30 Ağustos Zafer Bayramı’nın 87’nci yıldönümünü coşkuyla kutluyoruz. Bilindiği gibi 30 Ağustos Zafer Bayramı; Ulu Önder Atatürk’ün Başkumandanlığında başarı ile sonuçlanan Başkomutanlık Meydan Muharebesini anmak için kutlanmaktadır. Türk Milleti için büyük öneme sahip olan bu zafer, Türk tarihi açısından da dönüm noktasıdır. Topraklarımızı işgal eden aymazları bozguna uğratan Türk Milleti, açlığa, yokluğa, yoksulluğa rağmen kanının son damlasına kadar cesaretle mücadele etmiştir.
30 Ağustos 1922’de, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurulmasına bir adım daha yaklaşılmıştır. Aradan geçen 87 yıldan sonra bugün de, Türkiye Cumhuriyeti Devleti büyük tehlikelerle karşı karşıyadır. Kürt Açılımı adı altında Türkiye’nin üniter yapısına zarar verilmekte, halk ayrıştırılmakta, terör cesaretlendirilmektedir. Bu açılımın oluşturduğu yeni zemin, ayrı bir devlet kurma hayalinde olanların da iştahını kabartmaktadır. Özellikle belli kesimlerin teröristbaşının açıklayacağı sözde yol haritasını sık sık dillendirmesi, bunu dört gözle beklemesi, siyasetin bile rotasını bebek katiline çevirmesi üzücü ve manidardır. Sanki 30 bin kişinin katili Öcalan değilmişçesine, teröristbaşının açıklamalarına odaklanılması, sözlerinin dikkate alınması kaygı vericidir.
Anayasa’da Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkesin Türk olarak kabul edilmesine karşı büyük öfke besleyenler, buna farklı anlamlar yükleyenler toplumu ikiye bölmek için harekete geçmiştir. Bu süreçte ana dilde eğitim talepleri de yüksek sesle dile getirilmektedir. Etnik dillere hepimiz saygılıyız. Herkes gündelik hayatta istediği dili konuşabilir. Ancak konu eğitim olunca; etnik dillerde eğitim yapılması büyük bir ayrıştırmayı da beraberinde getirecektir. Türkiye Cumhuriyeti’nin iki dilli bir devlet halini alması bizlere dayatılmaktadır. İki dilli devletin fertleri ise ne birbirlerini anlayabilecekler ne sorunlarını konuşabilecekler ne de ortak paydalarda buluşabileceklerdir.
Demokrasi adı altında yapılan açılımlarla Türkiye, bölünmeye doğru yol almaktadır. Elbette terörün sona ermesi, barışın egemen olması, aynı topraklarda kardeşçe yaşanması bin yıldır olduğu gibi Türk-Kürt demeden herkesin ortak isteğidir. Ancak bu isteğin, ülkemizin bölünmesine, insanlarımızın ayrıştırılmasına neden olacak açılımlarla gerçekleştirilmesi mümkün değildir.
Atamızın kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti üzerinde sinsi planları olanlar, Türkiye’nin üniter ve ulus-devlet yapısına alerji duyanlar, milli birlik ve beraberlik kavramının içini boşaltmaya çabalayanlar; Türklüğe vurgu yapanları, üniter yapının öneminden söz edenleri, ana dilde eğitimin sakıncalarını dile getirenleri ırkçı ve çözüm istemeyen marjinaller olarak yansıtmaktadır.
Türk Milleti ne yazık ki, 30 Ağustos 1922’de sahip olduğu ruhu bugün kaybetme noktasındadır. Atamızın kurduğu Cumhuriyet’e, Misak-ı Milli sınırlarına, aynı bayrak altında kardeşçe yaşamaya yönelik tehditler bugün Cumhuriyet tarihimizde hiç olmadığı kadar artmıştır.
Unutulmamalıdır ki; Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatanı ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dün terörle istediğini elde edemeyenler, bugün sözde demokratik açılım adı altında hedeflerine ulaşmaya çalışmaktadır. Binlerce evladımızı şehit eden, bebek, çocuk, kadın, yaşlı demeden on binlerce insanımızı öldüren terör örgütü PKK’nın asıl istediği demokratik haklar elde etmek değil, toprak edinmek, milletimiz arasına nifak tohumları ekerek Türkiye’yi bölmektir.
30 Ağustos Zafer Bayramı’nı kutladığımız bugünlerde sinsi planlar görülmeli, ayak oyunlarına gelinmemelidir. Bu vesileyle Büyük Taarruz’un 87’inci yıldönümünü kutluyor, Ulu Önder Atatürk ve silah arkadaşlarına, aziz şehitlerimize, tarihin en şanlı zaferlerinin mirasçısı olan kahraman ordumuza saygı ve minnetlerimizi sunuyoruz.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
