24 EYLÜL SADECE GREV DEĞİL, BİR GÖREVDİR

         HAYDİ G(ö)REVE!

2014-2015 Eğitim Öğretim Yılı, geçmiş dönemlere ilaveten yeni bir takım problemleriyle birlikte başladı.

Eğitim hayatımız, zaten uzun yıllardır ciddi sıkıntılar cenderesinde nefes almaya çalışmakta.

12 Yıldır tek başına iktidar olan AKP Hükümeti de, mevcut bir çok problemi çözemediği gibi ortaya koyduklarıyla yeni sorunları da önümüze getirdi.

Aynı partinin iktidarında beş ayrı Milli Eğitim Bakanı görev aldı. Her gelen Bakanın, temel meselelerde dahi, adeta bir başka partinin programını uygularmışçasına, kendinden önceki uygulamaları tedavülden kaldırmış olması hayret verici bir durumdur.

Düşünebiliyor musunuz, liselere giriş sistemi dahi kesintisiz AKP iktidarı sürecinde defalarca değiştirildi.

AKP İktidarı, genelde kamu çalışanlarına ve özelde de eğitim çalışanlarına pek dostane bir yaklaşım içerisinde olmadı. Sanki memurları kendine hasım olarak kabul eden, kamudaki sözüm ona düzensizliklerin sorumlusu kamu çalışanlarıymış gibi bir yaklaşım içerisinde oldu.

Sanırım, AKP yönetim kadrosunun memurlarla ilgili hoş olmayan anıları var; çocukluklarına inmek lazım…

İktidarın bu arazlı anlayışı, kamu çalışanlarına yönelik her uygulamasında kendini hissettirdi.

İktidar, bir yandan yandaş kuruluşları vasıtasıyla, memurları teklif ve tehdit stratejisiyle esir alırken; diğer yandan çalışanların kazanımlarını gasp eden ve kazanılmış haklarını ellerinden alan düzenlemeleri hayata geçirdi.

İşte son MEB kanunuyla okul yöneticilerinin tasfiye edilmesi bu anlayışın en somut örneklerindendir. Binlerce okul müdürü, tetikçi sözde komisyonların ellerine tutuşturulan sipariş değerlendirmeleriyle kıyıma tabi tutuldu. Ki, bu daha başlangıç. Bundan sonra, eğer bu kanun düzeltilmez ise, okul yöneticisi olan herkes böylesi muhtemel bir tasfiyenin gölgesinde görevini yapmaya çalışacaktır.

Bu zillet, eğitim hayatımız ve çalışma huzurumuz için önemli bir tehdittir.

Velhasıl…

Bu son rezalet uygulamayla birlikte eğitim hayatımız, ilgili her kesimi bunaltan bir cendere içerisinde kıvranmaktadır.

İşte tüm bu sıkıntılarımızı dile getirmek ve çözüm sürecine katkıda bulunabilmek amacıyla 24 Eylül 2014 günü, üretimden gelen gücümüzü kullanarak hizmet üretmeyecek ve bir günlük iş bırakma eylemi yapacağız.

Yani GREV yapacağız!

Aslında bu sadece bir GREV değil, aynı zamanda şereflice ifa edeceğimiz bir GÖREV olacak.

Evet, biz 24 Eylül’de görevde olacağız;

“Bize biat etmeyenin nefes bile almaya hakkı yoktur” dercesine, yıllarını eğitime vakfetmiş ve mesleki yaşamları başarılarla dolu okul yöneticilerimizin adeta soykırıma tutulmasını lanetlemek için görevde olacağız.

Türk milli eğitiminin niteliğinin ve öğretmenlerimizin itibarının artırılması için görevde olacağız.

İdareci, öğretmen, akademisyen, hizmetli, teknisyen velhasıl bütün eğitim çalışanlarının insanca yaşayabileceği bir ücrete kavuşması ve sosyal haklarının iyileştirilmesi için görevde olacağız.

Öğretmenlerimizin nöbet görevlerinin ücretlendirilerek, angaryadan kurtarılmalarını talep etmek için görevde olacağız.

Modern kölelik olan 4-C statüsünde çalıştırılanların, insan haklarını istemek için görevde olacağız.

Defalarca söz verildiği halde tutulmayan ve ödenmeyen akademik zammın verilmesi için görevde olacağız.

Üniversite çalışanlarının ekonomik koşullarının iyileştirilmesi ve daha demokratik bir üniversite için görevde olacağız.

Toplu Sözleşme masasında pazarlanarak yüzüstü bırakılan kamu çalışanlarının, enflasyon farkının ödenerek maaşlarının kuş

Son Haberler

DYK’DA GÖREV ALAN MEMURLARA ÜCRET ÖDENMELİDİR

Hizmet Kollarına Yönelik Mali ve Sosyal Haklara İlişkin 2024 ve 2025 Yıllarını Kapsayan 7....

MEB BÜTÇESİ İHTİYAÇLARI KARŞILAYACAK MI?

Türk Eğitim Sen Genel Başkanı Talip Geylan’ın, MEB Bütçesi hakkında yaptığı değerlendirmedir.

ATATÜRK, TÜRKİYE’DİR!

Türk Eğitim Sen Genel Başkanı Talip Geylan’ın, 10 Kasım dolayısıyla yaptığı basın açıklamasıdır.

AKADEMİK ZAM PAS GEÇİLMESİN!

Genel Başkanımız Talip Geylan, ekonomik koşullarından dolayı, başarılı öğrencilerin akademisyenliği değil, geliri daha yüksek olan meslekleri tercih ettiğini kaydederek, bu durumun Türk akademisinin geleceği açısından önemli bir zafiyet doğuracağını söyledi.