12 Haziran 2011 seçimleri ile birlikte Türkiye ‘de bir şeyler çok hızlı değişmeye başladı.Birileri Türkiye’nin daha da demokratikleştiğini söylese de ülkenin bölünmez bütünlüğü konusuna hassasiyetle yaklaşan çevrelerde derin bir endişe hakim…Ülkenin bir bölümüne yönelik etnik temelli bölücülük faaliyeti yürüten çevreler peş peşe çeşitli adımlar atmaya başladılar.Seçimlerden bir süre önce başlayan ve kamuoyunda ‘’açılım’’politikaları olarak bilinen çeşitli uygulamalarla büyük bir ivme kazanan ve pervasızlıkla yürütülen bu faaliyetler seçimden sonra daha da hızlandı.Çeşitli güneydoğu illerinden bağımsız seçilen ve daha sonra da TBMM’de BDP çatısı altında bir araya gelen milletvekilleri hem KCK tutuklularını hem de Hatip DİCLE nin milletvekilliğinin YSK tarafından engellenmesini gerekçe göstererek TBMM’de yemin etmemeleriyle başlayan süreç daha sonra kendilerince etnik nüfus yapısı bulunan 40 ilde seçim yaparak alternatif bir meclis oluşturma çabasına girdiler.Bazı illerde BDP binalarında,bazı illerde ise uluorta yapılan bu seçimlerle alternatif kürt parlamentosu oluşturmayı amaçlıyorlar.
Tam da 13 askerimizin şehit edildiği gün DTK(Demokratik Toplum Kongresi) nin sözde eşbaşkanı Aysel TUĞLUK tarafından ilan edilen ‘’Demokratik Özerklik’’ adımı ve Batman Milletvekili Bengi YILDIZ tarafından artık güneydoğu Anadolu dan Türkiye Cumhuriyetine vergi verilmeyeceği açıklaması da diğer gelişmelerle birlikte değerlendirildiğinde adım adım bölünme sürecinin işletildiği çok net bir şekilde görülmektedir.
Bölücü çevrelerce pervasızca atılan bu adımlar ülkenin yönetimini elinde bulunduran siyasi iktidar tarafından sadece seyredilmekte,siyasi iktidara karşı oluşturulduğu iddia edilen her türlü harekete karşı büyük bir süratle işletilen yargı ve güvenlik mekanizmaları,söz konusu bölücü odaklar olunca ya çok ağır hareket etmekte ya da hareketsiz kalmaktadırlar.Anlaşılan o ki siyasi iktidar 12 Haziran seçimlerinde almış olduğu % 50 ye yaklaşan oyu yürüttüğü’’açılım ‘’ politikalarının tasvip edilmesi olarak değerlendirmiş ve bu politikalara devam kararı almıştır.Yılların tescilli bölücüsü Kemal BURKAY’ın Türkiye’ye getirilmesi ve Havaalanında Vali Yardımcısı tarafından protokol uygulanarak ve Kürtçe hoş geldiniz denilerek karşılanması siyasi iradeden bağımsız olan olaylar değildir.
Bu süreç içerisinde bizim Türk Eğitim Sen olarak Anayasal zeminde şiddetle karşı çıktığımız ‘’Anadilde Eğitim’’ konusu bir çok çevre tarafından yeniden dillendirilmeye ve yeni Anayasa çalışmaları kapsamında ,hazırlanacak yeni Anayasaya monte edilmeye,en azından mevcut Anayasadaki Türkçenin dışındaki dillerde eğitim yasağının kaldırılması yoluyla mümkün hale getirilmeye çalışılmaktadır.Hatta bu konudaki bölücü talebi bir dönem tüzüğüne koyan ancak Anayasaya aykırı bu hüküm nedeniyle sendikanın kapatılması söz konusu olunca 2005 yılında kaldırmak zorunda kalan bir sendika da,açılım politikalarıyla gelinen bu noktada ‘’Anadilde Eğitim’’konusunu yeniden tüzüğüne koymuştur.
12 Haziran seçim sonuçlarını ‘’açılım’’a destek olarak yorumlamak siyasi iktidar için büyük bir yanılgı olur.Seçimlerde açılım konusu ancak sonuncu sırada değerlendirilerek verilen kararlarda etkili olmuş,halkımız günübirlik ekonomik gerekçelerle ve yapay demokratikleşme konularına kilitlenerek açılım konusu adeta gözlerden kaçırılmıştır.Bu konuda muhalefet partileri de gündem belirleme konusunda yetersiz kalmış ve ayrıca bu partiler seçim süreci içerisinde çeşitli argümanlarla baskı altına alınmıştır.Böylesine bir ortamda seçimler yapılmış ve sonuçlar da bilindiği şekilde tecelli etmiştir.Siyasi iradenin almış olduğu oy oranı asla ‘’açılım’’politikalarına destek değildir.
Gelinen bu noktada artık ülkemizin bölünmesi açıkça konuşulur olmuş,ülkenin bölünmesi endişesi toplumda yaygın bir korku haline gelmiştir.İçinde bulunduğumuz durumdan çıkışımızın yolu devlet olarak yeniden bölücülük karşıtı ve bölge halkını kucaklayıcı politikalar uygulamaktır.Ülkemizin çevresinde olanlar olaylarla birlikte değerlendirip politikalar geliştirilmelidir.Milli bütünlüğümüz konusu başka milletlerin politik çıkarları doğrultusunda değerlendirilemez ve bu problemlerin çözümü noktasında atılması gereken adımlarda başka milletlerden icazet beklenemez.Gereken tedbirler bir an önce alınmalıdır.Aksi halde-Allah korusun-tedbir almak için bile çok geç olacak,önlenemez bir süreç ,geri dönülmez bir şekilde bizi karşılayacaktır…