3. TURDA GENEL BAŞKAN HİZMET KOLUMUZUN PROBLEMLERİNİ DİLE GETİRDİ

Genel Başkan İsmail Koncuk toplantıda özetle şunları söyledi:
“Türk Eğitim-Sen olarak eğitimi çok önemsiyoruz. Zira eğitim milli kalkınmanın temelini oluşturmaktadır. Eğitim, bir milletin medeniyet, kültür, sanat başta olmak üzere her anlamda ilerlemesini sağlayan çok önemli bir faktördür. Eğitimin amacı; demokratik hukuk devletinin ihtiyacı olan çağdaş bireyleri; güven ve sorumluluklarının bilincinde, özgür ve özgüven sahibi, bilgi çağı insanları olarak yetiştirmektir. Eğitimi çağa uygun hale getirmek ve geleceğimizi güvence altına almak için; hayatla ve ekonomiyle bütünleşmiş, dünya standartlarında kaliteyi yakalamış ve hayat boyu devam eden eğitim sistemi hedef alınmalıdır.

Bugün geldiğimiz noktada eğitimde kalite yakalanamamış, eğitim çalışanları aldıkları ücret ve yönetmeliklerden kaynaklanan sebeplerden dolayı huzursuz durumdadırlar.
Eğitim hizmet kolunda Milli Eğitim Bakanlığı çalışanları, Kredi ve Yurtlar Kurumu çalışanları ve üniversite çalışanları bulunmaktadır. Bu çalışanların ekonomik ve sosyal haklar konusunda yaşadıkları sorunlar çözülmediği sürece eğitimde kalite ve başarıyı da sağlamak mümkün değildir.

Sorunları ilgili Bakanlığa ve YÖK’e ve kurumlara sürekli taşıyoruz. mali konulardaki sorunların genelde Maliye Bakanlığı’ndan kaynaklandığı söylenmektedir. Maliye Bakanlığı’nın yetkilileri buradalar; mali konulardaki sorunlar sendikamızın da görüşleri doğrultusunda mutlaka çözülmelidir. Maalesef Milli Eğitim Bakanlığı bugüne kadar sorun çözen değil, sorun üreten bir Bakanlık haline gelmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı çok önemli bir bakanlıktır. Eğitim, sağlık önemlidir bunların yeniden yapılanmaya ihtiyaç vardır.

Türk Milli Eğitimi’nin genel amacı iyi insan, iyi vatandaş yetiştirmektir. Sonuç itibariyle eğitimin amacı, insanları mutlu kılmaktır. Seçilen ders kitaplarıyla, eğitim politikalarıyla; öğretmen, yönetici atamalarıyla, çalışanların sosyal özlük haklarının iyileştirilmesi anlamında meseleye topyekün bakıldığı zaman toplumun, çalışanların mutsuz olduğunu görüyoruz.

Dediğimiz gibi, Türk Milli Eğitiminin genel amaçları iyi insan, iyi vatandaş yetiştirmek olmasına karşılık maalesef bu amaca ulaşılmamıştır. Sokaklardaki kap-kaç olayları ve uyuşturucu batağında olan gençlerimizle karşılaşmak bizleri üzmektedir. Toplum, yaşanan ekonomik kriz ve adaletsiz anlayıştan dolayı gergin ve gelecekten ümitsizdir. Türkiye iyi bir noktaya gitmiyor.

Malumunuz olduğu üzere; insan topluluklarını kaynaştırıp buluşturan, milletleştirerek tarih sahnesinde devamını sağlayan başlıca etkenlerden birisi, Milli Kültür’dür. Bu anlamda ülkede bütünlük sağlanamamıştır. Yıllarca ilköğretim okullarında söylenen andımızın kaldırılması tartışmaları buna çok açık bir örnektir. Yine eğitim dilimiz, Anayasa’da yer aldığı üzere Türkçe’dir.

Türk Milleti’ndenim diyen insan, her şeyden evvel mutlaka Türkçe konuşmalıdır. Türkçe konuşmayan bir insan Türk kültürüne, topluluğuna bağlılığını iddia ederse buna inanmak doğru olmaz. Sendikamız, Anayasamızda da ifade edildiği gibi eğitim dilinin tek olduğuna inanmakta ve güzel Türkçe’mizin “Bilim dili” olarak  herkesçe kabul edilmesini arzu etmektedir. Bunun dışında hiçbir teklifi kabul edemeyiz, etmeyiz.

Eğitim çalışanları içerisinde Kredi ve Yurtlar Kurumu çalışanları, üniversitelerimiz ve Milli Eğitim Bakanlığı vardır. Her çalışan bizim için değerlidir, kıymetlidir, tüm bu çalışan arkadaşlarımızın sorunları vardır.

Eğitim çalışanları içerisinde öğretmenlik mesleğinin saygınlığı ve itibarı bitirildi. Öğretmenlik çok farklı istihdam türlerini içinde barındırır oldu. Kadrolu, vekil, ücretli, sözleşmeli öğretmenlikler oluştu. Güvencesiz çalıştırılmanın yaygınlaştırıldığı bir eğitim anlayışı oluşturulmaya çalışılıyor. Bu uygulama, hem çalışma barışını bozmakta hem de eğitimi geriye götürmektedir.

150 bin öğretmen açığı olduğu bir zamanda, 250 bin Eğitim Fakültesi çıkışlı diploma sahibi öğretmen adaylarını bekleteceksiniz, yerine vekil ve ücretli öğretmen çalıştırarak kar yaptığınızı zannedeceksiniz.  Bu anlayıştan derhal uzaklaşarak 4/B statüsünde çalışanları da en kısa sürede kadroya geçirerek, tüm çalışanların kadrolu görev yaptığı öğretmen açığını kapatacak uygulamaların ortaya konulması gerekiyor.

Bilgi toplumunun temel anlayışı olan insan gücü her şeyin önüne çıkarılmalıdır. Çünkü artık ülkelerin zenginlikleri para ile ya da doğal kaynaklarının zenginliği ile değil, bilgi ve insan kaynaklarının zenginliği ile ölçülmektedir. İnsan gücü yetiştirmenin tek yolu da eğitim ve öğretimdir. Bu bakımdan zorunlu eğitimde, tüm çağ nüfusunun okullaştırılacağı, sınıf mevcutlarının standartlara uygun olarak denge sağlayacağı yatırımlara önem verilmelidir.

Son zamanlarda öğretmenlerin görevleri azmış gibi maaş karşılığı ders saatlerinin 5 saat arttırılacağı yönünde basında haberler yer almaktadır. Bu haber doğru mudur bilemiyoruz. Yetkililer burada ne yapmak istiyorlar anlamış değilim. Bunun adı tasarruf olamaz. Bu ateşle oynamak demektir. Bu tehlikeli bir iştir. İyileşme beklerken böylesi haberler eğitim çalışanlarının moral ve motivasyonunu bozmuştur. Bu düşünce kafalardan silinmelidir. Bakanlık, eğitim çalışanlarına sokakları göstermektedir. (Bu konu tartışılırken Maliye Bakanlığı Müsteşarı Naci AĞBAL söz alarak, ‘Bizim tarafımızda böyle bir çalışma yoktur. Ben de bunu gazetelerden okudum. Doğru değildir.’ açıklamasını yaptı.) Bunun üzerine Genel Başkan Koncuk, bu sözü bir taahhüt olarak kabul ediyorum dedi.

Her yıl eğitim-öğretim yılı başında ödenen “Eğitim-Öğretime Hazırlık Ödeneği”; brüt bir maaş tutarında ve hizmet sınıfı ayrımı yapılmadan, tüm eğitim çalışanlarına (Üniversiteler ve YURT-KUR dahil olmak üzere) Akademik, Yardımcı hizmetli ve Tüm Genel İdare Hizmetleri personelinin tamamına ödenmelidir. Bununla ilgili verilen kanun teklifinin bir an önce yasalaşması için gerekli çalışma yapılmalıdır. Yine aynı şekilde, üniversite ödeneğinin de her düzeydeki akademik ve idari personel olmak üzere tüm üniversite çalışanlarına ödenmesi sağlanmalıdır.

Gelir vergisi dilimleri yükseltilmeli, vergi oranları düşürülmelidir. 

16.12.2006 gün ve 26378 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan ve 2006/11350 sayılı Bakanlar kurulu kararı ile yürürlüğe konulan, Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmen ve Yöneticilerin Ders ve Ek Ders Saatlerine ilişkin Esaslarda bugüne kadar yapılan uygulamalar ve 5473 sayılı Kanun’la getirilen yeni düzenlemeler sonucu ortaya çıkan yanlış ve eksik konuların dikkate alınacağı yeni bir düzenleme yapılmalıdır.Yönetici ve Öğretmenlerin Ders ve Ek Ders Saatlerine İlişkin karar gereği eğitim çalışanlarının önceden bilinmeyen ve istenmeyen sebeplerle; hasta olmaları, mazeret izni almaları, ÖSS ve SBS sınavlarına girecek öğrencilere sınav öncesi verilen idari izinlerde, mevsim şartları ve dini bayramlardan dolayı eğitime ara verilmesi hallerinde küçümsenmeyecek oranlarda maddi kayıplar yaşanmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı Yönetici ve Öğretmenlerin Ders ve Ek Ders Saatlerine ilişkin 10.05.2008 tarihinde yapılan 16 ncı madde değişikliği ile öğretmenler mağdur edilmişlerdir. Bu karar yeniden gözden geçirilmeli, Bunlardan önce yürürlükte olan 16/12/2006 tarih ve 11350 sayılı bakanlar kurulu kararı ile 2007/19 sayılı genelgeden önce yapılan uygulamada olduğu gibi öğretmenlerin mazeret izni olduğu günlerde maaş karşılığı derse girme şartı aranmaksızın, maaş ve ücret karşılığı şeklinde ikiye ayrılarak haftanın günlerine dağıtımı yapılmak suretiyle, izinli olduğu günde sadece ek ders ücretinin kesileceği şekilde düzenleme yapılmalıdır.
 
Son yapılan ek ders düzenlemesinden Milli Eğitim Bakanlığı merkez ve taşra teşkilatında görev yapan şefler ve uzmanlar yararlanamamışlardır. Bunların da ek ders saatleri artırılmalıdır.

Hükümet kamudaki maaş adaletsizliğini gidermek için çıkardığı ek ödeme düzenlemesinden; şube müdürleri, uzmanlar, il milli eğitim müdür yardımcıları, ilçe milli eğitim müdürleri, ilköğretim müfettişleri ve şefler yararlanamamışlardır. Bu çalışanlar da ek ödemelerden yararlanacak duruma getirilmelidir.

KEY hesabı alacaklarının ödenmesinde yaşanan olumsuzluklar kamu çalışanları üzerinde hükümete karşı önemli oranda güven sarsıcı etkide bulunmaktadır. Bu hak edişlerin bir anönce ödenmesi gerekmektedir.

Nöbet tuttuğu halde ücret alamayan personele de nöbet ücreti verilmelidir. Gece nöbet tutanlara izin verme yerine diğer kurumlarda olduğu fazla mesai ücreti ödenmelidir.

Mesai saatleri dışında ve hafta sonlarında yapılan seminer, hizmet içi eğitim kursları ve toplantıları isteğe bağlı olmalı, zorunluluk halinde katılan öğretmen, idareci ve diğer personele ek ders ücreti ödenmeli ve mücavir alan dışından gelenlere harcırah ödenmelidir.

Askere giden personele askerlik süresince, maaşının 1/4 oranında maaş verilmelidir. 

Burs alan çocukların ebeveynleri üzerinden sağlık tedavilerini yapmalarına imkan sağlanmalıdır. Parasız Yatılılık ve Bursluluk sınavı öğretmen çocuklarına tanınan kontenjanın Bakanlıkta merkez ve taşra teşkilatlarında çalışan tüm eğitim çalışanları da dahil edilmelidir. Parasız yatılılık ve Bursluluk Sınavına başvurabilmek için belirlenen miktar ailenin yıllık gelirinin fert başına düşen miktarı 2008 yılında 5400 YTL iken 2009 yılında 4353 TL olarak belirlenmiştir. Rakam düşürülünce eğitim çalışanlarının çocukları bu sınavlara müracaat edememiştir. Kat, yat sahibi zengin aile çocuklarının müracaatının kabul edilmesi çok büyük bir çelişkidir. Rakamların yükseltilerek mağduriyetin giderilmesi gerekir.                                                                                                     

Önümüzdeki eğitim öğretim yılında ilköğretim okullarına yeni başlayacak öğrencilerin hangi okullara kayıt olacağı Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi’ne göre gerçekleştirilecektir. Bu kayıt sistemi ile öğrencinin adresinin kayıtlı olduğu yerin en yakınında yer alan okula kaydının gerçekleştirileceği anlamına gelmektedir. Bu durum eğitim çalışanları açısından görev yaptıkları okullara çocuklarını kaydettirememeleri halinde çalışanlar ve çocukları mağduriyet yaşayacaktır. Eğitim çalışanlarının mağduriyet yaşamaması için çocuklarının da istemeleri halinde görev yaptıkları okullara kayıtlarını yaptırabilmelerine imkân sağlanmalıdır

Milli Eğitim Bakanlığı, Öğretmen Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği hakkında görüşlerimizi istemiştir. Sendikamızın görüşleri 26.01.2009 tarihinde gönderilmiştir. Önerilerimizin dikkate alınarak bir an önce yeni yönetmeliğin uygulamaya konulması gerekir Atama ve yer değiştirmelerde, her iki eşin branşında norm kadro açığı olma şartı kaldırılmalı ve aile bütünlüğü göz önüne alınmalı, sağlık, öğrenim durumları dikkate alınmalı, eskiden olduğu gibi, tüm atama ve yer değiştirme işlemlerinde hizmet süresi hesaplamasında 30 Eylül tarihi esas alınmalı ve il emrine atamalar gerçekleştirilmelidir.
Zorunlu/İsteğe Bağlı/Özür Grubu gibi yer değiştirme dönemlerinde branşlarda illerde fazla açık görünmemektedir. Norm kadro açığı olan tüm branşlar gösterilmelidir

Aday öğretmenlerin özür grubu nakillerinde stajyerliğin kalkmış olması şartı kaldırılmalı, aile bütünlüğüne saygı duyulmalıdır.

Mevcut atama yönetmeliği ile ve yönetmeliğin bazı maddelerinin farklı yorumlanması sonucunda eşler bir araya gelemiyor. Aileler parçalanıyor, çalışanlardan birisi Mardin’de bir diğeri Muğla’da görev yapıyor. Bu ayrıcalığı hiçbir vicdan kabul edemez.

Eğitim çalışanlarının üniversiteye girmesindeki puanlar dikkate alındığında yüksek dereceden maaş almaları gerekirken daha az puanla üniversiteye girenler mezun olup görev aldıkları kurumlardan daha fazla maaş almaktadır. Bu bir çelişkidir. Ek gösterge rakamları 3000’den yukarı çıkmıyor, bu haksızlıktır. Haksızlığın giderilmesi gerekir. Ek gösterge rakamları 8. dereceden başlamalı, 1. derece ek gösterge rakamı 3600’e yükseltilerek hiyerarşik düzene göre yeniden belirlenmelidir. Yardımcı hizmetler sınıfında bulunan personelin de ek göstergeden faydalanması sağlanmalı, aynı eğitim düzeyinde olup aynı işi yapan kamu görevlileri arasındaki ek gösterge farklılığı giderilmelidir. Eğitim çalışanlarının tamamı çok yetersiz maaş almaktadır. Kamu görevlilerinin maaşlarına yapılacak artışlarda hedeflenen enflasyon yerine açlık ve yoksulluk sınırının dikkate alınması bir zorunluluk olarak görülmelidir. Eğitim çalışanlarının maaşları AB standartlarına çıkarılmalıdır.

Ek ödemeler konusunda da problemler yaşanmaktadır. Bilhassa endüstri meslek liselerinde mesai sonrası ve Cumartesi, Pazar günleri yapılan döner sermaye çalışmaları, diğer kurumların döner sermaye çalışmaları ile karıştırılmaktadır. Bu uygulama sebebiyle endüstri meslek liselerinde yapılan döner sermaye çalışmaları sıfır noktaya düşmüştür. Endüstri meslek liselerinde bulunan alet edavat, makina ve teçhizat boşuna yatmakta, insan gücü heba edilmektedir. Bunun zararı ülkemizedir. Bu sebeple bu konuda yaşanan ek ödeme problemleri giderilmelidir.

Görevde yükselme imtihanlarının boş kadro olması halinde en geç 6 ay içinde yapılması, vekâleten görevlendirme yapılmaması, ayrıca kurumun ihtiyaç duyduğu ve sınıf değişikliği gerektiren, eğitim sonucu elde edilen unvan ve meslekle ilgili kadrolara kurum içinden sınavsız olarak atama yapılması sağlanmalıdır.

Genel İdare Hizmetleri Sınıfı, Teknik Hizmetler Sınıfı ve Yardımcı Hizmetler Sınıfında görev yapan personelin tayinleri sisteme bağlanmalı ve tayinler açık kurumlar duyurulduktan sonra puan esasına göre yapılmalıdır.

Norm kadro uygulaması memur ve hizmetli için de olmalı, norm kadro ihtiyacı kadar personel görevlendirilmelidir

Memur kadroları, sınavsız olarak veri hazırlama ve kontrol işletmeni kadrosuna dönüştürülmelidir.

Memur ve hizmetlilerle ilgili subjektif değerlendirmelere yol açan “İDARENİN vereceği diğer görevleri de yapar.”ibaresi ile Mesleki ve Teknik Eğitim Yönetmeliğinin 273 mad. son maddesinde yer alan okul müdürünün verdiği görevleri yapar ibaresi kaldırılmalıdır.
 Hizmetlilere gece nöbeti tutturulmamalı, gece bekçiliği kadroya tabi olmalı ve gece bekçilerinin güvenliğinin sağlanması için gerekli donanım sağlanmalıdır.

Yurt-Kur Görevde Yükselme Yönetmeliği uygulanmalıdır.

Yurt-Kur’da fazla çalışma ücretleri artırılmalıdır.

Yurt-Kur’da çalışan tüm personele hizmet içi eğitim seminerine katılım hakkı verilmelidir.

Ülkemizde üniversitelerimizin yaşadıkları sorunlar da kamuoyunun malumudur. En başta kısır ve ideolojik tartışmalara malzeme edilen YÖK meselesi gelmektedir. YÖK hâlâ büyük bir muamma olarak kamuoyu gündeminde yer almaktadır. Bir türlü çözümlenemeyen ve yılan hikâyesine dönen YÖK sorunu yerinde saymaktadır. Toplumsal mutabakatı göz ardı eden hükümet, konunun üzerine yeterince eğilmemiş durumdadır.

Siyasi erkin yapması gereken, oy avcılığına soyunmadan, konunun tarafları ile masaya oturarak, toplumun bütün kesimlerini kucaklamak suretiyle yeni bir YÖK kanun tasarısını ülke gündemine getirmek olmalıdır.

Çağın gereklerine uygun, ideolojik kaygılardan uzak, üniversite çalışanlarının sorunlarını ortadan kaldıracak ve tamamen bilimsel bir anlayış ve çalışanların da katkısı ile hazırlanacak bir YÖK kanunu ile eksiklikler giderilebilecektir.

Öte yandan üniversite çalışanlarının idari ve ekonomik sorunları çözüme kavuşturulmadan istenen üniversite eğitiminin sağlanamayacağı açıktır.

Ek ödeme ve döner sermaye mahsuplaşmasının her ay yapılması için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.

 Fakülte sekreterlerinin ek göstergesi ile aynı işi yapan meslek yüksekokul sekreterleri arasındaki fark giderilmelidir.   
    
 Üniversitelerde; proje paralarının ek ödeme kapsamı dışında tutulması için, yasal düzenleme yapılmalıdır. 

 YÖK ve Bağlı Kuruluşlarında çalışan; Daire Başkanı, Fakülte Sekreteri, Yüksek Okul Sekreteri ve Enstitü Sekreteri kadrosunda bulunanların diğer kurumlarda emsal görev yapanlarda olduğu gibi MAKAM TAZMİNATI alabilmeleri için yasal düzenlemelerin yapılmalıdır. Bu anlamda 2914 sayılı Kanunun Ek 2’nci maddesi ile kadro ve görev unvanları itibariyle makam tazminatından tüm çalışanlara ödenmesi şeklinde yeniden düzenlenmelidir.

Geliştirme ödeneği, üniversitelerin bulunduğu bölgenin sosyo-ekonomik yapısı ön planda tutularak, öğretim elemanı sıkıntısı çeken gelişmekte olan üniversitelere daha öncelikli olarak ve daha yüksek oranlarda ödenmesi gerekmektedir. Oysa uygulama hiçte böyle değildir. Önceden açılan bir üniversitede uygulanan geliştirme ödeneği oranı %150 olarak belirlenirken sonradan açılan bir üniversitede geliştirme ödeneği oranı % 100’dür. Bu durum Geliştirme ödeneği ödenmesine dair 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanunu’nun 14 üncü maddesine göre, 4.4.2005 tarihli Bakanlar Kurulu Kararına terstir. Buna benzer farklılıkları başka illerdeki başka üniversitelerde de görmek mümkündür. Bu adil olmayan uygulama üniversitelerin lehine olacak şekilde düzeltilmelidir. 

 Üniversitelerde döner sermaye oranlarını fakülte ve Üniversite yönetim kurulları tespit eder yönetim kurulu üyeleri öğretim üyesi olduklarından dolayı öğretim üyelerine üst sınırdan idari personel içinde düşük tespit ederler. Bu kaybın karşılanması için 2547 sayılı kanunun 58’nci maddesinde… Verebilir ibaresi yerine verilir şeklinde değişiklik yapılmalıdır.

Araştırma fonlarından öğretim elemanlarının eşit şekilde yararlandırılması için projeler, unvan gözetilmeksizin, objektif olarak değerlendirilmelidir. Üniversitelerde göerv yapan akademsyenlerimiz var. Bunlar faydalı işler yapıyorlar. Bunlar içinde asker öğretmen uygulaması gibi asker akademisyen uygulamasına gidilerek yeni üniversitelerin bu yolla akademisyen ihtiyacı giderilebilir. Üniversitelerimizin de oldukça fazla sorunları bulunmaktadır. Sorunların çözümüne yönelik çok sayıda tekliflerimiz var. Bunların en kısa zamanda  çözüme kavuşturulması herkesi rahatlatacaktır. 

 Konuyla ilgili açılan davalar var üniversiteler başka ülkenin kurumu değildir. Biz farklı kanuna tabiyiz anlayışıyla hareket ediyorlar. Yok böyle şey. Kafanıza göre birisini YÖK’e getirdik anlayışı maalesef YÖK’ün bilinen sorunlarını çözmüyor. Yıllarca üniversitelerde
bilimsel çalışmaların ötesinde korkuya yönelik bir anlayış hakim olmuştur.

Giyim yardımları günün şartlarına göre belirlenerek ve giyim yardımının nakit olarak personele ödenmelidir.  

Ek ders ücretleri ve özellikle tedavi yollukları zamanında ödenmemektedir. Bunların zamanında ödenmesi için gerekli tedbirler alınmalıdır. Tedavi yolluklarının zamanında ödenmemesi sebebiyle yüzlerce eğitim çalışanı mağdur durumdadır. Diğer bakanlıklarda tedavi yolluklarının ödenmesinde bir problem yaşanmazken Milli Eğitim Bakanlığı’nda problemin bir türlü çözümlenmemesi, eğitim çalışanlarını “Biz sahipsiz miyiz?” düşüncesi içine sokmaktadır.

Sendikamızın mali, sosyal hakları ve eğitim çalışanlarıyla ilgili taleplerimiz oldukça fazladır. Bu taleplerimizi Sayın Bakana sunuyorum.”

 

Son Haberler

ORTAK ALFABENİN ARDINDAN ORTAK MÜFREDAT, ORTAK DERS KİTAPLARI DA GÜNDEME GELMELİ!

UAESEB ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, Kırgızistan Cumhuriyeti Eğitim ve Bilim Çalışanları Sendikası Genel Başkanlığına seçilen Primkulov Musabay Mamatoviç’i tebrik etti. Online gerçekleştirilen toplantıda Genel Başkan Yardımcımız Cengiz Kocakaplan da hazır bulundu.

TÜM KONTENJANLAR DUYURUYA ÇIKARILSIN ATAMA İŞLEMLERİ YAPILSIN!

Öğretmenlerimizden çok sayıda alan değişikliğine bağlı atama yapılması yönünde talep gelmektedir. Bilindiği gibi eğitimini aldıkları kendi...

ÖMK TEKLİFİ YENİ KAZANIMLAR GETİRİYOR ANCAK… EKSİKLİKLER NE OLACAK?

Bilindiği gibi 43 maddelik Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifinin 22 maddesi TBMM tatile girmeden kabul...

EK ZAM VE REFAH PAYI OLMADAN MEMURA RAHAT YOK!

Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci Eylül ayı enflasyon rakamlarını değerlendirdi.