moda sendikacılığın bir ahlakı var mıdır? Elcevap; asla! Bırakın bunlara karşı olanları, bunlarla beraber olanlar, şöyle bir düşünsünler, ”Ben niye buradayım?” diye. Bunların yöneticileri, “Ben ne dedim, ne söz verdim de bu kişiler benim üyem oldu.” diye bir düşünsünler. Cevap kendiliğinden ortaya çıkacaktır. Üye sayısını bile, kamuoyuna 10 bin fazla ilan eden bir yapının ahlakı ne olabilir? Soranlara, 10 bin fazla ama askere gidenler, aylıksız izinli olanları da saydık diyenlerin ne ahlakı olabilir? Sanki, diğer sendikaların aylıksız izinli, askere giden üyesi hiç yok.
Bugünlerde, adı PKK ile beraber anılan bir sendikanın bazı yöneticileri göz altına alındı. Bu sendikanın yıllardır PKK taşeronluğu yaptığını kamuoyu ve bilhassa eğitim çalışanları çok iyi biliyor. Buraya üye olan da neye hizmet ettiğinin farkında ama üye kalmaya devam ediyor. Hepsi PKK yanlısı değil ama arkadaşlık ilişkilerim bozulmasın diye üye kalmaya devam edenler de var. O halde bu sendikanın PKK yanlısı olduğu artık açığa çıkmış demektir. Bu netlik, bölücü zihniyetli bir çok kişinin kamufle olma isteğini de beraberinde getirmektedir. İşte tam burada, yeni moda sendikalar akla gelmektedir. İslamcı ile İslamcı olan, milliyetçi ile milliyetçi olan bu yeni moda sendika, bölücü ile de ortak payda bulmakta ve üye olmasını istemektedir. Bu durum, bölücü fikirlerden asla vazgeçmeyen ama kamufle olma ihtiyacı da duyan bir çok kişinin sadece belli bölgelerde değil, hemen hemen her yerde iştahını kabartmaktadır. Andımızın değiştirilmesi, Türk kelimesinden rahatsızlık duyulması, İstiklal Marşı törenlerinin çocuklara rahatsızlık verdiği iddiası, etnik dillerin desteklenmesi, Kürtçe TV’nin geç kalmış bir uygulama olduğunun söylenmesi, PKK teröristlerine gerilla diye hitap edilmesi bu yeni moda sendikanın vatansever üyelerinin isteği değildir, herhalde.
Bu yeni moda sendika, büyümek için her yolu denemekte, her boyaya boyanmaktadır.
Bir zamanlar bize yanlışlıkla üye olmuş bir eğitimciye, neden bizden istifa etmek istediğini sormuştum. "Başkanım ben anadilde eğitimden yanayım, size bir yanlışlık sonucu üye olmuştum” demiş ve bu yeni moda sendikanın kendi fikirlerini temsil ettiğini, Allah inancı sebebiyle PKK yanlısı diğer sendikaya üye olmayacağını ifade etmişti. Ben de, “Bu kadar açık beyana saygı duyuyorum, senin gibi kişilerin bizimle beraber olması zaten mümkün değil.” demiştim.
Şu anda belli bazı illerde, bu yeni moda sendikanın binlerce üye yaptığını görüyoruz. Ancak, bu sendikaya şu veya bu şekilde destek veren binlerce eğitim çalışanı henüz bu durumun farkında değil. Basit bazı kazanımlar ve menfaatler sebebiyle, bu gerçeğe göz yumanlar da bulunmaktadır. "Bölücülerle neden kol kola giriyorsunuz?" eleştirisine “Biz yaradılanı yaradan dan ötürü seviyor ve insanları ayırmıyoruz.” diye cevaplar veriyorlar. Yaradan’dan ötürü şehitlerimize bu kadar değer vermemeleri, her şehit verdiğimizde göbek atanlarla kol kola girdiklerini görmezden gelmeleri ayrı bir değerlendirmedir.
Darbe savarlık yaptıkları iddiaları da, komik olduğu kadar düşündürücüdür. Daha düne kadar, gölgesinden korkan bu adamların darbe savmak gibi bir misyonu hangi yürekle üstlendiklerini anlamak mümkün değildir. Bir ahlaki ölçüsü olmayanların darbe savmak gibi çok iddialı söylem geliştirmeleri, olsa olsa ağababalarının emir ve talimatı ile oluşur. Kimlerin finanse ettiği bizce malum olan “Artık” akıl mitingleriyle, darbe savdıklarını zanneden bu yeni moda sendika, bu iddiası ile, Hazreti Mevlana’nın “Bevl üzerindeki çöpün üzerine konan sinek kendisini Kaptan-ı Derya zanneder.” meselini (örnek alınacak söz) hatırlatmaktadır. Kendi dışında olanları darbecilikle suçlayan bu yeni modacılar, daha demokratlığın ne olduğunu bilmemekte, bilgi kirliliği oluşturarak bulanık suda balık avlamaya çalışmaktadırlar.
Türk Eğitim Sen’in moda akımlarla ilgisi yoktur ve olmayacaktır. Türk Eğitim Sen’in kırmızı çizgileri geleceğin de ışıklı ve değişmez hakikatlarıdır. Türk Eğitim Sen, adamına göre sendikacılık modasını bugün de reddetmektedir, yarın da reddedecektir. Böyle yetkili sendika olduk, böyle etkili olduk. Bu özelliklerimizin asla değişmeyeceğinin bilinmesi dileğiyle.
TÜRK EĞİTİM SEN GENEL MERKEZİ